Kabulleniş...

145 6 2
                                    

Küçükken annemden çok dayak yerdim. Kiracı olarak oturduğumuz evin bahçesinde ayva ağacı vardı. Ağacın ince dallarından koparılmış evde nizamı sağlayan ayva çubuğumuz vazgeçilmezimizdi. En ufak hatamizda 5 kardeş birden 'ayva'yı yerdik! özellikle benim fix akşam menümdü. Ayva yemeyi çok severim!

Uyandiğımda kirada oturduğumuz o evde gibi hissettim kendimi. Loş ışıklı büyük bir yatak odasinda uyanmak benim için büyük bir sürprizdi. Çırılçıplaktim. 'Belkide bana tecavüz etmiştir onu memnun bırakmışımdır oyüzden beni öldürmemistir.' diye geçirdim aklımdan. Bir erkek tarafından o şekilde kullanilmaktansa ölmeyi yeğlerim.

Etrafa göz gezdirdim açlıktan ölüyordum. Ne pahasına olursa olsun mutfağa gitmeliydim. O teyzenin iğrenç çorbamsı içeceğinden 3-4 porsiyon götürebilecek durumdaydım. Salona çıkınca kemer yemeye sürüklendiğim gün gördüğüm spor aletleriyle karşılaştım tenim kaşınmaya başladı. Birden duraksadım azönce odada dolanırken köşede duran boy aynasına yansıyan görüntü geldi aklıma. O anda yemeğe odaklandığım için dikkat etmemiştim.Tekrar karşısina geçtim. Dondum kaldım saçlarim bembeyazdı. Tamam kısalığını farketmiştim ama benim o turuncumsu, solmuş yaprak renkli saçlarim nasıl beyazlamıştı? Çillerim gitmişti sadece sağ yanağımdaki o çok sevdiğim iri benim kalmıştı. Çok zayıflamıştim. Sanki bu beden bana ait değilmis gibiydi. Sol yanağimdaki ve çenemdeki gamzem duruyormu diye saçma sapan gülümsemeye çalıştim evet tam da oradaydilar. 'İnşallah o köpeğin tenime işlettiği kemer darbelerinin izi kalmaz' diye geçirdim içimden. Gerçekten çok farkli görünüyordum. Karnım guruldayınca mutfağı bulmak için hareketlendim.

Buzdolabını açıp eğilince kolyemin boynumda olmadiğını farkettim ve koşar adımlarla yatak odasına döndüm. Kaybolmuştu... Vücudumu kaşımakla meşgulken kapı açıldı. Yakalanmişlığın verdiği telaşla

"Hoşgeldin." dedim. O kemer olayında sesim kısılmiştı. 'Aferin Leyla! sana iyi adam rolünü oynatip hayatını kurtartan sonra da söylediklerine inanmayıp çin işkencesi uygulayan bu atletik vücutlu iyi görünümlü kötü, paronamanyak herifin boynuna atlayıp öpücük vereydin bir de!' diye sitem etti iç sesim.

Adam ne yapacağını bilmez halde bana baktı. Bu bakişlara istinaden üzerimdeki çarşafın düşup düsmedigini kontrol etmek için göz ucumla baktım. Çok şükür yerindeydi.

Tek bir kelime söylemeden yanımdan geçip dolabına uzandı. Çıkarttığı tişört ve eşorfmanı uzattı ve odadan çıktı. Dolaba koştum ve tüm gözlerine baktım sonunda baksır bulabilmiştim. E donsuz duracak değildim! Üzerimi giyinip hemen salona çıktım. Adam yüzüme bakmıyordu, konuşmuyordu ben yokmuşum gibi davranıyordu.Kalkıp bir yer yatağı getirdi ve 'yat!' emrini verdi. Dev ekran televizyonlu, çift kişilik hatta üç beş kişilik kocaman yataklı yatak odasını tercih ederdim. Tekrar karnım guruldayınca kısılmış berbat sesimle "açım" diyebildim. Aheste adımlarla kalkıp mutfağa gitti elindeki tepsiyi köpeğin önune atar gibi atti. Normelde bu tavira karşilık o yemeği hayatta yemezdim ama çaresizdim...

Yatak odasına yöneldi

"Yarın seni kaldiğin yere birakacağım ve sen şu bir kaç gündür yaşadığın her seyi unutacaksın kimseye anlatmayacaksın."

"Kalacak yerim yok." yine berbat çikti sesim. Hiçbir şey demeden odaya ilerledi. Yemeğime devam ettim ve bana olan can borcuna karşılık bu tavrinın ve kemerli dayağın hesabinı almak için kendime söz verdim.

Güm güm güm... 'Uyanmama sebep olan bu ses hangi lanet şeyden çıkıyor' diye düşünürken başımın sol üst tarafından koşu bandında koşan o çatlak paronamanyak herifi gördüm.

"Ne bok yemeye bu saatte koşuyosun beynine sıçtığımın piçi!" diye sövmeye başladım anadilimle. Gözlerimi ovuşturdum kan beynime sıçramıştı

"sülalesini siktiğimin ibnesi!!!" tükürür gibi söyledim. Keşke anlasaydı. Sadece boş gözlerle bir iki saniyeliğine bana baktı sonra kahrolasıca sabah sporuna devam etti.

Akşama kadar yemeklerde dahi hiç konusmadık. Sıkıntıdan patlamak üzereydim. Nihayet akşam yemeğinde cesaretim tüm yüreğime yayıldı.

"Hangi ülkedeyiz?"

"Çin."

"Hangi yıldayız?"

"2012.”

"Hangi aydayız?"

"Eylül."

Her cevapta yüz ifademin değiştiğinden eminim çünkü tüm dikkatini bana vermişti.

"Adın ne."

"Huan."

"Ben de Lamia." Leylayı bir kez daha öldürmüştüm. Bir süre bir şeyler demesini bekledim ama yatana kadar çıtı çıkmadı. Yine yatak odasına giderken

"Burası benim evim. Evimde kadınlık yapacaksan ben kovana kadar kalabilirsin. "

"Kadınlık?" korkuyla sormuştum.

"Yemek bulaşık temizlik..." olumlu anlam da kafamı salladım.

"Ha bir de kesinlikle işlerime, özelime karışmayacaksın. Kendini kölem gibi düşün ya da defol git!" bir şey dememi beklemeden gitti. Ah canım yanıyordu. Çok gururlu bir kızdım. İleride bir çok gecede olacaği gibi gözyaşlarımı sessizce özgür bıraktim. Ama kabullenmekten başka çarem yoktu. Sanırım o da beni kabul etmişti. Etrafı toparladım sonuçta artık bu işler bana aitti.

Yatağıma yattığım an tüm düşünceler beynimi esir aldı. En son hatırladığım şey 2011 in mayıs ayında hastalığımı öğrenişimdi. O koskoca 1 yıl nasıl geçmişti? Ailem benden nasıl vazgeçmişti? Ben buraya neden atılmıştım? ve daha binlerce soruyu merak ediyordum. 'Ah bir sigara olsa da bir nefeste içsem' dedim

sigara...

nefes...

annemler...

'Leyla hala nefes aliyor'

Rüyamda görmüştüm bunu annemle kaçık doktor Metin Çetin Tekin konuşuyordu.

Fiş...

"Ne kadar doktor ne kadar?"

ve yine o karanlığa 'uyku'ya yenik düştüm

ACİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin