BÖLÜM ŞARKISI: My Demons - Starset
Gecikme için üzgünüm. Ama çok yorgundum ve yoğundum. Arkadaşımın doğum günü falandı. Onun organizasyonuyla uğraş, kutla falan filan derken 3-4 gün öyle kaybettim. Her neyse geç olsun güç olmasın diyelim. Yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Keyifli okumalar. :*
18.2- Vadi.JUNGKOOK
İpin ucunu kaçırmak, akışına bırakmak ve yarını düşünmemek. Şuanda yaptığım şeyi tanımlamam gerekse sanırım bu cümlelerle tanımlayabilirdim. Kapılmış, gidiyordum. Bir yandan 'Ben neler yapıyorum böyle? Bu sen değilsin Jungkook.' diyerek kendimi azarlıyor, bir yandan da 'Akışına bırak. Ona güveniyorsun. En fazla ne olabilir ki?' diyordum. Taehyung her gün, her dakika hakkında farklı şeyler düşünmemi sağlıyordu. Bana değer veriyordu. Ve kötü olan kısmı ise hayatında benden çok daha fazla değer verdiği biri olmasıydı.
"Dalıp gittin." dedi. Arabadaydık. Etrafa dikkatle bakıyor, nereye gittiğimizi anlamaya çalışıyordum. Derin derin nefesler alıyordum, çünkü öyle gergindim ki hiçbir şey beni sakinleştiremiyordu. "Düşünüyordum." dedim. Birkaç tabela ismi yakalamış, Jimin'e bu isimleri atmak için zaman kolluyordum. "Sakinleş." demişti. "Çok gerginsin." Parmakları dizlerimin üzerindeki ellerimi bulmuş, yavaşça ellerimi okşamıştı. Dokunuşu anında dudaklarıma hafif bir tebessümün yayılmasını sağlarken 'Kahretsin be!" diyordum içimden. Bu nasıl bir histi? Tek dokunuşuyla içimdeki tüm endişenin buhar olup uçmasını sağlamış, bitirmişti beni.
"Korkuyorum." demiştim istemsizce. Fazla dürüsttüm belki fakat içimdeki bu korkuyu ona söylemezsem sanki sağ çıkamayacaktım bu yükün altından. Bakışları beni bulmuş, gözlerindeki sıcak ifade içimi kaynatmıştı. Parmakları elimin üzerinde daireler çizmeye devam ederken dayanamamış, elini tutarak parmaklarımızı iç içe geçirmiştim. Bakışları kısa bir an beni bulmuştu ve gülümsemişti.
"Senin zarar görmemen için her şeyi yaparım Jungkook." demişti çok yumuşak bir ses tonuyla. Hala ona bakıyordum ve bakışları yoldayken dudaklarını acı bir gülümseme işgal etmişti. "Fakat yine de zarar göreceksin." Kaşlarım çatılmıştı. Öyle garip bir konuşmaydı ki bu irkilmiştim. "Neden zarar göreceğim?" demiştim yutkunarak. Araba birden durduğunda irkilmiş ve istemsizce Taehyung'un elini daha sıkı kavramıştım. Taehyung birleşik ellerimize bakarken derin bir iç çekmiş, elimi dudaklarına götürerek bir öpücük bırakmıştı. Konuşmaya ve düşüncelerime öyle dalmıştım ki etrafa tam anlamıyla bakamamıştım. Telaşla camdan dışarı bakmaya çalışırken Taehyung'un "Jungkook..." demesiyle istemsizce ona dönmüştüm. Bakışları yüzümün her bir santiminde dolaşırken derin bir iç çekmiştim.
"Yanımdan ayrılma tamam mı?" demişti. Sadece başımı sallamıştım. İlk önce o arabadan inip benim kapıma doğru dolaşırken yapmam gereken şeyi düşünüyordum. Telefonumu cebimden çıkarmış Jimin'e alel acele yolda gördüğüm tabela isimlerini göndermiştim. Kapımı açtığında elimdeki telefona bakmıştı kısa bir süre. Sonra derin bir iç çekip elini uzatmıştı.
"Nereye geldik?" demiştim sakin olmaya çalışarak. Uzattığı eli tutmuş, arabadan çıkmıştım. Şimdi el ele boş bir arazide yürürken nerede olduğumuzu kavramaya çalışıyorduk. Dikkatimi etrafa vermeye çalışıyor fakat başarılı olamıyordum. "Vadi'ye." demişti Taehyung. Bakışlarım ona dönmüştü sadece. Kendinden emin bir şekilde yürümeye devam ederken patika tarzı bir yolu geçmiş, ve kendimizi geniş bir arazide bulmuştuk. Geceyi aydınlatan tek şey ay ışığıydı ve derinlerden bir yerden kulaklarıma çalınmaya başlayan müzik sesi ve çığlıklar tüm bedenimin ürpermesini sağlamış, istemsizce diğer elimde Taehyung'un koluna sarılmıştım. Ona sıkıca tutunuyor, ondan bir adım geride yürüyordum.
