8- Kaçtığın şeylere ya çoktan yakalandıysan?
Çok düşünmüştüm. Çok fazla düşünmüştüm. Hayatımdaki eksiklikleri, bu eksikliklerin hayatımdaki önemini ve bana kaybettirdiği şeyleri. Düşüncelerim hep şekil değiştirmiş, en sonunda tek bir sonuca varmıştım. Pek bir şey kaybetmemiştim. Fakat bir şey kazanmamıştım da. Taehyung'u başından beri izlerken düşündüğüm şey buydu. Ona garip diyorlardı. Ucube diyorlardı ve başka birçok lakap takıyorlardı. Fakat ona bakarken garip bir çocuk görmemiştim hiçbir zaman. Çünkü her zaman içimde ondan daha garip olduğumu hissetmiştim.
Sıradan olmaya çalışıyorduk. Diğer insanlarla bir olup bir şekilde yaşamaya çalışıyorduk. Toplumun empoze ettiği şeyleri kabul ediyor, onları benimsiyorduk.
O kabul etmemişti.
Toplumla bir olmayı reddetmiş, kendi olmayı seçmişti. Ve ben buna kapılmıştım işte. Onlarca kişi varken böyle bir teklifle ona gitmem belki de o yüzdendi. O farklıydı ve bu farklılık beni deli ediyordu.
"Acıyor mu?" dedim burnumu çekerken. Mutfağımdaydık. Karşılıklı oturmuş birbirimize bakıyorduk. O burnuna buz tutuyor ben ise akan burnumu silmekten başka bir şey yapmıyordum.
"Fena hasta olmuşsun." demişti sorumu umursamadan. "Ve bu halde evde yalnızsın." Gözlerinde endişe vardı. Gülümsememe engel olamamıştım.
"Jimin beni bırakıp gitti." dedim çocuksu bir sitemle. Neden evime bu halde geldiğini , kimden kaçtığını ve neler olduğunu sormamıştım. Öylece oturuyorduk işte. Ben sorsam bile onun anlatmayacağını biliyordum. Onu yavaş yavaş tanıyordum fakat onun hakkında bazı şeyleri öğrenmiştim.
"Çok hastayım." dedim mızmızlanarak. Hastalanınca pekte çekilen biri değildim. "En yakın arkadaşım beni sattı resmen. Bir başıma kaldım." Taehyung burnuna tuttuğu buzu masaya bıraktı ve güldü. Burnu artık kanamıyordu fakat acıdığını biliyordum. Ona baktıkça içimde büyüyen şefkate engel olamıyordum. Sarıp sarmalamak, kollarımın arasına hapsetmek istiyordum. Jimin onun şiddet yanlısı olduğunu söylemişti. Fakat neden hala onu bu halde görmeme rağmen buna inanmıyordum?
Yeniden burnumu çektim. Sırtımdaki battaniyeme daha da sarınırken Taehyung ayağa kalkmış ve tam önümde durarak eğilmişti. Parmakları kucağımdaki ellerimi kavrarken ona bakıyor,ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Arabada yaşadığımız o an gelmişti aklıma. Dudaklarının ellerine teması... Sertçe yutkunmuştum.
"Jungkook..." Gözlerini gözlerime sabitlemişti. Parmaklarımızı iç içe geçirirken hastalıktan dolayı ona dolu gözlerle bakmaktan başka bir şey yapamıyordum.
"Neden sen biliyor musun?" demişti. Anlamamıştım. Boş boş ona bakmaya başlarken ne ara böylesine bir hal aldığımızı anlamıyordum. İçimi titretiyordu. Daha önce böyle bir şey yaşamamıştım ki ben. Bana ne yapıyordu?
"Çünkü asla 'Neden?' diye sormuyorsun?" demişti. Gülümsemiştim. Hala anlamıyordum fakat titrek bakışlarla ona bakmaktan başka bir şeyde yapamıyordum.
Parmaklarının arasındaki parmaklarımı dudaklarına götürmüştü aniden. Her bir parmağıma hafif bir öpücük bırakmaya başlarken sadece içim değil tüm vücudumda titremeye başlamıştı. Sadece tek gece istemiştim ondan. Sadece tek gece. Bana bir ay vermişti ve ona tahammül etmemi istemişti. Şimdi ise teker teker parmak uçlarımdan öpmekten başka bir şey yapmıyordu. Parmak uçlarımdan öpüşüne ömür boyu tahammül edebilirdim.
Onunla yatmanın nasıl olacağını defalarca düşünmeme rağmen, şuanda yaptığı şey tüm o anlara bedel gibiydi.
"Taehyung..." diye fısıldadım. Öyle güzel bir andı ki beni korkutmuştu. İliklerime kadar titremiştim ve bunu istemediğimi düşünmüştüm. Onunla hiç daha fazlasını hayal etmemiştim. Fakat şimdi bakınca daha fazlası uzak durmuyordu.
