XI

305 36 3
                                    

THALIA

Revirin önüne geldiğimde durup derin bir nefes aldım. Kheiron'u Luke'un sorun olmadığına ikna etmem için oldukça uğraşmam gerekmişti.        

Revirin kapısını çaldığımda Will bengince kapıyı açtı ve bir şey söylemek için ağzını açtı. Sonra benim geldiğimi fark edince ağzını hızla kapatıp nefesini dışarı verdi. "Şükürler olsun senmişsin."

"Başka birini mi bekliyordun?"

"Evet, hayır, boşver. Luke ile konuşman gerek."diyerek beni içeri çekti.

Luke yataklardan birinde yatıyordu ve bomboş tavana bakıyordu. Karşısındaki boş yatakta oturan Nico umut yok, der gibi bir bakış attıktan sonra Will ile beraber kulübeden çıktı.
                                        
Luke'un önce ilaç yüzünden öyle olduğunu sandım sonra gözlerindeki yaşı görünce durumun gerçekten kötü olduğunu anlamadım. "Neyin var?"

"17 kişi benim yüzümden öldü."dediğinde nefesimi dışarı verdim. Geçen geceki kavgamızdan sonra hiç Kronos konusunu açmayı cesaret edememiştim ama suçluluk duyduğunu biliyordum. Şimdi hangi aptal ona savaşta ölenlerden bahsetmişti? Eğer Percy burada olsaydı bu aptallığın onun başının altından çıktığını düşünebilirdim ama şansına değildi.

Yanına oturup ona baktım. "Kronos 17 kişiyi öldürdü, senin suçun değildi" Yalan. Yinede Luke'un inanmasını bekledim ama kaşlarını kaldırıp inanmayarak bana baktı. "Thalia bunun yalan olduğunu üç yaşındaki çocuk bile anlar. Kronos’u Tartarus'tan ben çıkarttım. Üstelik sadece Manhattan savaşında ölen 17 kişi, ondan önce kampa saldırı   olduğunda-"

"Yeter. Bak, Luke istediğin kadar kendini suçlayabilirsin ya da kendini toparlamaya çalışır ve hatalarını telafi edersin."

Luke başını sallayıp hafifçe doğruldu. "Ne zaman gidiyoruz?"

"Bir haftadan önce olmaz."diyene kadar Will'in odaya girdiğini fark etmemiştim. Will gülümseyip dolaba doğru yürüdü ve bir iğneyle geri döndü. "Eğer aptalca bir şey yapıp kaçmaya kalkarsan seni bu yatağa bağlar ve sürekli uyuturum, Castellan. Anladın mı beni? "      

Luke başını hızla sallayıp geri yattı ve Will kolundaki seruma ilacı enjekte etti. Will bana dönüp gülümsedi. Gerçi Will her zaman gülümserdi. Manhattan savaşında bile Apollon kulübesi iki liderini kaybettiği halde hastalara gülümsüyor ve moral aşılıyordu. "Sende biraz dinlen. Luke'a verdiğim ilaç onu yarına kadar kendine getiremez."dedi. Luke'a tekrar baktığımda gözlerinin kapandığını gördüm. Başımı sallayıp kulübeden çıktım ve Zeus kulübesine yöneldim.

Kulübenin önüne geldiğimde Jason eşikte oturmuş somurtuyordu. Normalde olsa yüzündeki yarayla çok şeker gözükebilirdi ancak sebebinin ne olduğunu bildiğim için espri yapmayı göze alamadım. Yanına oturup eldivenli elini tuttum. "Gözlük yakışmış."

"Hıhı."diye homurdanarak başını salladı.

"Piper ve Leo nasıl?"diyerek şansımı tekrar denedim.

"Piper iyi, Leo da ölümden döndü. Sanki çok da umurunda."

"Jason tabiki umurumda. Sen benim kardeşimsin."

"Peki neden o zaman bir tane bile Iris mesajı göndermedin?"

Meşgul olduğumu biliyordun, anlaman gerekti."

"En yakın arkadaşımın öldüğünü sandığımda yanımda olman gerekti."dediğinde bana baktı. O zaman gözlerinde ne kadar yorulduğunu anladım. Ona sarılıp kulağına fısıldadım. "Özür dilerim."

Başını sallayıp benden ayrıldı ve gözlüğünü düzeltti. "Ne kadar süre kalıyorsun?"

"Will bir haftadan önce gidemeyeceğimizi söyledi." Jason gülümsedi. "O zaman bir haftamız var. Hem de diğer Avcılar olmadan."

Bende gülümseyip başımı salladım. Her ne kadar Avcıları sevsem de onların yanında asla Jason ile yeterince vakit geçiremiyordum.

Bir süre sessizce oturduk. Sonunda Will'in dediklerini hatırlayarak konuştum.

"Ben biraz dinlensem iyi olacak." diyerek tedirgince Jason'a baktım. Başını sallayıp Afrodit kulübesine baktı.

"Bende Piper ile göle gidiyordum zaten, biraz nimfa buzlu suya düşmüş."diyerek başını iki yana salladı. "Kheiron niye buna izin verdi hala anlamıyorum. Neyse, yemekte görüşürüz."

"Görüşürüz."diyerek yanağına bir öpücük kondurdum ve kulübeye girdim.

Kulübe son bıraktığımdan farklı gözüküyordu. Ürkütücü Zeus heykelinin karşısında iki yatak ve birer komidin duruyordu. Komidinin birinin üzerinde Jason ve arkadaşlarının fotoğrafı vardı. Diğerinde ise ben, Luke ve Annabeth'in fotoğrafı vardı. Jason o yatağı benim için oraya koydurmuş olmalıydı, her olasılığı düşünerek.

Gülümseyerek bir süre fotoğrafa baktıktan sonra yerine koydum ve banyoya girdim.

Duştan sonra elimi çantama sokup temiz bir pantolon çıkarttım ama başka bir şey çıkartmadım. Onun yerine Jason'ın dolabından aldığım Melez Kampı tişörtü ile siyah kapşonluyu giydim. Aynada omuzlarıma gelen siyah saçlarıma baktım. Önce bir jilet bulup kesmeyi düşündüm ama sonra vazgeçtim. Neden bilmiyorum ama bu sefer saçlarımı kesmek istemiyordum.

Odaya dönüp yatağımın üzerine oturdum. Çantanın ön cebinden tacımı alıp bir süre inceledim.

"Bir haftamız var. Hem de diğer Avcılar olmadan."diye mırıldandıktan sonra tacı komidinin kilitlenen çekmecesine koyup gülümsedim.

young god | luke castellanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin