BÖLÜM ŞARKISI: Jason Walker - Everybody Lies
Arkadaşlar şarkı çok güzel, aşık oldum resmen. Şarkıyla okursanız süper olur. Keyifli okumalar :*
15| Dedikodular doğru.
Karmakarışıktım.
Onlarca yük omuzlarıma binmiş gibi hissediyordum fakat sadece aşıktım. Ellerim onun elleri arasındayken hem bitmiş, hem de sanki yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Bir yandan yola bakıyordu. Bir yandan da parmaklarının arasındaki elimi arada sırada dudaklarına götürüyordu. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Sormamıştım ve onun akışına kapılmak kolay gelmişti. Beni çok yormuştu. Çok yorulmuştum ve o nereye giderse oraya gitmeye hazırdım.
"Küçükken..." dedi. "Çoğu şeyin farkındaydım." Bakışlarımı ona çevirmiştim. Kısa bir an bana bakıp tebessüm ederken , tekrar yola dönmüştü. "Berbat biri olduğumun farkındaydım. Asla diğer insanlar gibi düşünmüyordum. Acımıyordum, sevmiyordum. Her şeyden nefret ediyordum." Ürpermiştim. Bana kendini anlattığı ilk seferdi ve her bir cümlesi kanımı dondurmaya yeterdi.
"Annem çok sevgi dolu bir insandır." demişti gülerek. "İnsanları, ailesini, aptal solmaya yüz tutmuş çiçekleri bile severdi." Gülmüştü ve gülüşü kanımı dondurmuştu. "Hala seviyor." Fazla alay dolu bir gülümsemeydi. Çok çok fazla alay doluydu.
"O çiçeklerden nefret ederdim. Annemden nefret ederdim. Babamdan, ailemdeki herkesten nefret ederdim. Bana hiçbir zaman kötü davranmadılar, her zaman beni sevdiler ama hayattan nefret ediyordum Jungkook." Derin bir iç çekmişti. Sonra sesi kısılmıştı.
"Hala hayattan nefret ediyorum." Ellerinin arasındaki elimi daha da sıkmıştı ve bir kez daha dudaklarına götürüp öpmüştü. "Ürpertici değil mi?" demişti. "Sanki Tanrı beni dünyaya gönderirken diğer bütün duyguları almış ve nefreti benliğime yüklemiş sadece."
"Taehyung..." diye fısıldamıştım. Ne demeliydim? Ne demem gerekiyordu?
"İlk başlarda gizleyemiyordum. Fakat sonra yavaş yavaş bunu aştım." dedi. "Onlarca psikoloğa gittim ve hiçbir şey içimdeki nefreti yok etmezken tek bir şey öğrendim. Onu gizlemeyi." Arabanın durmasıyla sözleri yarıda kalmıştı. Bakışlarımı ondan kısa bir süreliğine ayırıp nereye geldiğimize bakarken önümüzde duran büyük demir kapının yavaş yavaş açılmaya başladığını fark etmiştim.
"Dedikodular doğru."demişti. Tek bir cümle tüm vücudumu titretmişti. İnanmayı reddettiğim şeylerin hepsini doğruluyor muydu?
"İnsanlara zarar verme eğilimim var." Güldü. Sonra hafifçe mırıldandı. "Sikeyim, kimin yok ki?" Sesi kısıktı. Bir yükseliyor, bir alçalıyordu. Kendini anlatmaktan nefret ettiğini fark etmiştim. Ve bana kendini anlatıyordu. Sonra yeniden yüksek sesle konuştu. "Emin ol..." dedi. Onlar bana daha fazla zarar veriyor." Açılan kapıdan içeri girerken büyük bir bahçe karşıladı beni. Karşımda hayatım boyunca görüp görebileceğim en güzel ev vardı. Ev demek bile hakaret sayılabilirdi. Büyük bir malikaneydi ve beni kendi evine getirdiğini anlamıştım. Arabayı öylece evin önünde durdurduğunda bana dönmüştü. Daha anlatacağı onlarca şey vardı biliyordum ve onun kafasından geçen her bir düşünceyi deli gibi merak ediyordum. Şaşırmıştım, afallamıştım.
"Hadi gel." demişti. "İçeri geçelim." Kapıyı açıp arabadan inmişti.Hareket edemeyecek kadar kendimi şokta hissederken kendi kapımın açıldığını hissetmiş ve bana elini uzatan Taehyung'a bakmıştım. Tereddüt etmeden elini kavradığımda gülmüştü.O bana bütün insanlardan nefret ettiğini söylerken bile tereddütsüz bir şekilde elini tutuyordum. Çıldırmış olmalıydım. Deliriyordum.
