Çünkü Kaybetmek Berbattır

1.1K 66 8
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtım.Yanımdaki saate baktım saat kesinlike öğlen olmuş ve bunlarda sabahın ilk ışıkları falan değildi.Yine erken kalkmayı becerememiştim.Birden Klaus’a verdiğim sözü hatırladım.Sabahın ilk ışıklarıyla bana göstermek istediğim bir yer vardı.Belli ki beni uyandırmamıştı bu da göstermek istediğinden vazgeçtiği anlamına geliyordu.Homurdanarak yatağa geri döndüm.Uyumasamda yatakta sürekli dönüyordum.Büyük gürültüyle açılan kapıya baktım.İçeri Rebekah ve Matt girmişti.Benim odam olduğunu fark edemiyecek  kadar birbirlerini şiddetle öpmekle meşgullardı.Caroline 1 Rebekah  0.Hadi ama bunu zaten biliyordum

“Hey hey ben buradayım.” Dedim.Gözlerimi elimle kapatmıştı.İkiside birden duydukları sesten şoka uğramış ve donmuşlardı.

“Ve evet her şeyi gördüm.” Dedim yatağımdan kalkarak onlara doğru yürüdümYüzümde imalı bir gülümseme yerleştridim

“Ben çıkayımda rahatsız olmayın siz.” Dedim.Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum.

“Caroline bunu asla unutmayacaksın demi.” Dedi Rebekah sesi fısıltı halinde çıkmıştı.Odanın kapısını tutarken

“Asla Rebekah asla” dedim yapmacık gülüşümle.Kapıyı kapattım.Hadi ama bu sabah güne iyi başlamıştım.Güne nasıl başlarsın öyle devam eder demişti atalarımız.Belli ki o atalarımızdan biri şu  karşımda duran Kol’du.Klaus’a bakındım ama ortalarda yoktu.

“Klaus’u gördün mi Kol.” Dedim.Tam da en sevdiği abisini ona sormuştum

“Bilmiyorum Care.Belki beni seçeceğin fikrine alışamamış ve sonsuza dek şehri terk etmiştir.” Dedi.Gülerek omzuna vurdum.Masanın üstünede unuttuğum kameraya baktım.Uzun zamandır bebeğim için video çekmiyordum.Masaya gidip aldım.Kol ne yapmaya çalıştığımı anlamdırmaya çalışıyordu.

“Bu hamile kızla eğlenmeye ne dersin.” Diye sordum Kol’a.

“Caroline hamilesin o yüzden senin yatak arkadasin  falan olamam.” Dedi muzipçe.Bu beni gerçekten kahkahalara boğmuştu.Aslında benim aklımdaki plan Kol’un düşündüğünden çok farklıydı.Ben tüm ailenin Kol versiyonundan istiyordum.

“Bana aileni tanıtmanı istiyorum Kol.” Dedim kaşlarımı kaldırarak.Elimde ki kamerayla kanepeye  oturdum.Kol2da vakit geçmeden yanıma oturdu.

“Tercihlerim arasında bu yoktu ama katlanıcaz artık.” Dedi.Kamerayı onun yüzüne doğru tuttum.

“Kol önce bana Rebekah’ı anlat” dedim.Yüzünü şekilden şekle sokan Kol en sonunda dayanamayarak Rebekah’ın taklidine büründü.Sesini Rebekah’a benzetmeye çalışarak

“Aldığım parfümler Paris’ten.Dayanılmaz biriyim ben.Herkes peşimde ama yok mu bu kızı sevecek bir kalp.” Dedi.Rolüne bürünmüştü.Ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum.Sonradan gelip yanımıza oturan Elijah büyük vampir işlerinden kafasını kaldırmış bizi izliyordu.

“Şimdi sıra Elijah’ta” dedim Kol’a.Sesi konusunda değişiklik yapan Kol

“İpek çarşaflarda yatarım.Aman kıçıma bir şey olmasın ha birde aile her şeydir.” Elijah’a sadece gülümsemişti.1000 yaşında olmasına rağmen büyümemiş kardeşine baktı.

“Ve son olarak Klaus” dedim

“Ben Nikklaus.Hobilerim arasında hamile bırakmak,kardeşlerimi hançerlemek, ve Matt’i öldürmek var.” Dedi ve bu sefer üçümüzde kahkalara boğulmuştuk.Arkadan kendini gülmemek için zor tutan Klaus’un sesini duydum.

“Ve evet Kol en büyük hobim seni hançerlemek.” Dedi.Kol kameraya bakarak

“Bende tamda bundan bahsediyorum sevgili abim.” Dedi.Bu ikiliyi seviyordum.

“Ve Caroline senin bir şeyler yemen lazım.” Diye uyardı beni Elijah.Tamam anlamında kafamı sallayarak mutfağa yöneldim.İşlerini bitirmiş olan Matt ve Rebekah merdivenlerden geliyorlardı.Merdivenin başında durup onlara baktım.

“Hadi ama beni bu kadar özlemiş olamazsınız.” Dedim gülerek.Matt’in suratında piç bir sırıtış vardı.Ama Rebekah bana verdiği kozun pişmanlığıyla tehditkar bakışlarını bana yöneltti.

“Bundan sonra Caroline sana çikolata yok anladın mı.Unut” dedi gülümsemeye çalışarak.Beni can damarımdan vurmaya çalışıyordu ama bu konuda pek başaralı sayılmazdı.Merdivenden inip Kol’un yanına oturdu.Benden uzaklaşan Matt’e bakarak içimde bir gerginlik hiseettim.Evet kesinlikle bu anı bozan bir şey olacaktı.Şapşal şapşal etrafıma bakındım.Evde birden fazla silüet görmeye başlamıştım.Gördüğüm hayal olduğuna kendimi inandırarak etrafa göz gezdirmeye başladı.Aslında hayal değildi.Hepsini görüyordum.Bana doğu geliyorlardı.Peki neden kimse tepki vermiyordu.Gören bir tek ben miydim?Etrafımı sarmaya başlayan onlarca insan gördüm.Çığlık atmaya çalışmıştım.Mikaelsonlar beni izliyor panik içinde yanıma geliyorlardı.

“Care iyi misin?” diyen seslerini duyuyor tepki veremiyordum.Etrafımda halka oluşturan gruba baktım.Kesinlikle sadece ben görüyordum.

“Merhaba Caroline.Bizi bu kadar çabuk unutmuş olamazsın.Bizden o kadar kolay kurtulabilceğine inanıyor muydun?” dedi cadının teki.Bakmaya çalıştım ama göremiyordum gözüm bulanıklaşmıştı.

“Lanet olsun.Neden bir türlü ölmüyorsunuz .” diye bağırmaya başladım.

“Zaten ölüyüz Caroline.” Dedi.Bulanıklığın arasında birkaç cadı daha belirmişti.Kendimi Harry Potter filminde gibi hissediyordum.Ama o cadıları gören bir tek ben değil tüm aileydi.Önlerine geçmeye çalışan Kol’u duvara fırlatmışlardı.Matt ve Bekah omuz omuza vermiş savaşmaya hazır pozisyondalardı.Acı içinde kıvranarak kafamı tuttum.Hadi ama her seferinde beynime kızartmaya çalışmaktan vazgeçin.Etrafımda olup biteni göremiyor.Seslerini duyuyordumAcı çekiyordum.

“Caroline onlar senin beynindeler.” Diyen Klaus’u duydum.Hadi ama gidecek başka yeriniz yok mu?

“Odaklan Care.” Dedi Matt.Odaklan Care odaklan Care hiçbir şey olmuyordu acı ve savaşın tam ortasındaydım.Acı içinde kıvranıyordum.Cadılar benim için önlerine çıkan her şeyden kurtulmaya hazırdı.Tüm Mikaelsonları devirmiş ve etrafımda toplanmaya devam ediyorlardı.Ne kadar çok cadı o kadar güç demekti.Aileme son bir kez baktım.Hepsi kafalarını tutarak acı içinde kıvranıyorlardı.Gürültüyle devrilen dış kapının sesini duydum.Gelenin kim olduğuna bakmak istiyor ama göremiyordum.Dikkatli dağılan cadılarını tek hamleyle kalbini söktü Klaus.Peki ölü olanlar için bir çözüm yok muydu?Bulanıklığın arasında Madison’u görebiliyordum.Ölü cadılar tek tek kayboluyordu.Acı da.Tüm her şey ortadan kalktığında Matt’in acı içinde bağrışını duydum “Rebekahh.” Tüm dikkatimi yerde yatan Rebekah’a verdim.Hiç bir rengi kalmamıştı.Madison’un yardımıyla kalkıp yanına gittim.Gözleri tamamen bilinçsiz ten rengi griydi.Cadıların planı ben değildim.Kökenleri kurutmaktı.

“Rebekah” diyebildim fısıltıyla.Gözyaşları içinde bana bakan Matt dehşet içindeydi.

“Kalk Rebekah.Daha birbirimizi boğazlamamız gereken zamanlar var.Lütfen kalk sana ihtiyacım var.” Diyebildim hıçkırarak.Rebekah ise öylece yatıyordu..Klaus Madison’u tutup duvara yapıştırdı.

“Bunu çözeceksin Madison.Onu geri getireceksin.” Dedi.

“Bu bir lanet Klaus anlamıyor musun.Bunu yapamam.”

“Yapacaksın Madison.Rica etmiyorum emrediyorum.” Genç kadın Klaus’a baktı.Klaus duymak istemeyeceklerini diline getirmiyordu.Bu beni çok korkutuyordu.Kaybetmekten korkuyordum.Çünkü kaybetmek berbattır.

İNSAN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin