13- Daha önce izlerini kimler taşıdı ki?

46.8K 4.7K 4.3K
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: Neon Trees : Animal (Minor Key Version)

13- Daha önce izlerini kimler taşıdı ki?

Güne güzel başlamakla ilgili onlarca tanım bulunabilirdi ve kişiden kişiye değişiklik gösterebilirdi. Bazıları iyi bir kahvaltı derdi. Bazıları güzel bir koşu, soğuk bir duş. Ya da bir parça fazla uyku... Benim için ise bu andı. Onunla ikinci uyuyuşumuzdu. Fakat dün gecenin anıları hala öylesine tazeydi ki, bu uyandığım en muhteşem sabah olabilirdi.

Koltukla vücutlarımız iç içe geçmiş bir şekilde yatıyorduk. Bacaklarım onun bacakları arasındaydı, başım göğsündeydi. Üzerimde bir örtü vardı ve dün gece uykuya dalmadan önce o örtünün orada olmadığını biliyordum. Büyük ihtimalle gece uyanıp üzerimi örtmüştü.

Dudaklarımda hafif bir tebessüm oluşmuştu. Yavaşça yerimde kıpırdanıp bakışlarımı ona çıkardığımda anında gözlerimiz buluşmuştu. Uykulu gözlerle ona bakıyordum ve o benden daha dinç görünüyordu. Hafifçe kıpırdanıp ondan ayrılmaya çalıştığımda bedenimi kendine çekmiş "Biraz daha böyle kal." demişti. İkiletmeden başımı boyun girintisine gömmüş ve derin bir iç çekmiştim. Gülüşü kulaklarıma ulaştığında gözlerimi kapatmıştım.

"Ne zaman uyandın?" diye sormuştum, mırıldanarak. Parmakları saçlarımda dolaşmaya başlamıştı ve dudaklarımdan memnun mırıltılar dökülmüştü. Çok iyi hissediyordum. Çok ama çok iyi hissediyordum.

"Uyudun mu diye sorsana." demişti, gülerek. Bakışlarım yeniden ona çıkarken gözlerinin hafif kızarık olduğunu fark etmiştim. Biraz yorgun görünüyordu ve büyük ihtimalle onu bütün gece rahatsız etmiştim. "Üzgünüm..." demiştim utançla. "Seni rahatsız etmiş olmalıyım. Çok hareketli yatarım ve..."

"Jungkook beni rahatsız falan etmedin." demişti. Gözlerimin içine bakıyordu. Parmakları bana uzanıp yanağımı okşadığında gözlerim kapanmıştı yeniden. Bunu alışkanlık haline getirmişti ve bu alışkanlığı benim ölümüm olacaktı. "Eh ! Yine de uyumamam senin suçun." dedi. Güldüm. "Öyle mi?" dedim. "Neden?"

"Bütün gece seni izledim." dedi titrek bir ses tonuyla. Derin bir iç çekmişti. "Sabah olduğunun farkına bile varmamıştım." Bütün gece beni izlediğini bilmek karnıma yumruk yemişim gibi hissettirirken başımı boyun girintisine saklamıştım. Bedenine sarılı olan kollarım sıkılaşırken saçlarımda dudaklarını hissetmiştim. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki bu cinayetti resmen. Beni sözleriyle öldürüyordu.

"Uykunda konuşuyorsun." demişti. "Kendi kendine sürekli bir şeyler mırıldandın." Gözlerim anında açılırken olduğum yerde hızla doğrulmuştum. "Ne?" demiştim. "Ne mırıldandım?" Dizlerimin üzerinde korku dolu gözlerle ona tepeden bakıyordum. Dudaklarında kocaman bir sırıtış oluşmuştu ve bana bakarken eğlendiği açıktı. Kollarımdan kavrayıp beni kendine çektiğinde dengemi kaybedip göğsüne düşmüştüm. Yüzlerimiz arasında kalan birkaç santim mesafeye bakıp bakışlarım anında dudaklarına kaydığında derin derin nefesler almaya başlamıştım.

Uzattıkça daha çok istiyordum onu öpmek. İzin vermiyordu ve ben bekledikçe daha da fazla istiyordum onu.

"Boynunda..." dedi. Baş parmağı hafifçe boynumda dolaşmıştı. "İz kalmış." Dünkü görüntüler zihnime doldu birer birer. Gözlerimi ondan kaçırırken yüzümü okşayan nefesini görmezden gelmeye çalışıyordum.

"Daha önce izlerimi bu kadar güzel taşıyan kimseyi görmemiştim." Karnıma yediğim ikinci yumruktu bu. Fakat bu seferki kanımı kaynatmıştı. Benden başka izlerini taşıyan da olmuştu. Bu gerçek yüzüme çarparken irkilmiştim. Bu zamana kadar doğru dürüst bir şey yaşamamıştım. Bu aptallığımdan veya kimsenin beni istememesinden olan bir şey değildi. Lisede peşimden onlarca kişi koşmuştu ve ben saklanmıştım işte. Neden bilmiyordum. Sanki sadece onun dokunması için yaratılmıştım. O dokunduğunda bütün pişmanlıklarım birer birer yok oluyordu ve iyi ki bu zamana kadar bekledim diyordum.

We Turn Red | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin