37. Kurtar♠

38.5K 3.3K 240
                                    

Sırtımı yatağın metal yüzeyine vererek, bomboş bakışlarımı yerdeki halı görevi gören büyük bez parçasına dikmiştim. Her an lanet beyaz kapıdan içeri girecek diye gözümü kırpmaktan bile imtina ediyordum. Dövmeli iri parmaklarıyla tenime bir kez daha dokunacak diye uykuyla cebelleşmemi sürdürdüm. Tek yapabildiğim buyken, tüm çareler alaylı bir suretin ardından bana el sallayarak uzaklaşalı uzun zaman olmuştu aslında.

Zihnimi istila eden onlarca soru tek bir tanesini revaçta tutuyordu odada yalnız kaldığımdan beri. Ateş, Damir’in teklifini kabul etmiş miydi? Beni kurtarmak, kardeşi Alya’yı geri getirmekle eş değerdi neticede. Sahip olduğu hiçbir şeyden taviz vermeyen adam, şimdi liderliğinden vazgeçebilir miydi? Yaşadığım düşünce karmaşasının içinde boğulurken korktuğum eyleme bir adım attım. Kapıdaki hareketliliği fark etmemle saatlerdir oturmaktan ağrıyan dizlerimi harekete geçirip ayağa kalktım. Odanın en uç köşesine adımlarken gelenin Damir olmamasını diledim.

Buraya geldiğimden beri benliğimi mesken tutan tedirginlik, aralanan kapıdan sarışın kadını görmemle bir nebze olsun inzivaya çekildi. Sadece başını uzattığı kapıdan önce yatağa baktı, aradığını bulamamış olacak ki odanın içinde tur bindirdi gözleri ve en nihayetinde çarpıştı bakışlarımız. Kısa bir süre yüzüme baktıktan sonra içeri girdi. Elinde yemek tepsisi olduğundan dolayı kapıyı tek ayağıyla kapatmıştı. Yavaş adımlarla ilerleyerek tepsiyi sol duvara konumlandırılmış olan beyaz masaya bıraktı. Masanın başındaki iki sandalyeden birine otururken “Gel hadi,” dedi görüntüsüyle örtüşen yumuşak bir sesle.
Ellerimi, ne ara kavradığımı bilemediğim kazağımın eteklerinden uzaklaştırdım ve çağrısına adım attım. Tepside bulunan çeşitli yemekler oldukça davetkâr görünüyordu ama ben acıkıp acıkmadığımı bile hissetmiyordum. Hayatım boyunca yabancı insanlara karşı her zaman çekingen olmuştum. Bu çekingenliğe durumun ehemmiyeti de eşlik ederken usulca karşısına oturdum.
Tek eliyle ahşap tepsiyi önüme doğru sürdü, benimkinden bir ton koyu olan ela gözleri her hareketimi tartıyor gibiydi. “Benden korkmana gerek yok.”
Tepside duran kaşığı parmaklarımın arasına yerleştirerek çorbaya daldırdım. “Korkmuyorum.”

“Güzel,” derken kollarını birbirine kavuşturdu ve arkasına yaslandı. “Adın Hare’ydi, değil mi?”

“Evet.”
Adını bilmediğim fakat aç mideme reddetmeyeceğim bir manzara sunan çorbadan bir kaşık aldım.“Az önce duydun ama yine de söyleyeyim. Adım Nina.”
Türkçesi Damir’den çok daha iyiydi ve bakışlarında kesinlikle tehlike yoktu.
“Sen. Sen onun kard-”

“Evet kardeşiz. Damir benim ağabeyim.” Bana her ne kadar zararsız görünse de Damir’in kız kardeşi olduğu gerçeği, gerilmem için yeterli bir gerçekti hiç kuşkusuz. “Peki sen Ateş’in neyi oluyorsun?”

“Hiç, hiçbir şeyi,” diye mırıldandım ne diyeceğimi bilemeyerek. Aslında yalan söylemiş sayılmazdım, zira onunla aramdaki münasebet koca bir hiçlikle eş değerdi.
“Onun için önemli olmasaydın Damir onun liderliği karşısında seni vermeyi teklif etmezdi.”
Kaşığı çorbanın içine bıraktım ve onun gibi arkama yaslandım. “Çıkar meseleleri, bunu ağabeyine sormalısın.”
“Sorularımı yanıtlamıyor, biliyor musun ben de onun pis işlerine bulaşmak istemiyorum zaten. Sadece Ateş’in adını duyunca-” Duraksadı. Gözleri boşluğa dalmış, sanki geçmişe ait bir şeyler düşünüyor gibiydi. “Neyse, artık bunun bir önemi yok. Asıl konu şu liderlik mevzusu, ağabeyime geçerse bu hiç iyi olmaz.”

Kaşlarım istemsizce çatılırken şaşkınlığımı gizleyemedim. “Nasıl yani, Damir’in lider olmasını istemiyor musun?”

“Liderlik bizde, yani Hırvatlardayken bu şehir bu kadar sakin değildi. Ne zaman ki Karan’lara geçti, işte o zaman sular duruldu. Ateş, liderliğin hakkını veriyor,” diye açıkladı.

HİS 🔥 +18 (Yeniden Yayınlanıyor)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz