BEDEL 93 *VUSLAT*

50.5K 2.6K 292
                                    

Multimedya: Kabeyi aşkla seyreden ben.

Geliyorum ya Rasulallah. Toprağına yüz sürmeye geliyorum. Ayak bastığın yerlerde secdeye kapanmaya geliyorum. Sana hasret topraklara, sana hasret bir yürekle geliyorum.

Hiç görmediği birini ölesiye özler mi insan? Bir toprağı, sırf O'nun ayak izlerini taşıdığı için sever mi? Soğuk bir taş parçası nasıl ana kucağı gibi sıcacık sarar insanı? Binlerce yıl geçmiş olsa bile hala sıcaklığı kalabilir mi?

Geliyorum ya Rasulallah. Tekrar kendimi bulmaya geliyorum. Yüreğimi vuslata erdirmeye geliyorum.

Bu kez heyecanım çok farklıydı. Yola çıkarken ruhsuz değildim. Yüreğimde taşıdığım hasretle düşüyordum yola. Ömer'in de benden farkı yoktu. Onun da heyecanı görülmeye değerdi. Çocuklarım ise çıktığımız bu yolculuğun önemini pek kavrayamasalar da onlarda da farklı bir heyecan vardı.

İlk durağımız yine Medine'ydi. Peygamber Efendimizi bağrına basan topraklara ayak basma vaktiydi. Uçağımız havalanırken yüreğim de bir kuş misali kanatlanıyordu.

Uzun ve yorucu yolculuğumuz Medine'de son bulduğunda bir an önce Ravza'ya kavuşmak için can atıyordum. Yorgunluk filan hissetmiyordum.

Otele gidip eşyalarımızı bırakırken kıyafetlerimizi değiştirmiştik. Kış mevsimini yaşayan Türkiye'den her zaman sıcak olan bir ülkeye geldiğimiz için  kalın gelmişti. Kavurucu güneşi gören çocuklarıma tuhaf gelmişti bu durum.

"Sabah kıştı, her yerde kar vardı ama şimdi yaz olmuş."

"Anne, ne çabuk yaz geldi. Karlar hemencik yok olmuş."

"Burası çok uzak yer olduğu için hep sıcaktır burası. Hiç kar yağmaz, arada bir yağmur yağar. Bazen de birazcık soğuk olur."

Çocuklar yaptığım açıklamaya ikna olmuş gibi görünseler de hala şaşkınlığı atlatamamışlardı. Vakit kaybetmeden otelden çıkıp ravzaya kavuşmak için sabırsızlanıyordum.

Ve işte yeşil kubbe tam karşımda. Peygamber Efendimizin mübarek kabrinin bulunduğu yer. Bu manzara karşısında kendinden geçmemek ne mümkün. Her adımım beni biraz daha Peygamberime yaklaştırırken heyecandan düşüp bayılabilirdim.

"Anne, neden hepiniz ağlıyorsunuz? Nereye geldik?" Diye merakla soran Berfin'e cevap veremeden Eyüp atılmıştı lafa.

"Peygamberimizin mezarına geldik ya. Annem öyle demişti."

"Ama burası mezara benzemiyor. Kocaman bir cami burası"

"Bak herkes dışarda namaz kılıyor."

Neyseki hocamız bu konuda deneyimliydi ve çocuklarıma geldiğimiz yerin önemini çok güzel bir dille anlatmıştı.

Cemaatle namaz vakti geçtiği için ilk namazımızı grubumuzla yeşil kubbenin önünde cemaat halinde kılmaya başladık. Çocuklarım, bekledikleri anın geldiğini görünce heyecanla çantalarından minik seccadelerini çıkarıp herkesten önce yere sermişlerdi bile. Eyüp'ün  başındaki takke ve Berfin'in eşarbıyla tam yemelikti ikisi de. Şimdiden bütün grubun ilgisi onların üstündeydi.

Özlediğim topraklarda secdedeydim yine. Rasulullah'ın ayak bastığı yerlerde ana kucağı sıcaklığını hissediyordum. Her secdede damla damla gözyaşı bırakıyordum yere.

Eyüp ve Berfin önümde Ömer'in yanında namaz kılarken cemaatin hareketlerine uymaya çalışıyorlardı. Secdeden kalktığımızda Berfin kalktığımızı farketmeyince Eyüp'ün uyarısıyla kalkıyordu  her defasında. Sonunda dayanamayıp azarlamaya başlamıştı Berfin'i.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin