11 : third rule

2.4K 267 184
                                    

Emin olduğum tek şey, kafamın güzel olduğuydu.

Mark kapıyı açar açmaz ışıkları bile yakamadan içeriye girmiştim. Mark koşup beni yakalayıp durdurmuştu ve söylenerek botlarımı ayağımdan çıkarmıştı.

İçerisi karanlık ve çok sessizdi. Aşırı uykulu olmam ve beynimin sikilmesi dışında pek bir sorunum yoktu. Açıkçası içten içe evime gitmediğim için mutluydum. Bu sarhoş halimle evde kim bilir neleri kırardım.

Mark kapıyı kapatıp ışıkları açana kadar yolun ortasında dikilip bekledim. Etrafı inceleyecek gücüm yoktu fakat ışıklar açıldığında büyük salonu, amerikan tarzında mutfakla birleşimini, diğer 4 odaya açılan uzun ve geniş koridoru gördüm. Evin bej ve krem rengi renklerinde dekore edildiğini de fark ettiğimde bedenim koltuklara ilerledi. İstemsizce hareket ediyordum, beynim otomatikman uyku moduna girmemi sağlıyordu.

"SeoNeul," dedi Mark beni omuzlarımdan tutup durdurarak.

"BTS nerede?"

"Ne?"

"BTS? Pijama partisi?" Kollarımı iki yana gererek esnedim. "Hadi içelim!"

"Artık uyumalısın, ateşin çıkmış," dedi Mark. Bu halime gülüyor gibi olsa da kendini tuttu.

"Bana giysi ver."

"Niye?"

"Sana ne?!" Yere oturup kollarımı göğsümde birleştirdim. Çocuk gibi omuz silktim. "GİYSİ! GİYSİİİİ!!!"

"TANRI AŞKINA TAMAM! VERECEĞİM!" Mark da bağırdı ve iki kolumu da sıkıca kavradı. Ben ne olduğunu anlayamadan hiç zorlanmayarak bedenimi ayağa kaldırdı.

"Ooo, kaslı şey seni."

Tanrım, SeoNeul. Kes sesini.

"Gel şuraya."

Onu koridorda takip edip bir odaya girdik. Sarı masa lambası birden kocaman odayı aydınlattı. Loş ışıkta görebildiğim kadarıyla burası Mark'ın odasıydı.

"Beni cidden eve attın."

"Of, ben ne yapıyorum seninle ya?" Mark lacivert dolabına ilerleyip kapağı açtı.

O sırada ben de etrafa bakındım. Kapıdan girdiğinizde sağda başka bir kapı vardı ㅡ burası tuvaletti ㅡ ve sol tarafınızda biraz ileride giysi dolabı vardı. Kapının hemen karşısında, pencerenin önüne çalışma masası yerleştirilmişti. Üzerinde bir sürü şey vardı. Dönen sandalyesinin üzerinde duran boxerları görüp sırıttım.

Yerde yuvarlak, beyaz bir halı vardı. Odanın ilerisinde, sol tarafta da iki komidin arasında tek kişilik yatak vardı. Tabii masanın ve dolabın yanındaki armut koltuklar ile boy aynaları öylesine konulmuştu resmen. Renkleri beyaz ve lacivertti ve bu da lacivert duvar kağıtlı odaya uyum sağlıyordu.

Sandalyenin üzerindeki boxera ilerleyip elime aldım ve salladım. "Laciverti seviyorsun galiba?"

Mark bana döndüğünde elimdekine dehşetle baktı. Ve göz açıp kapayıncaya kadar önüme gelip elimden utançla kaptı.

"Kural bir," dedi boxerı dolaba teperken. "Dolabımı karıştırma."

"Belki."

"Kural iki," dedi kucağıma koyu renk 917816 beden büyük giysileri atarak. "Eşyalarımı karıştırma."

"Garanti veremem."

Bana dik dik baktı. Sırıttım. Ardından devam etti. "Ve en önemlisi. Kural üç."

Ceketini çıkartıp sandalyeye bırakırken onu dikkatle inceledim. Loş ışık, aramızdaki mesafenin az olması, sessizlik, sarhoş olmam ve kalbimin hızlı atışları hormonlarımın yükselmesine neden oluyordu. Elimde değildi.

FetishHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin