38

2.6K 170 64
                                    

" Güle güle anne " dişlerinin arasından tıslayarak konuşup kapıyı kapattı Lauren. Ardından da kapattığı kapıya sırtını yaslayıp derin bir nefes aldı. Saçlarımı karıştırıp geriye attım. Zor bir gün olmuştu benim için. Birde annesi tuz biberdi tam anlamıyla. Oturduğum koltuktan kalkıp Lauren'e doğru yürümeye başlamıştım ki kaygılı gözleri beni buldu. Yutgundum, " Ben " diyerek sözüne başlamıştı ki onu susturdum. " Hiç bir şey senin suçun değil, ya da senin sorumluluğunda değil. Annenin sözleri bana hiç bir şey yapamaz. Bana zarar verebilecek şey senin şu an ki üzüntün. Lütfen bu geceyi şimdilik kapatalım ve uyuyalım. İhtiyacım olan tek şey bu Lauren. Sonra istediğin bir zaman konuşuruz ama şimdi lütfen uyuyalım? " burukça gülümseyip kafasını salladı ve ona uzattığım elimi tuttu. Yatağa uzanıp göğüsüme uzanmasını izledikten sonra üstümüzü örtüp gözlerimi kapattım düşüncelere dalmak üzere. Ben evime sakin gelmiştim oysaki. Jack'le oynayacak ve sevgilimle vakit geçirecektim. Tamam sevdiğim kadının annesi olabilir ama bu tüm moralimin içine sıçmasına olanak verir mi? Evde gördüğüm an anlamıştım zaten bir şeyler olacağını. Bir de birlikte yemek yedik! Tabi yemek boyunca soktuğu lafları o yemeği bana zehir etmişti. Lauren'in bana uygun olmadığını, Jack'in ahlakının bozulabileceğini. Hatta kendi kızını geçip hiç bir kadının bir kadınla olmaması gerektiğini anlattı. Açığa alınmasının sebebi olarak bile beni gösterdi resmen, neymiş dikkatini dağıtıyormuşum! Kadın resmen homofobikliğin kitabını yazdı ve ben sadece sustum. Lauren'de susuyordu, taki o adamın konusu açılana kadar. Yemeği bitirip masayı toplamıştık ve koltuğa annesinin tam karşısına oturduk. Jack'te ananesiyle oynuyordu. Ne olduysa o an oldu zaten, Jack'in elindeki oyuncağın parçası çıktı. Ananesine uzattı, takmaya çalışıp takamadı. Gülümsedi ama o an, şeytani bir gülümseme. " Ben takamadım Jack. Belki dayın burada olsaydı takabilirdi, ya da baban. Ahh tabi ya baban olsaydı kesinlikle yapardı " dedi kafasını kaldırıp bana pis pis sırıtırken. Yumruğumu sıkıp tırnaklarımı elime geçirdim. Ama o an işler tersine döndü, Jack ananesinin kucağından söylenerek indi. " Hayır anane bence senin gücün yetmiyor. Neyse ki Alex çok güçlü de o halledebilir " gözlerimi büyütüp elinde oyuncağıyla karşıma dikilen Jack'e baktım. " Alex bunu benim için takar mısın? " sıktığım yumruğumu açıp gülümsedim. Kafa sallayıp elindeki oyuncağı aldım ve taktım. " İşte oldu " diyerek uzattığımda Jack oyuncağı almadan kucağıma tırmandı. Dizime oturduktan sonrada yanağımı öpüp oyuncağını aldı ve başını göğüsüme koydu. Üçümüzde şaşkınca Jack'e bakarken yüzümde bir zafer sırıtışı belirirken anane hanımın yüzünde de sinir olmuş bir ifade vardı. Önemsemedim. Hiç birimizin konuşmaya niyeti olmadığından Jack'in verdiği huzuru dinlemeye karar verdim. Bir kaç dakika içinde, Jack esneyip kucağıma iyice yerleşti. Ufak ufak minik kolunu okşarken düzenli nefesi uykuya daldığını belli etti. Bayan Porter'ın gözünü üstümde hissetsemde ona bakma gereği duymadım. Yanımda oturan Lauren'in derin nefesini duydum, ortamdan oda benim gibi sıkılmıştı. Bir süre daha bekledik, hiç birimiz konuşmadan. Sonra Lauren fısıldayarak " Erken uyudu bu gece. Bana verde yatırayım " diyerek ayaklandı ve Jack'i kucağımdan aldı. Lauren odaya geçtiğinde Bayan Porter'ın sesini duyduğumdan ona bakma mecburiyetinde kaldım " Bu ufak oyunun ne daha ne kadar sürecek Alexandra? " bir an duraksadım. Dediğinin farkına varmama rağmen büyük bir tepki vermemek için gözlerimi kapatıp kendimi tutarak " Anlamadım? " dedim. " Bu oyunun diyorum. Jack ve Lauren'in hayatının üzerine oynadığın oyun? Lauren'i sevmediğin ortada. Ama her ne yaptıysan kendini sevdirmişsin belli. Oyununu takdir ediyorum. Fakat artık yeter. Jack'in bir babaya ihtiyacı var. Erkekler gibi davranan bir kadına değil. Bak eğer derdin para ise halled--" cümlesini bitirmesine Lauren izin vermedi. Cümlesini bitirseydi eğer, kendimi daha fazla tutamayacağıma emindim zaten. " Anne yeter. " diye bağırdı Lauren ilk başta. Sonra Jack'i hatırlayıp derin bir nefes aldı. Sesini alçalttı ve annesine çok benzeyen bir tavırla " Evimden gitmeni istiyorum anne " dedi. Bu beni korkuttu. Ciddi manada korkuttu, çünkü ne kadar kabul etmesemde, Lauren bu kalp yoksunu kadının kızı! Annesi de Lauren'e bakıp aynı tavırla " Pekala " diyerek çantasını aldı. Kapıya doğru giderken Lauren'de peşinden gitti annesinin " Haklı olduğumu göreceksin " dediğini duydum ama cevap verirsem " saygı " sınırlarımı aşacağımı biliyordum. Lauren'de " Güle güle anne " diyerek kapıyı kapattı zaten. Tüm gecemi de uymaya çalışıp tam dalıp uyanarak geçirdim. Yorgunluğum beni etkileyemedi ama, çünkü güne harika kokular ve yanağıma küçük dudaklar tarafından bırakılan öpücükle başladım. Gözlerimi araladığımda Jack kocaman gülümsemeyle " Günaydın Alex " deyince, kendime hakim olamayıp gülümsedim ve Jack'i yatağa çekip bir iki öpücükten sonra gıdıklamaya başladım. Neşe içinde çığlıklar atarken Lauren'in biraz daha oyalanırsanız geç kalacaksınız deyip Jack'i uyarınca gıdıklamayı bıraktım. O bir andamutfağa fırlarken banyoda günlük ihtiyaçlarımı giderip mutfağa geçtim.   Aslında birleş kahvaltı ederken mutluyduk aslında. Lauren'in kafasında bir şey oluyor, bir şeylere takıldığının elbetteki farkındaydım ama, Jack'in mutluluğunu bozmuyorduk. Lauren'in ikimiz de azarlamasıyla banyoya gidip dişlerimizi fırçaladık. - Jack'in çığlığıyla işlerimiz bittiğinde Lauren'i  öpüp evden çıktık. Jack'i öpüp okula bıraktığımda, öğretmenlerden biri olduğunu bildiğim bir kadının bana olan dikkatli ve bir o kadarda kaçamak baktığını fark ettim. Ona baktığımı görünce utangaç bir gülümseme yollayıp başıyla selam verdi. Bende aynı şekilde başımla selam verp arkaya doğru yürürken iç sesim "Aferin Alex çaptan düşmemişsin kızım" diye haykırıyordu. Ego tabi, kendini her yere gösteriyor. Lauren, burada olsaydı kadına ne yapardı düşüncesiyle hafifçe kendime sırıtıp arabama bindim. Şimdiden 10 dakika geciktiğim barizdi. Jack'in yüzüne diş macunu fırlatıp savaş çıkarmamın bir sonucuydu tabi ki bu. Hız sınırlarını aşabildiğim kadar aşıp sonunda işe geldiğimde hızlı davranıp Alice'nin yanına çıktım. Kapıyı vurup girmeme rağmen geldiğimi fark etmemişti. Hatta bir kaç çağırışımdan sonra sıçrayıp " Ah Alex geldiğini fark etmedim " dedi. Çok yorgun ve uykusuz görünüyordu - ki zaten muhtemelen hiç uyumamıştı -. " Gördüğüm kadarıyla çok saçma bir soru olacak ama, iyi misin Alice? " diye sordum tereddütle. Ne yani kadının suratına direk zombi gibisin mi deseydim? " İ-iyiyim Alex sorun yok. Sadece biraz uykum var." dedi derin bir nefes alırken. Uykusuzluktan fazlası olduğunun suratındaki üzgün ifadeden biliyordum. " Peki ya, Peter nasıl?" burukça gülümsedi. " Onun yaşındaki bir çocuğa göre gayet iyi. Hele ki yaşadıklarına bakılırsa." Önündeki dosyayı ittirip elini alnına koydu " Doktorlar kemoterapinin bu sefer pek faydalı olmayabileceğini söylüyorlar. İlik nakli her an lazım olabilirmiş. İliğinin uyuşabileceği birilerini aramaya başlamam gerek. " dedi sinirli bir ses tonuyla. Onun üzülmesi beni de üzüyordu. Ne yapabilirdim onun için? Peter için? Tanıdığım insanlarla konuşup onları donör olmaya ikna edebilirdim belki? Kendi iliğimin uyacağını zannetmiyorum ama en azından test yaptırabilirim? Alice'yi rahatlatmak için bir şeyler söyleyecekken kapı çaldı. Suratındaki elini çekip derin bir nefes alıp bana bakarak " Girin " dedi tok bir sesle. Gelen Angelina'ydı. Bu kadın buraya neden bu kadar sık gelir olmuştu ki? Alice gelenin Angelina olduğunu görünce derin bir nefes alıp tekrar bana baktı ve kaşlarını kaldırıp ayağa kalktı " Hoş geldin Angel " deyip elini uzattı önce onunla sonra da benimle tokalaşıp karşıma oturdu Angelina. " Bu güzel ve bu aralar biraz fazla sık olan ziyareti neye borçluyuz Angel?" dedi Alice sanki biraz önce ki kederinden eser kalmamış bir tavırla. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemeye çalıştım. Şakalaştıkları gün gibi ortadaydı ve ne Alice ne de Angelina birbirlerinden sandıkları kadar hoşnutsuz değillerdi. bu ortadaydı, hatta yaşadıkları şey her neydi bilmiyorum ama o olmasaydı arkadaş olabileceklerine emindim. Hemde çok yakın arkadaş. " O bilmiş suratına meraklı değilim Al. Sadece yardımına ihtiyacım var. bu akşam dosyalarını verdiğim heriflerin büyük bir teslimatı var. Kendisi orada olmasa bile sağ kolu orada olacak. Eğer bu işi kendi adamlarımla yapacak olursam yakaladıklarımı konuşturamama ihtimalim yüksek. Ama sen ve senin takımın yakalarlarsa şu " yasa dışı yolları " onların üstünde uygulayabilirsiniz. Onları konuşturduktan sonra kendi adamlarım yakalamışlar gibi olayı kapatmak ise benim için çocuk oyuncağı. " Alice çekmeceden Angelina'nın verdiği dosyayı çıkarıp biraz daha inceledikten sonra ona döndü. " Senin için bir ekip çıkartırım Angelina " tam kadının yüzünde ufak bir gülümseme oluşmuştu ki " Ama ekibin başında senin olman şartıyla " diye ekledi Alice. Gülümseme bir anda kaş çatıklığına bıraktı yerini " Alice eğer yakalanırsam-- " " İkimizde neredeyse aynı eğitimlerden geçtik. İkimizde neredeyse aynı tecrübedeyiz. Yakalanmayacağını biliyoruz yani. Şu an için ekibin başına koyacak kimse yok. Herkesin başka görevleri var ve bu extra oluyor. Ya başa geçersin ya da elimden bir şey gelmez. " Alice'nin sert ve tok ses tonuyla söylediği şeyler benimde kaşlarımı çatmama sebep oldu. İlk kez bu kadar kabaydı birine karşı. Angelina biraz düşündü ve sonra gözlerini bana kilitledi. Tek kaşını kaldırıp biraz daha inceledikten sonra gözlerini benden ayırmadan konuştu " Alex'i de istiyorum. Hatta sağ kolum olarak " gözlerimi kocaman açıp Alice'ye döndüm. " Olmaz. Alex daha çok tecrübesiz. Burada işlerin nasıl döndüğünü bile tam olarak anlatmadım ona " diyerek çıkıştı. " Eğer sen Alex'i kapmasaydın şu an halen benimle çalışıyor olacaktı biliyorsun değil mi Alice? Tecrübesiz falan değil kadın yıllardır dedektif. Burada farklı dönen şeyleri ise deneyimleyip öğrenmesi daha mantıklı hem değil mi? Bence anlaştık" hey hey hey bir dakika. Angelina şu an beni büyük bir suç çetesiyle olan göreve mi dahil etti? Hemde, onun yanında çalışıyor olsaydım hayatımda göremeyeceğim büyük bir göreve? Angelina, beni, göreve? Alice'nin " Alex sen ne düşünüyorsun? " değişiyle ona döndüm. Ne düşündüğümü ona tabi ki Angelina buradayken söyleyemezdim. " B-ben şey, bilmiyorum. Patron sizsiniz " dedim başkasının yanında samimi olmama kuralına uyarak. Alice derin bir nefes alıp " Pekala " dedi. " Pekala, Alex bu operasyonluk senindir Angel " Alice'nin sözü bittiğinde kadının yüzünde kaygılı ama güzel bir sırıtış oluştu. " Atıldığım tehlikeye rağmen, bu şehir için bir şeyler yapabileceğim için seviniyorum Tanrım resmen suçluları haklamak için doğmuşum! " diyen Angelina'ya ben şaşırarak bakarken Alice sırıttı. " Angel söyledğim cümleleri çarpıtmaktan vazgeç! haklama cümlelerini kurduğumda bu işlere yeni başlıyordum!" Angelina kahkaha attı ve ayağa kalktı. " O zamanlar işler hepimiz için daha basitti en azından. Her neyse, Alex akşam yemeğini ye ve sonrasında benden haber bekle. ve kimseye de bir şey söyleme. Sonra görüşürüz Al!" diyerek odadan çıktı. Alice'ye dönüp şaşkın şaşkın suratına baktım. Çünkü, bu gece ne halt yiyeceğime dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Hem Lauren'e ne diyecektim? Alice bana bir fikir ver!





Ben geldim! Özlediniz mi beni? Çok sövdünüz bence... Hikayeyi unuttum diyenleriniz de vardır şimdi... Ama geldim! Kısa bir giriş bölümü olsun bu... Aslında aylar öncesinden yazmıştım ama, bilgisayarın azizliğine uğradım. Telefondan yazmanın gözünü seveyim! Her neyse dediğim gibi bu giriş bölümü olsun, gezmelerim tozmalarım bir süreliğine bitti. Buralardayım ve yazacağım, hatta ufak süprizlerim de olacak bilin. Medyamızda da Angelina olsun. Her türlü yorumunuza açığım. Ve beğendiyseniz o küçük yıldıza basmaya lütfen üşenmeyin.. :) 











AJAN (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin