[13]

3.6K 209 5
                                    

 

Ve bir daha kalbinin öyle atması için kilometrelerce koşman gerekebilir.

 

Annemi sakinleştirmek için dışarı çıkarmışlardı. Daha sonra Gamze, Burak ve Kayra odada dikilmeye devam ettiler. Sessizlik aramızdaki bombaydı. Kimse patlamak istemiyor, herkes farklı yöne bakıyordu. Sonunda en cesaretli insanın ben olduğuma karar verdim.

‘‘Yorgunum, yanlış anlamayın fakat uyumak istiyorum.’’

Aslında söylemek istediklerim çok farklıydı. 'Yine yaptın, Kayra. Her zamanki gibi hayal kırıklığına uğrayan benim.' diyebilirdim. Veya 'Kayra'yı benim için dövdüğünü bilmek içimi rahatlattı Burak.'

Söylemedim. Kayra'yı üzmek, Burak'ı kavgaya teşvik etmek istemedim. Bu sevdiğim insana yaptığım son iyilikti. Burak ve Gamze dediğimi tekrarlatmadan usulca dışarı çıktılar.

Onunla baş başa kalmak, kokusunu eskisi gibi duyumsamak, pişmanlık dolu gözlerini izlemek anılarımı canlandırıyordu.

Hem mutlu hem de acı verici anları.

‘‘Bir şeyler söyle, Duru.’’ diye mırıldandı Kayra. Sanki annesinin en sevdiği vazoyu kırmış, özür dilemeye hazırlanıyordu. Konuşmadım. Ona öfkemi yöneltmeyecektim. Bağırıp çağırıp ağlarsam o rahatlatacaktı.

‘‘Birini affetmek ona en büyük cezadır. Seni affediyorum ama için rahat olmasın. Benim sevdiğim gibi sevilmeyeceksin asla.’’

Bakışları, o eridiğim gülümsemesi donuklaşırken ‘‘Yapma’’ diye inledi. ‘‘Amerika'ya gittiğinde seni bir kez kaybettim zaten.’’

‘‘Yanlış. Sen beni nişanlın olduğunu öğrendiğin an kaybettin.’’

Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Yüz ifadesi değişmiş, olduğundan daha büyük görünmüştü gözüme. ‘‘Duru’’ dedi ama devamını getiremedi.

Gözyaşlarımın süzülmemesi için yanağımı çiğnerken ‘‘Git.’’ dedim. Tek kelime. Aramıza mesafeler koyan, kalbimi binlerce parçaya bölen, dudaklarımı yakarcasına fısıltı şeklinde çıkan tek kelime.

Git.

Kayra cevap vermeden elimi tutmaya yeltendiğin odanın kapısı gürültüyle açıldı. Göktuğ nefes nefese kalmış bir şekilde ellerini dizlerine dayadı. Odadaki Kayra’nın varlığını umursamadan bir kaç adımla yatağın yanı başına ulaştı.

Eli hırsla saçlarıma yapıştığında onu ittirmeye çalıştım! Konuşmanın ortasına pat diye dalmasından nefret ediyordum! ‘‘Aptal! Beni nasıl endişelendirirsin? Kalp krizi geçiriyordum.’’ Onun ellerini iterken kaşlarımı çatarak baktım.

‘‘Öldün sanki.’’

Homurdanmam karşısında yanağımı kavradı. Kızaracağına emin olurken eline vurmaya başladım. ‘‘Ameliyat oldum be! Canım yanıyor.’’

Elleri boşluğa düştüğünde gözlerinin şokla açıldığına şahit oldum. Aniden bunu söylediğim için donup kalmıştı. ‘‘Alıştırarak söylemeliydim.’’ diye mırıldandım kendi kendime. Kayra olayları kavramaya çalışırken başını bir ona bir bana çeviriyordu.

‘‘Göktuğ, şuan onunla bir konuşma içerisindeyim sonra gelsen?’’

Kayra’yı süzdükten sonra kaşları çatıldı fakat yorumda bulunmadan arkasını dönüp kapıya ilerlemeye başladı. Dışarıya adım attığı an Kayra’nın elleri sıkıca yatağın kenarlarını kavradı. Eli yüzümü tutarken korkmaya başladığımı itiraf etmiştim.

Ayrılığın RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin