Aşağı indiğimde beni bisikletin önünde bekliyordu. Yüzünde çocuksu bir gülümseme vardı ve ben heyecanla ona bakıyordum. Dünkü buluşmamızın tam tersi bir ortam vardı şu anda. Dün onun ne kadar zengin olduğu yüzüme vururken bugün ise sanki normal sıradan bir üniversite öğrencisiyle randevuya çıkıyormuşum gibi hissediyordum. Dudaklarımda kocaman bir gülümseme vardı.
"Bisiklet..." dedim. Bana doğru yaklaştı.
"Bisiklet..." dedi. Gözlerim parlıyordu resmen. Uzun zamandır bisiklete binmemiştim ve kahretsin çok güzeldi her şey. Olduğum yerde aptalca zıpladım ve ellerimi çırptım. Taehyung bu halime kocaman bir kahkaha atarken bisiklete yönelmiş ve binerek bana arkasını işaret etmişti.
"Atla.." demişti. "Son model arabamla seni gezdireceğim."
"Bir tur bende sürebilir miyim?" demiştim ona doğru heyecanla yürürken. Hala sırıtıyordu ve ifademin onu eğlendirdiğini biliyordum. Fakat kimin umrundaydı? Bende eğleniyordum.
"Düşüneceğim." dedi ciddi bir ifade takınmaya çalışarak. "Ama önce gitmemiz gereken yerler var."
"Nereye gideceğiz?" dedim. Hızla arkasına geçmiş ve oturmuştum. Parmaklarımı belinde birleştirirken kısa bir an bana dönüp bakmış ve gülümsemişti. Çok garip bir andı. Onun hakkında onlarca şey düşünmüştüm ve o iki günde düşündüğüm her şeyi yerle bir etmeyi başarmıştı. İlk önce deli gibi korkmamı sağlamış, sonra benimle dans etmiş ve şimdi de çocuksu bir neşeyle dolmamı sağlamıştı.
"Hazır mısın asker?" demişti neşeli bir ses tonuyla. Tek elimle hemen bir asker selamı verip "Evet komutanım." derken halime daha çok gülmüş ve hareket etmişti. Parmaklarımı beline daha sıkı sarmıştım. Nereye gittiğimizi bilmiyordum fakat onun asıl büyüsü de buydu. Gizemli, çekici ve garip biriydi işte. Ve ben bundan çok memnundum.
Başımı sırtına yasladım. Etrafta çok fazla insan yoktu ve dışarı çıkarken saate bile bakmamıştım. Gelip geçtiğimiz yerleri izlemeye devam ederken bunun güzel bir an olduğunu düşünüyordum. Kaç dakika gittik bilmiyordum. Gözlerimi kapatmış, rüzgarın tenimi okşayışıyla mest olurken en sonunda durmuştuk.
"Geldik." demişti. Gözlerimi açtığımda bir meydandaydık. Geçtiğimiz yerlere göre daha kalabalıktı ve bir buz pateni sahası vardı. Etrafta çocuklar koşturuyor, birkaç seyyar satıcı bir şeyler satıyordu. Kendimi ilk randevusuna çıkmış biri gibi hissediyordum. Gerçi daha önce kimseyle doğru dürüst randevuya çıkmamıştım ve hep merak ederdim. Randevuların nasıl olduğunu.
"Gel hadi.." dedi. Parmaklarını aniden parmaklarıma geçirmiş ve beni çekiştirmeye başlamıştı. Onun peşinden giderken ne yapacağımızı anlamıştım. "Ben buz pateni yapmasını bilmiyorum."demiştim bağırarak. Kolundan tutuyor ve gitmemeye çalışıyordum fakat o inatla beni sürüklüyordu.
"İşin eğlencesi de burada ya. Ben de bilmiyorum." Dudaklarımda ki gülümsemeyi bir türlü silemiyordum. Onunlayken hep ne olursa olsun mantığında olduğumu fark etmiştim. Elimden tutup beni sürüklemeye devam ederken ona direnmeyi bırakmıştım. İlk önce ayakkabılarımızı değiştirmiş ve sonra da yeniden el ele tutuşup kaymaya başlamıştık. Daha doğrusu denemiştik. Kahkahalarımı durduramıyordum. Üçten fazla defa düşmüştüm ve onun alay konusu olmuştum. Ve inanın bana o benden daha kötüydü.
"Sakatlanabilirdim..." dedim nefes nefese bir şekilde oradan çıktığımızda. Hala el eleydik. Parmaklarını benden ayırma zahmetine bile girmezken bu sefer ben onu sürüklemeye başlamıştım.
"Bana dondurma al."demiştim. Karşıdaki dondurmacıya koşar adım ilerlerken "Yavaş ol beni düşüreceksin." diye bana kızıyordu. "Dondurma..." demiştim tekrar. Seyyar satıcının tam önündeydik. Taehyung'a yavru köpek bakışları atarken o ellerimizi ayırmış ve ceplerini yoklamıştı.
"Ah.." demişti birden bire şaşkınlıkla. "Cüzdanımı unutmuşum." Gözlerimi irice açmıştım. "Yalancısın." demiştim sertçe omzuna vururken. Benim de yanımda cüzdanım yoktu ve canım felaket bir şekilde dondurma yemek istiyordu.
"Çikolatalı,çilekli ve limonlu istiyorum." Gözlerim diğer dondurmalara da kayarken "Ama vanilyalı, vişneli ve muzlu da istiyorum." Tereddütle Taehyung'a baktım. Göz göze gelip onun bana yumuşak bakışlarla baktığında şahit olurken bir cesaretle hafif bir tebessüm dudaklarımı kapladı.
"Hepsini..." dedi gözlerini benden ayırmazken."Hepsini alıyoruz."
**
"Busan çok güzel." dedim gülerek. Birlikte banklardan birine oturmuştuk. Dondurmalarımızı yedikten sonra acıkmıştım ve şimdi elimizde hazır ramenlerle öylece parkta oturmuş yemek yiyorduk. Uzun zamandır bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum.
"Özellikle de plajları. Bir gün gelmelisin. Seni gezdireceğim." dedim. Taehyung hafifçe bana dönmüş ve anlattığım şeyleri sabırla dinliyordu. Çoğu zaman saçma şeylerden bahsetmiştim. Onunla ne hakkında konuşacağımı bilmiyordum ve aklıma ne gelirse konuşuyordum.
"Orada bir evimiz var." dedi. Başımı salladım. Yemeğime gömülürken 'Tabi ki de var.' diye düşünüyordum. Büyük ihtimalle Kore'nin her şehrinde evleri vardı.
"Ama beni gezdirmeni çok isterim." Gülümseyerek ona döndüm. Nazikti. Çoğu insanın aksine oldukça kibar biriydi ve ona baktıkça onu neden sevmediklerini, ondan neden kaçtıklarını anlamıyordum.
"Taehyung..." dedim,bilinçsizce. "Seni neden sevmiyorlar?" Yüzündeki gülümseme genişledi. Elindeki ramen kutusunu kenara bırakırken söylediğim şeyleri yanlış anlamasından korkuyordum aslında.
"Yani demek istediğim...." dedim. "Pek arkadaşın yok...." Gittikçe batırdığımı hissediyordum. Yanaklarımın kızardığını hissederken o hala gülümseyerek bana bakıyordu.
"Sanırım asıl neden benim onları sevmemem." dedi basitçe. "Gerçi bunun bir önemi yok. Bunları umursamıyorum." Göz gözeydik. Bakışlarımı onun bakışlarından çekemezken onun aslında çok yalnız olduğunu somut olarak görebiliyordum sanki.
"O zaman beni seviyor musun?" dedim gülerek. "Benimle takılıyorsun." Ufak bir kahkaha attı. Hafifçe omzuma vurup "Hayır sevmiyorum."derken kalbimi tutmuş ve incinmiş bir ifadeyle ona bakmaya başlamıştım.
"Yemeğini ye." demişti.
"Yalancısın." demiştim ona bakarken. Yüzündeki gülümseme kısa bir an donmuş ve bana doğru uzanıp parmaklarını hafifçe yüzümde dolaştırmıştı. Çok kısa bir süreydi. Hemen geri çekilmişti fakat cidden sadece kısa bir dokunuş bile harika hissettirmişti.
"Benim hakkında bilmen gereken bir gerçek." demişti. "Yalan söylemeyi severim." Gülümsemiştim.
O an için çok fazla umursamamıştım. Çünkü yalanlara inanmakla ilgili pek bir sorunum yoktu.
BÖLÜM SONU
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.