"Gitme..."

191 24 2
                                    

YoonGi, TaeHyung her şeyi anlattığından beri kendini boşlukta gibi hissediyordu. O andan beri her seferinde TaeHyung'un yanında bitiriyor ve her anını değerlendirmek istiyordu. Her buluşmalarında sıkı sıkı sarılıyor her seferinde doyasıya öpüyordu bir daha öpemeyeceği dudakları. Parmak uçları onun tüm vücut hatlarını ezberlemek istercesine TaeHyung'un kavruk teninde dolanıyor, kulaklarına her seferinde onu ne kadar çok sevdiğini fısıldıyordu. 

Çünkü ikisi de biliyordu geriye kalan zamanlarının ne kadar kısa olduğunu. Her ne kadar TaeHyung onu geri gelebileceğiyle ilgili umutlandırmaya çalışsa da YoonGi biliyordu, TaeHyung da kendi söylediklerine inanmıyordu. İnansaydı onu sanki son kez öpüyormuş gibi öpmez, son kez dokunuyormuş gibi dokunmazdı. Sözleri her ne kadar aksini iddia etse de YoonGi onu tanıyordu. Birlikte geçirdikleri dört yılda onu çok iyi tanımıştı, birbirlerini çok iyi tanımışlardı.

"TaeHyung, gitmeni istemiyorum. Lütfen, kaç git, başka yerlere git ama lütfen oraya gitme TaeHyung. Oraya gidersen..." 

Verdiği titrek nefesle birlikte gözyaşları da göz pınarlarını terk etmişti. Sıkı sıkı tutunmuştu yapılı vücuduna. Ona sıkı sıkı sarılmış ve hıçkırıkları yüzünde ağzıyla söyleyemediği her şeyi vücut diliyle söylüyordu. "Gitme" diyordu. "Benden uzakta yaşa, birbirimizi yıllarca görmeyelim ama uzakta bir yerlerde nefes almaya devam et." diyordu YoonGi'nin kolları. Yapabilirmiş gibi daha çok sokuldu göğsüne kendinden uzun olan çocuğun. TaeHyung da onu daha çok sıkıyordu. Saçlarının arasına öpücükler konduruyordu. Onun gözyaşları da küçük olanın saçlarına dökülüyordu. "Gitmek istemiyorum." diyordu. "Seni bir başına acı içinde bırakmak istemiyorum." diyordu. 

Küçük olan titrek ellerini TaeHyung'un yüzüne çıkardı. Yanaklarını avuçlarının içine alıp hıçkırıklarının izin verdiği kadar kelimelerini toparlamaya çalıştı.

"TaeHyung, gitme lütfen gitme. Yalvarırım gitme TaeHyung. Senin göz göre göre ölüme gitmene izin veremem. Bak, onunla konuşacağım, tamam mı? Senin yerine başkasını bulsun. Onca fedaisi var, onlardan biri gitsin. Seni göndermekte diretirse ben de seninle gelirim. Tek başına gönderemem seni. Ya birlikte gideriz ya da sen gitmezsin, anlıyor musun beni?"

Daha sonra elleri TaeHyung'un elini buldu ve güven vermek istercesine sıktı. Parmak uçlarında yükselip dudaklarına bir öpücük verdikten sonra kararlı adımlarla Malum Kişi'nin odasına yönlendirdi adımlarını.

"YoonGi, dur! Saçma şeyler yapma! YoonGi, dur lütfen!"

Zorlukla da olsa YoonGi'nin hızlı adımlarına yetişip kolundan tutabilmişti. Onu kendisine çevirip yine sıkıca sarıldı. YoonGi bacaklarındaki gücün çekildiğini hissediyordu. Az önceki cesareti kaybolmuştu. O an farkına vardı istediği şeylerin imkansızlığının. Fakat istedi yine de, çocuk gibi istedi, yerinde tepindi, huysuzlandı. 

"Gitmek zorundayım YoonGi. Eğer olur da dönemezsem, seni ne kadar çok sevdiğimi unutma, tamam mı? Seni biliyorum, geri dönmezsem huysuzlaşırsın. Seni gerçekten sevmediğimi, sevseydim mutlaka geri döneceğimi söyleyip durursun. Emin ol diye söylüyorum, seni seviyorum YoonGi. Eğer dönemezsem, sakın huysuzlaşma, anlaştık mı?"

Yüzündeki acıyla karışık gülümsemesiyle söyleyebilmişti hepsini TaeHyung. Kendi bile şaşırıyordu bu kadar düzgün cümleler kurabildiğine. Göğsüne yasladığı YoonGi kıyafetlerini ıslatıyordu ve sinirinde yumrukluyordu. TaeHyung, o her yumruk atışında daha da sıkı sarılıyordu.

"Seni bu kadar üzdüğüm için özür dilerim YoonGi."

"Eğer geri gelmezsen elimden çekeceğin var TaeHyung. Ne yapar eder seni bulurum, anladın mı beni?"

Ogień [TaeGi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin