Gündüz Melekleri

201 27 0
                                    

Bölüm 11

Vada kalp atışlarının her an biraz daha hızlandığını hissediyordu. Kıyafeti yüzünden nefes alamıyor olmasının da bununla ilgisi olabilirdi, ama içinde büyüyen korkuyu inkar etmesi imkansızdı. Üzerindeki elbise uçuşarak peşinden gelirken koridora ürkek bir adım attı. Nöbetçi askerlerden sonra ilk gördüğü karşı duvara yaslanmış onu bekleyen Jaya'ydı.

Bir an için ikisi de nefes alamdan birbirlerine baktılar. Jaya'nın onu böyle bir kıyafet içinde görmeyi beklemediği aşikardı, ama Vada da Jaya'yı bu şekilde bulacağını düşünmemişti. Demek komutan oydu. Gölge adam saçlarını her zamanki gibi ensesinde toplayıp küçük bir kuyruk yapmıştı. Başının iki yanından dökülen örgüleri ve yüzüne dağılmış perçemleriyle asi bir savaşçıyı andırıyordu.

Üzerinde daha önceki kıyafetine göre oldukça şık, ipek bir gömlek ve dizlerine gelen apoletli, siyah bir ceket vardı. Yakasından zarif, eski moda bir eşarp sallanıyordu. Dar pantolonu, deri çizmeleri, beyaz eldivenleri ile dönem filmlerindeki bir beyefendi gibiydi. İtiraf etmek zordu, ama Vada onun nefes kesici göründüğünü düşünüyordu. Adamın sesi bıçak gibi düşüncelerini kesince, Vada da bakışlarını Jaya'nın yüzüne çevirdi.

"Sonunda hazırlanabildin." dedi Jaya sertçe. Kabalığı Vada'nın onla ilgili tüm güzel düşüncelerini silivermişti. Bir an ne cevap vereceğini bilemedi, ama zaten adamın açıklama bekler gibi bir hali yoktu. Bastonunu yerden kaldırıp arkasını dönerken boştaki elini de Vada'ya uzattı. "Haydi gidelim, herkes bizi bekliyor!"

Jaya yanındayken sessiz ve gergin geçen dakikalara alışmış olan Vada koridor boyunca konuşmadı. Öyle görünüyordu ki komutan her zamanki mesafeli tavrını takınmaya karar vermişti. Başını dimdik karşıya dikmiş, Vada'ya bakmadan sessizce ilerliyordu. Her an bir tehlikeyle karşılaşabilirlermiş gibi Vada'nın elini tutan parmakları gergindi. Yol boyunca yanlarından geçtikleri askerlere başıyla belli belirsiz selam veriyor, sanki önlerinde uzanan yolun güvenliğini teyit ediyordu.

Meşalelerin aydınlattığı koridorda döne döne ilerlediklerinden bir süre sonra Vada yine yön duygusunu kaybetmişti. Odasının ne kadar uzakta kaldığını kestirmeye çalışırken arkasına baktığı sırada Jaya aniden durunca istemeden ona tosladı. Sakarlığından utanmıştı, ama Jaya bununla pek ilgilenmişe benzemiyordu. O an bulundukları kuytu köşede ne bir asker, ne de bir hizmetli olmasına rağmen sanki birilerinden saklanır gibi iyice kıza sokuldu.

"İçeride olabildiğince yanımdan ayrılma!" diye fısıldadı doğrudan Vada'nın gözlerinin içine bakarak. "Sana bir kez daha hatırlatıyorum. Ne kadar az konuşursan o kadar güvende olursun. Sorular soracaklardır. Onları duymazdan gel, kısa cevaplar ver ve elinden geldiğince sessiz kal."

"Zaten konuşamıyorum!" dedi Vada sıkıntıyla. Öyle görünüyordu ki adam bir anda yeniden korumacı tavrına bürünmeyi seçmişti ama Vada Jaya'nın gizemli sözlerinden de ani davranış değişikliklerinden sıkılmaya başlamıştı. "Bana zorla giydirdiğiniz bu elbise sıkıyor." diye söylendi. "Nefes alamıyorum ve kafamdakiler canımı yakıyor. Üstüne bir de..." Vada devam edemedi; çünkü Jaya aniden eliyle ağzını kapatmıştı.

"Şşşt!" dedi adam sertçe. Şimdi, Vada'nın duymadığı sesleri dinlerce dikkat kesilmişti. Vada gerçekten onu neyin bu kadar tedirgin ettiğini anlamıyordu. Adamın yüzü sinirden gerilmiş, siyah gözleri iyice koyulaşmıştı. Bir şey olmasını bekliyordu sanki... Kötü bir şey... Bir süre bu şekilde durduktan sonra yanıldığını anlamış olacak ki elini indirdi. "Bir an için..." diye söze başladı, ama cümlesini tamamlamadığı için Vada onu neyin kuşkulandırdığını anlayamamıştı. Jaya kızın suratındaki şaşkın ifadeyi görmüş olacak yeniden tutması için elini Vada'ya uzattı.

GÖLGE ŞEHRİ - GÜNDÖNÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin