5.BÖLÜM SORULAR-1.KISIM

3.6K 373 1K
                                    

"Beni hemen yere indir." dedim onun sıcacık kollarının arasında. Bir bebek gibi kucaklayıvermişti beni. Acı ve sızı geçmişti sanki, mutluluk kelebekleri dönüyordu kafamın etrafında. Ve çılgınca takla atıyorlardı kötü bir olay yaşanmamışcasına. Kelebeklerin kanat sesleri eşlik ediyordu büyülü ortama.

"Emre, hadi ama büyütülecek bir şeyim yok ki. Sadece başımdan darbe aldım o kadar." dedikten sonra bacağımdaki ağrıyı hissettim ve tekrar ekledim. "Belki bacağım da biraz ağrıyor olabilir ama bunun haricinde iyiyim, yani arabaya kadar yürüyebilirim."

Emin adımlarla ilerliyorken kucağındaki benle birlikte nefesini bırakıyordu üzerime tatlılıkla. "Melis, inatlaşma benimle. Bırak da yardım edeyim."

"Benim yükümü taşımanı istemediğim için söyledim sadece."

Dudaklarında çarpık bir gülümseme belirdi. "Sen bana yük değilsin ki. Kuş kadar hafifsin, emin ol."

Düşmemek için kollarımı boynuna daha sıkı doladığımda bana yardım etmesine izin verdim sevimlilikle. Beni iyileştiren merhem gibi olmuştu büyüleyici varlık bir günde. Eğer gelmeseydi sızlayan can parelerimin haykırışlarında barınan ruhumun soluksuz kıyıları dövülebilirdi. Endişe dolu zümrüt gözleri göz kıvamımı etkisi altına aldığında büyüleyici bakışların gürültücü kimliği yankılanıyordu kirpiklerimin her bir zerresinde. Titrek ama soluk gülüşleri gamzelerine saklıyordu renkli kimliklerini. Silkiniverdim, kırpıştırdım gözlerimi şen şakrak ifademle.

Ufak tefek bakışmalar eşliğinde cipin yanına vardığımda nazik bir tavırla indirmişti beni yere. Daha iyiydim şimdi, görüş alanım da netleşmişti biraz sanki. Cipin ön kapısını benim için açan büyüleyici varlık ön koltuğa yerleşmemi bekliyordu mazlum bir edayla. İtaat ettim ona, koltuğa oturmak üzere hareketlendiğimde bileğimden kavradığı gibi çevirmişti beni kendisine. Kanayan başıma dikkatle bakmaktaydı.

Ses kümeleri firar etti dudaklarının arasından. "Canın yanıyor mu?"

Kafamdan darbe yediğim tarafa elimi götürdüğüm gibi hafifçe dokundum. Kanayan yer sızlıyordu ve midemin bulantısı da daha geçmiş gibi gözükmüyordu. Yalanlara emanet ettim ben de cümlelerimi. "Hayır, ufak bir yara sadece." 

Pek inandırıcı olmamış gibiydi, kafasını eğip alayla burnunu kıvırıyordu"Ufak mı? Melis, ağacın gövdesine doğru sert bir şekilde fırlatıldın. Kan kaybından ölmek istemezsin değil mi?"

Acıya bulanık ruhumun şahlanan acı darbeleri umudumun temize kaçan yanlarını siyaha boyuyordu. Dudağımı ısırıyordum nazikçe. Annem de endişelenecekti benden yana. Bilinmezliğin belirsiz deryaları kanatlarını geriyordu.

Karşımdaki varlıkta bir hareketlenme oldu o esnada. Tüy gibi yumuşacık süt kıvamındaki gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı uzun, ince parmaklarıyla. Çıkarıyordu gömleğini ve saniyeler içerisinde kalakalmıştı kısa kollu tişörtüyle. Çıkarttığı gömleğini yaramın üzerine götürüp bastırıverdi salisede.

"Bisikletinle gitmene izin vermemeliydim." diyordu sert bir ses tonuyla. Kendini suçlar gibi bir hali vardı. "Eğer seni evine bırakmama izin verseydin başına hiçbir şey gelmezdi." 

Daha da yakınıma sokulmuştu şimdi. Cipin kapısına dayanmıştı sırtım. Nefes alışverişlerim düzensizleşmişti iyice. İçindeki kısa kollu süt bezeli tişörtünün ardından gözüken kaslı baklavaları dikkatleri toplayıveriyordu üzerine. Kendimi kontrol etmem olanaksızdı.

"Kendini suçlu hissetme."diyordum nefesimi yutmanın verdiği zorluk içerisinde.

Kaldırdı tek kaşını, alayla kıvırdı dudağının kenarını. Uzun ve sıcak kolunu başımın diğer yanına koyduğunda renklenen yüzüme hücum eden ateş ışıkları titretiyordu bedenimi. "İkna edebilirdim seni."diyordu fısıltılara karışan can alıcı sesi.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin