25.Bölüm: YAŞAM OYUNU

65.1K 4K 1.2K
                                    

Fleurie - Soldier
Metallica - Turn The Page

( İkinci şarkıyı Efsa'nın Ilgar'ın odasına gittiği sahnede açmanızı öneriyorum.)

Yaşam, yaşam neydi? Yaşamdan ötesi yok muydu, birisi bizi izliyor muydu ya da her şey Matrix filmindeki gibi sanal bir yaşamdan mı ibaretti? Asıl yaşam uyandığımızda mı başlıyordu?

Bu üstünde oturduğum masa gerçekten var mıydı? Bu bina gerçekten var mıydı? Yoksa her şey sanal bir gerçeklik miydi? Gerçek kadar berrak, bir oyun kadar kurmacaydı yaşam. Doğumla ölüm arasında sıkışmış ruhlardık bizde.

Şimdi hızlanan kalp atışlarım, titreyen ellerim bir geçerek miydi? Karşımdaki yabancı adam gerçek miydi? Yoksa bunların hiçbiri aslında yok muydu? Bağırmak istedim, engel olmak istedim ama hiçbir şey yapamadım.

Adam odaya girmek için kapının kulpuna götürdü elini. O sırada sıyrılan ceketinden bir şeyin parladığını fark ettim karanlıkta. Bu bir silahtı. Ali'de silahı fark etmişti, birbirimize baktık çaresizce, öylece. Kapıyı açtı ve içeri girdi, biz ise hiçbir şey yapamadık. Kitlenmiş gibiydim. Ilgar, ona bir şey olmasına dayanamazdım.

Adam odaya girmişti ve hiçbir ses çıkmamıştı henüz. Oraya bakmak için masadan inmeye çalıştım ama Ali izin vermedi. İşaret parmağını dudağına bastırdı, susmamı işaret ederek.

Her an bir bağırış sesi bekledim ya da daha kötüsü bir silah sesi ama öyle bir şey olmadı. Bir kaç dakika geçmesine rağmen hiçbir ses gelmedi. Oda da ne başka bir kapı vardı ne de büyük bir dolap. Çalışma masasının altı bile saydamdı. Görünmemesini imkanı yoktu. Hayatımın en korkunç dakikalarını geçiriyordum şüphesiz.

Odadan çıkan adama hayretle baktım. Elinde bilgisayar çantasıyla çıkmıştı. Ali adamın yüz ifademi görmemesi için kafamı boynuna gömmüştü. Pahalı bir parfüm kokusu burnuma dolmuştu anında.

Ali kesik kesik nefesler alıyordu. "Evet bebeğim, orası. Ah." Adamın bakışlarını üzerimizde hissediyordum.

"Ön sevişmeyi hala bitiremediniz mi?" Demişti adam iğrenç bir sesle. "Bir daha ki sefere söz bebeğim, bende katılacağım." Bana söylediğini biliyordum ama kafamı kaldıramayacak kadar korkmuş durumdaydım. Uzaklaşan ayak sesleriyle gittiğini anlıyordum.

"Asansörde." Kulağıma dolan sesle yerimden sıçradım. "Adam asansöre bindi, hemen Ilgar'ı çıkarın oradan." Demir'in sesiyle hemen Ali'den ayrıldım. Ilgar, o neredeydi? Titreyen bacaklarımla indim masadan, eteğimi düzelttim. Ali ise hemen cebine attığı anahtarı çıkardı. Hemen ilerimizde duran odaya koştuk.

Ali hızlı bir şekilde açtık kapıyı. Odaya bakındık, odaya daha dikkatli baktığımda gerçekte saklanmak için hiçbir yerin olmadığını gördüm. Odada ki çoğu eşya ya saydam ya beyazdı ki zaten çok az mobilya vardı. Neredeydi? Birden gözüm odayı boydan boya kaplayan cama gitti. Hayır, hayır bunu yaşmış olamazdı. Yirmi beşinci kattaydık. Ali'yle donduk bir an, hareket edemedik.

"Ilgar, camda. Onu hemen çıkarın." Demir'in sert sesiyle tahmin ettiğim şeyin gerçek olduğunu anladım. Gözlerimi yumdum, ona bir şey olmaması için dua etmeye başladım. Ali koşarak az aralık olan cama yakınlaştı. Adam camın az da olsa aralık olduğunu fark etmemiş olmalıydı. Kafasını camdan dışarı çıkardı Ali ve birden beti benzi attı. Yutkundu ve camı sonuna kadar açtı. Camdan kafamı çıkardım onu görebilmek için ve gördüğüm manzarayla titremeye başladım.

Ilgar camın bitimine kadar yürümüştü ve diğer camın başlaması arasındaki ince duvarın arasında duruyordu. Yürüme payı falan yoktu. Ayaklarının yarısı dışarıdaydı, iki eliyle duvarı tutmuştu. Ali elini Ilgar'a uzattı. Elleri ulaşmıyordu. Nefesimi tuttum korkuyla. Ilgar çok ağır bir şekilde bize doğru yan yan hareket etmeye başladı.

KİRALIK CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin