ODÇ|Bölüm•22

9.6K 398 187
                                    


Veee, 5000+ bölümle karşınızdayım. Sizde anlamışsınızdır ki, en uzun bölümü yazmış bulunmaktayım.

Keyifli okumalar!

••••

"Lunapark mevzusu kapandı oğlum. Kimse bizim yaptığımızı bilmeyecek işte, uzatma."

Duyduklarım, gerçek olamazdı...olamazdı, değil mi?

Bunu yapacak kadar şerefsiz olmamalıydı, Araz bile olsa, olmamalıydı. Bir insanın canıyla, oyun oynar gibi oynamazdı değil mi?

Bunların bir rüya olmasını diledim. Böyle bir gerçekliği kulaklarımın duymamasını, bunların bir yalandan ibaret olmasını istedim. Sadece bir lunapark kazası olmasını, birinin bile isteye bunu yapmamış olmasını istedim.

Lakin her zaman istediklerim olmuyordu ve ben şuan, gerçekliğin en acımasız tarafıyla karşı karşıya kalmıştım.

Hala bir şeyler konuşuyordu fakat kulaklarım artık uğulduyordu. Aklımdaki tek şey, söylediği cümlelerdi. Hepsi beynimde yankı yaparak, tazeliğini koruyordu, unutmamam için and içmişlerdi sanki.

Bir insan, böyle bir kötülüğü yapacak kadar, nefret eder miydi bir insandan?

Sahi, neden şaşırıyordum ki, Araz Saral'dan bahsediyorduk. İçindeki acımasız tarafı, bizzat biliyordum. Birçok kez şahit olmuştum. Çocukluğumuzdan beri bu böyleydi. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir yapısı vardı. Belki, sadece arkadaşları ve annesine, kimseye göstermediği özeni gösteriyor, değeri veriyordu. Babasıyla da anlaşamazdı, küçüklükten beri değişmemişti bu.

Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi ve, ses çıkarmaktan da bir o kadar korkuyordum. Aklım çok fazla düşünceyle dolmuşken, birbirine karışmaması için büyük bir çaba gösteriyordum.

Her insanın içinde bir iyilik olduğunu, kalpleri taştan bile olsa, merhamet duygularının yeşerdiğini düşünmüştüm, yanılmışım.

Bazı kalpler, sadece nefes almak uğruna atıyormuş.

Beynim uyuşmuştu. Şuanda karmakarışık bir zihinle doluydum ve her bir ses kendini belli etmek istercesine yükseliyor, beynimde yankılanıyordu.

Kapı, aramızdaki görüş alanını engelliyordu. En azından onun için engelliyordu, rahatça görebiliyordum gerilmiş sırtını. Burada daha fazla durmanın bir işe yaramayacağını düşünerek arkamı döndüm.

Bu gece, böyle olmamalıydı.

Parmak uçlarımla, olabildiğim en sessiz şekilde film odasına döndüm ve yatağa, en uca kıvrıldım.

Çok değil birkaç dakika sonra o da gelmişti. Yan tarafımın çöktüğünü hissettim. Sonrasında ise belime dolanan kollarla, gerginliğimi farkettirmemeye özen gösterdim. Sırtım ona dönüktü ve bedenlerimiz birbirine yaslıydı. Bu, sandığımdan daha berbat hissettirmişti.

"Gel bakalım ufaklık." dedi, hafif uykulu bir tonda. Boynumda hissettiğim dudaklarla kaskatı kesildim. Ne yapıyordu bu adam?

Gerildiğimi hissettirmemek adına bir şeyler mırıldanıyormuş gibi yapıp yüzümü ona çevirdim. Gözlerimi kesinlikle açmamıştım. Başımı boyun girintisine yasladığımda o güzel kokusunu solumamak adına birçok çaba gösterdim. Bu koku bile, şuan bana mide bulandırıcı geliyordu.

Telefon sesi kulaklarıma dolduğunda huzursuzca mırıldandım. Kulağımın dibinde nefesini hissediyordum. Sıcak nefesi her konuşmasında boynuma, kulağıma vuruyordu ve değdiği yerleri yakıyordu.

OKULUN DÜŞMAN ÇETELERİ #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin