AT - 3 -

7.3K 315 0
                                    

Müdür Odası'nın boğuk havasından ne zaman kurtulacaktım acaba? Oturduğum deri koltukta, rahatsızça kıpırdandım. Siyah saçlı kız, sarı saçlı kız ile hala tartışıyordu. Kızıl saçlı kız ise bana öldürücü bakışlar atmakla meşguldü. 

Kahverengi saçlı kızları umursamıyorum bile... Biri, pencerenin yanına geçmiş ipekten olduğunu düşündüğüm beyaz perdeyi çekiştiriyordu. Diğeri ise şuan yanımda ve ben gibi etrafı inceliyordu. En azından şimdilik içlerindeki en normal kişiyi bulmuştum.

"Madem beni dinlemiyorsunuz, o zaman bende gerekli işlemleri başlatırım!" Siyah saçlı kız ve sarı saçlı kız tantana etmeyi bıraktıklarında derin bir nefes aldım. Kafası şişen tek insan olmamak beni mutlu etmişti.

"Dilruba, yerine geç!" Perde ile oynayan kahverengi saçlı kızın adının Dilruba olduğunu anladım ve aklıma kazıdım. Müdür, bu genç kızı ismini tanıyacak kadar bildiğine göre, sürekli olarak bu boğuk havalı odaya geliyordu.

Dilruba, gözlerini devirdikten sonra, karşımda duran tahta sandalyeye oturdu. Müdür, Dilruba'ya sinirli bir bakış gönderdikten sonra, başta kızıl saçlı kız olmak üzere herkesi tek tek süzdü.

"Sende kimsin?" Bana mıydı bu soru? Bakışlarımı yanımda oturan kıza çevirdiğimde, frech ojeli tırnağı ile beni gösterdi. 

"Anlayamadım?" İnsanım! Diye bağırasım geldiği halde böyle garip bir soru çıkmıştı ağzımdan. Kızıl saçlı kız kıkırdadığında, eteğimi çekiştirip ayağa kalktım.

"Ben yeni öğrenciyim."

"Gelir, gelmez kendini belli ettin! Bu haytaların yanında ne işin var?!" Hayta? Buradaki kız öğrenci guruplarına verilen bir isim mi? 

"Ben bu haytaları tanımıyorum, efendim." Siyah saçlı kız başta olmak üzere, diğer bütün kızlar beni nefretle süzmeye başladı. Ne yaptım ki?

"Tanımadığın insanların kavgasına girecek kadar deli dolu birisin demek."

"Hayır... Bir kişiye, dört kişi saldırdığı için gönlüm razı olmadı. Ayırmaya çalışıyordum."

"Ayırırken, yumruk atmayı ilk defa senden duyuyorum, tatlı kız." Bakışlarımı, sesin geldiğini  yöne çevirdiğimde, az önce yumruk attığım kızıl saçlı kız bana bakıyordu.

"Saçımı çekmiştin!" Dedim, dişlerimin arasında.

"Beni iktirdin!" Dedi, ayağa kalkarak. 

"Ayırmaya çalıştığımı söylememiş miydim?!" 

"YETER!" Müdürün sesiyle, ikimizde derin bir nefes alarak deri koltuklarımıza oturduk.

"Melek, aranızdaki mevzu ne?" Siyah saçlı kız ayağa kalkarak, gömleğin üzerine giydiği Adidas ceketin fermuarını aşağıya indirdi. Dilruba ve Melek.

"Kardeşini dövdüm."

"Kimin ve nerede?" Sarı saçlı kız ayağa kalktı.

"Benim ve mahallede. Zaten mahallede kavga ediyorduk hocam. Hala burada ne işimiz olduğunu algılayamadım." Dedi, sertçe. İçlerinde en sözü geçen kişiydi galiba. Fakat genelde konuşmuyordu.

Müdür, nefesini sesli bir şekilde dışarı verdiğinde, sarı saçlı kıza baktı.

"Nergis ve tayfası. Sizi son kez affediyorum. Mahallede olmanız hatrına." Nergis, müdürü başıyla onayladıktan sonra kapıya doğru yürümeye başladı. Daha çık bile dememişti. Nergis, Melek ve Dilruba.

"Sana çık demedim." Nergis, geçtiği yerde bir müddet durduktan sonra omuz silkerek, kapının kulpunu kendine çekti ve dışarı çıktı. Ben ise onun bu cesaretini ağzı açık bir şekilde izliyordum. Müdüre doğru baktığımda, çekmesini açmış ve birkaç tane hapı, masanın kenarında duran su ile birlikte boğazında buluşturdu.

"Dışarı çıkın." Ayağa kalkmaya hazırlanırken, Melek kolumdan tuttu.

"Yeni, sen kal." Kaşlarımı çatıp, Meleğe baktığımda, müdüründe onayladığını duydum ve yerime oturdum. Kocaman bir okulda sözü geçen sadece birkaç tane çırpı kız. Ne acıklı!

"Adın ne?"

"Maria Genceroğulları." Müdür, bir müddet yüzüme baktıktan sonra, ellerini birleştirdi.

"Genceroğullarından hala kurtulamadım mı ben?"

Aşiret TorunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin