BÖLÜM ŞARKISI: Twenty One Pilots- Friend,please
17|İpler hiçbir zaman benim elimde olmadı.JUNGKOOK
Hani olur ya birini ilk gördüğünüz anda o kişiyi hiç sevmezsiniz. Tamamen ön yargılı bir şekilde yaklaşır, asla sevemeyeceğinizin farkında olursunuz.Böyle insanlardan hiçbir zaman hoşlanmamış, hiçbir zaman ön yargılı bir insan olmamıştım. Taehyung hakkında onlarca şey söylenmesine rağmen ona yaklaşmış ve iyi ki de yaklaşmıştım. Fakat şimdi sevmediğim, nefret ettiğim o insanlardan birine döndüğümü hissediyordum. Bana bütün kibarlığıyla gülümseyerek bakan çocuktan nefret etmiştim. Her bir zerrem daha önce hissetmediğim onlarca duyguyla kavruluyordu ve uyanır uyanmaz karşılaştığım bu şey beni afallatmıştı.
"Ben Hoseok..." demişti elini bana uzatırken. "İyi anlaşalım."
Uzattığı ele bakmıştım bir süre. Taehyung'un bakışlarını üzerimde hissediyordum. Yüzüm ifadesizdi fakat içimde fırtınalar kopuyordu. Her şeyiyle tanışmıştım sonunda. Bu çocukta olup bende olmayan neydi? Delirmek üzereydim. Taehyung beni bambaşka birine dönüştürüyordu.
"Jungkook..." demiştim sonunda kendime geldiğimde. Beni zaten çoktan tanıyordu. Elini kavrayıp gevşekçe tuttuğumda onun tutuşu benim aksime sıkıydı. Gözleri parlıyordu ve bu parıltı beni tedirgin etmişti. "Uzun zamandır seninle tanışmak istiyordum." demişti. Bakışlarım Taehyung'u bulmuştu. Dikkatle tepkilerimi inceliyordu ve ifadesinden de pek bir şey çıkardığım söylenemezdi.
"Öyle mi?" demiştim elimi çekerken. O kadar gergindim ki şimdi düşüp bayılacaktım. "Öyle..." demişti sırıtarak. Taehyung bir şey söylemiyor, ikimizin konuşmasını dinliyordu. "Taehyung senden o kadar çok bahsetti ki merak etmemek elde değildi. Dediği gibiymişsin."
"Ne?" demiştim. "Nasılmışım?" Tek kaşımı kaldırmış ona bakıyordum ve bakışlarımın düşmanca olduğunun farkındaydım. O ise bir saniye olsun yüzündeki gülümsemeyi silmiyor, sinirlerimi daha da bozuyordu. Çok güzel bir gülümsemesi vardı. Neden bu kadar güzel gülümsüyordu?
"Tavşana benziyorsun." demişti kahkaha atarak. "Ürkek, savunmasız bir tavşan gibisin." Çenem kasılmıştı. Bakışlarım anında yeniden Taehyung'u bulurken onun yerinde rahatsızca kıpırdandığına şahit olmuştum. Onu bana her şeyim diye anlatırken beni ona aptalca bir lakapla mı tanıtmıştı yani? Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Karşımdaki çocuk gülerek bana bakmaya devam ederken bir an için o da bakışlarını Taehyung'a çevirmişti ve sonra gülüşü solmuştu.
"Oh..." demişti. "Biraz fazla patavatsızım sanırım." Gözlerimi ikisinin üzerinden çekip etrafa odaklamıştım. Hala bir şey söylemiyordum ve konuşacak enerjim yoktu. Etrafı öylece boş gözlerle incelerken bu sefer Taehyung'un sesini duymuştum. "Gitmeyecek miydin?" demişti. Hoseok'un kıkırtısı kulaklarıma ulaşmıştı ve yeniden bakışlarımı ikisine çevirmiştim.
"Gideceğim." demişti. "Akşam görüşürüz." Daha önce hiç aşık olmamıştım ve ilk aşkım Taehyung'tu. Aşkın mükemmel bir his olduğunun farkındaydım fakat acı verici yönüyle de şimdi karşılaşıyordum. Hoseok Taehyung'a yaklaşmış, kollarını ona dolamış, sıkıca sarılmıştı. Gözlerimi anında onlardan çekmiş, afallamış bir şekilde öylece bakışlarımı aptal bir süs bitkisine odaklamıştım. Neden bu kadar can yakıcıydı? Sevdiğin birine başkasının dokunuyor olması böyle mi hissettiriyordu?
"Tanıştığımıza memnun oldum Jungkook." demişti sonra. "Bundan sonra sık sık görüşeceğiz." Dudaklarımı aralayıp tek bir kelime etme zahmetine bile girmemiştim. Bizi yalnız bırakıp dışarı çıktığında Taehyung'un bakışlarını üzerimde hissediyordum ve ona bakmıyordum. Sonra elimde hafif bir baskı hissetmiştim. Parmakları parmaklarıma temas ettiğinde irkilmiş, bakışlarımı ellerimize çevirmiş, parmaklarımızı iç içe geçirmesini izlemiştim. Bakışlarım bakışlarına çıkmıştı. İçim titriyordu. Bu nasıl bir histi böyle? İçimi titretiyordu.
