" Anlamadım? " dedim şaşırarak. O ise akmak üzere olan gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. " Peter'e bundan beş yıl önce lösemi teşhisi konuldu. Erken teşhisti Tanrıya şükür. İlaçlarla atlattık. Ama bundan bir hafta önce yine burnu kanamaya başı dönmeye falan başladı. Yani yıllar önce nasılsa öyle olmaya başladı " burnunu çekişini duydum Alice'nin, hafif hafifte gözleri kızarıyordu. Çocuk sahibi olmak böyle bir şey miydi? Jack'in başına da böyle bir şey gelse bu kadar üzülür müydüm bende? " Peter'i korkutmak istemedim ama oda artık çocuk değil anlıyor ve hatırlıyor yaşadıklarını. Birlikte test yaptırmaya gittik ve sonucu çıktı " dedi masanın üstündeki kağıtlardan birini eline alarak. Kağıda tekrar baktı, gözlerini sertçe yumup bir iki damlanın akmasına izin verdi. " Doktor yine ilaçlara başlayacağımızı söyledi. Hatta Peter kabul ederse kemoterapiye başlayacağız. Onlarda işe yaramazsa ilik nakli gerekiyor. Tabi bu ilik için donör bulunacak ve o işin en zor kısmı işte. " yüzümdeki ifadenin çok şaşkın olduğunun farkındaydım. Hadi ama ilk defa başıma böyle bir şey geliyor. İçimde tuhaf bir şey var. Peter'i sadece iki kere gördüm ve üzülüyorum, Alice'nin oğlu olduğu için değil bunun farkındayım ve tuhaf olanda bu. " Buluruz, yani dediğin şeyi dön don aman işte neyse adı. Emrinde çalışan onlarca adam var. Elbette birinin olur " kaşlarını kaldırıp indirdi " O iş o kadar kolay değil işte. Ahh eski kocamın ikinci çocuk ısrarlarını kabul etmediğim için pişmanım. Ama napabilirim mantık evliliği yapınca o işler o kadar da kolay yürümüyordu. " Alice'ye ' ne diyon sen? ' bakışlarımı attığımda ufak bir tebessüm etti halime " Bak, bu iliğin uyuşması çok zor. Yani tam rakam bilmiyorum şuraya 100 adam gelse 100ünün de uyumama ihtimali çok yüksek. Ama eğer bir kardeşi olsaydı onun uyma ihtimali o adamların hepsinden fazla olurdu. " omuz silktim " Artık çocuk durumu olmadığına göre 100 adamınıza kaldınız bayan Carter. Merak etme birimizden biri elbette ki uyar. Hem işler şu an o durumda değil, şanslıyız. Şimdi kafanı dağıtalım bugünki işimiz ne? " oda omuz silkti " Hiç bir işimiz yok. Ciddi anlamda yok. Sıkıntıdan patlama günü ilan ediyorum bugünü " gülümsedim. " Test falan uydur bana, ya da ne bileyim Lauren'in olayını hâlâ çözemedik ve içim daralıyor. Derdi işini falan kaybetmekte değil insanların onun yaptığına inanıyor olmasından korkuyor. " , " Lauren'i tanıyan kimsenin öyle düşündüğünü zannetmiyorum Alex. Bak onu tanımıyorum ama ben bile öyle düşünmüyorum. Elimden geleni yapıcam merak etme. Hem kafamda dağılacaktır, banada iyi gelir. " Teşekkür etmek için dudaklarımı aralamıştım ki kapı çalındı, Alice'nin " Gelin " demesiyle de aralanan kapıdan Angelina'na girdi. Şaşırmıştım, bu kadın hem Alice'yi sevmiyordu hemde sıklıkla buraya geliyordu. Neden? Angelina önce Alice'ye sonrada hoşnutsuz bir ifadeyle bana baktı. Alice'nin ise hafif bir tebessümü vardı yüzünde. Tekrarlıyorum hani birbirinizi sevmiyordunuz? " Selam " dedi her ikimize de bakıp. Alice'de ayağa kalkıp " Selam, hoşgeldin otursana " demesiyle kapıdan uzaklaşıp yanımıza doğru geldi. Gelirken bende ayağa kalkıp " Hoşgeldiniz " dediğimde gülümseyip elini uzattı, Angelina bana gülümsedi! Bana Angelina! Kafamdaki şaşkınlığı hızlıca atıp uzattığı eli sıktım. Benden sonrada Alice'nin elini sıkıp tam karşıma oturdu. Alice'nin bir şey içer misin sorusuna soğuk bir su yanıtını verip direk konuya dalmayı seçti " Ah aslında seninde burada olman iyi oldu Alexandra çünkü konu benim çalışanım seninde sevgilinle ilgili " kaşlarım çatılırken yanında getirdiği evrak çantasından bir dosya çıkarıp Alice'nin önüne koydu. " Lauren'in böyle bir şey yapmayacağından eminim. Ama bu işin içinde başka bir iş var. Altında başka adamlar ve bunu ispatlamam gerek. Müfettişleri inandırmam gerek. Bunun için de senin yardımını istemeye geldim Alice. Sen bana yardım et, adamların foyasını ortaya çıkaralım ve böylece Alexandra'nın da sevgilisi kurtulsun? " beklenti dolu gözlerle Alice'ye bakarken onun gözleri ise dosya da geziniyordu. Bir müddet daha inceledikten sonra kaşları şaşkınlıkla havaya kalkıp Angelina'ya döndü " Bunlar gerçekten doğru mu? " Angelina cevap vermek yerine ukala bir şekilde kafasını salladı. Hey o dosyada ne yazıyor?! " Bunları nerden buldun peki ? " diye üsteleyen Alice'ye hızlıca cevap verdi Angelina " Şimdilerde benimle çalışıyor olsada eskiden orduda çalışmış adamlarım var " dedi Angelina bana bakarak. Luna'dan bahsediyordu tabiki! Ama umrumda bile değil. Angelina'nın iması yüzünden birbirimize bakıyorduk ve bakışmamızı Alice'nin sözleri kesti " Tamam sana yardım edeceğim " ikimiz birden Alice'ye döndüğümüzde Angelina'nın gözleri parıldadı, yüzüne memnun bir gülümseme yayılırken merakıma daha fazla karşı koyamadım " Bana daha doğrusu Lauren'e neden yardım ediyorsunuz? " gülümsemesini bozmadan bana döndü bu sefer. Bir şey aradım gözlerinde, bir sinsilik. Luna bile beni onun hakkında uyarmıştı sonuçta değil mi? Yoktu ama gayet samimiydi az önce kapıdan girerken bile bana kötü bakan kadın. İnsanların tavırlarına anlam veremiyorum artık, bunun bir adı var mı? " Ah Lauren'le her ne kadar çok iyi anlaşamasakta o benim ekibinden biri. Ve böyle bir şey yapmayacağı apaçık ortada. Hem yapacak olsaydı da şuan senin evinde olmazdı, çoktan kaçmıştı. Ayrıca bahsedilen adamlarda oldukça tehlikeliler. Ne ben ne de Parker bu durumdan memnun değiliz zaten onları yakalamamız gerek " Parker derken Alice'ye dönüp gülümsemişti. Bu kadına ne oluyor böyle? Bir kaç ikna konusundan ve şimdilik Lauren'e söylememem gerektiğini belirten cümlelerden sonra Alice'yle koyu bir muhabbete daldı. Peter'in nasıl olduğunu falan sordu hatta, benim bugün öğrendiğim şeyi o biliyormuş meğer. Bir kaç cümle muhabbetlerine beni dahil etselerde ben konuşmanın çoğunu evde ve bunalımda olan sevgilimi düşünmekle geçirdim. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama benim düşüncelerimi onlarınsa sohbetini Angelina'nın çalan telefonu böldü. Hepimiz birden masada duran telefona baktığımızdan ekranda yazan ' Margaret ' yazısını okumuştum. Gözümün önüne direk geçen gün merkezde tanıştığımız adam ve kızı geldi - ki kızı arıyordu - sonra Luna ve Lauren'in kızı bana benzetmelerini hatırladım. Angelina telefonu açıp konuştuktan sonra kaşlarını çatıp telefona baktı. Ardından kaşlarını düzeltip Alice'ye baktı, " Artık gitmem gerekiyor. Haberleşiriz, istihbarat lazım olursa arayın beni yani. " Alice kibar bir şekilde dosya için teşekkür edip el sıkıştı. Benimle de el sıkıştıktan sonra çıktı. Alice ile biraz birbirimize baktık, bir şey sormak isteyipte soramıyormuş gibi baktığından tek kaşımı kaldırıp " Sor hadi " dedim. Afalladı, " Sen Parker olabilirsin ama bizde eski dedektifiz anlıyoruz şimdi kıvranmayı bırak ve sor Alice ? " suratıma bilmiş bir tavır ekledim. Neye dayanarak bu havayı patronuma attım bilmiyorum ama atarken çok zevkliydi. " Bu-bu Margaret. Stiles'in kızı Margaret mı diye kendi kendime düşünüyordum. Sana sormak değildi niyetim ama sen atladın " bu sefer suratında zafer gülümsemesi olan oydu ve bozulmuştum. " Evet " dedim içimdeki bozuntuyu dışıma yansıtmadan " O bahsettiğin adamın kızı " kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı " Sen nerden biliyorsun " omuz silktim " Bir gün emniyete gitmiştim. Orda Angelina'nın yanındalardı tanıştık. Lauren kızı bana benzetti hatta saçma bir şekilde. Neyse, sen nerden tanıyosun asıl? " gözlerine gelen bir buğu gördüm o an. Ciddi ciddi kadının gözleri kederlendi! " S-Stiles benim eski sevgilim. Yani kızımın babasıydı " o an rahatlıkla sorabildiğim halime küfrettim içimden. Özür dilemeye falan çalıştım ama önemli değil diyerek geçiştirdi. Alice'nin o adamı unutup unutmadığı sorusu kafama takıldı bir an. Onun dediğine göre adam onu terk etmişti sonuçta değil mi? Eğer terk edildiysen içindeki sevgi yok olmalıydı bence, unutmak zorundaydın. Yani ben Luna'yı unutmuştum en azından. Oda unutmuş olmalıydı kural basit; giden kaybeder! Daha fazla konuyu uzatmak istemediğini fark edip değiştirdim. Angelina'nın getirdiği dosyanın bize ne faydası olacağını falan sordum. O bana olayı detayları anlatırken anladım ki dosya gerçekten mühimdi, Angelina hem bize büyük bir iyilik yapmıştı hemde sevgilime. İşten çıkış saati geldiğinde uçar adım Jack'i almaya gittim. Yine rutin bir şekilde sarılıp arabada neler yaptığını anlattıktan sonra eve geldik. Jack koşar adım odasına giderken bende sevgilime sarıldım. Gülümseyerek karşılık verip " Hoşgeldin sevgilim " derken sıkıca sarılmıştı. Sesinde bir gariplik vardı ama, bir tedirginlik " Hoşbulduk bebeğim " deyip sarılmamızı bitirdim. Dudağına minicik bir öpücük kondurup geri çekilmiştim ki bir öksürük sesi duydum. Öksürükten çok ' ben burdayım ' diye uyaran bir gıcık giderme. Lauren'e bakmayı kesip kafamı hızla sağa doğru çevirdiğimde gözlerim kocaman olmuştu. Yüzünde gıcık bir ifadeyle " Hoşgeldin Alexandra " diyen kadına elimden geldiğince gülümseye çalıştım ama hayır, yapmacık bir ifadeden öteye geçemedi. Tanrı aşkına söyleyin bana Lauren'in annesinin burada ne işi vardı?...
Ben geldiiiiim. Sığınacak hiç bir bahanem yok aslında... çok gezdim, bir kaç şehir turu yaptım. Çok güzelde hastalıklar başıma geldi, henüz tam atlatamadım ama atlatıcam... Birde ramazan tabi, Allah tuttuğumuz oruçları kabul etsin 🙏 ufakta bir bunalımdaydım o ayrı bir konu... ama artık iyiyim, yani sanırım. Orucu uykuya tutturmak haricinde bir derdim kalmadı artık, buralardayım... çabuk yazıcam bölümleri, final yapmalıyım artık :) eğer hâlâ benimleyseniz ve buraları okuduydanız şunuda görün; iyiki varsınız! Sizleri seviyorum. Beğendiyseniz o küçük yıldıza basmaya lütfen üşenmeyin :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AJAN (girlxgirl)
Adventure" 'İşlerin yoğun yetişemiyorsun sana bir ortak lazım ' dediğinde gerçekten bana yardım edebilecek güçlü birini düşünmüştüm. Tırnağı kırıldığında oturup ağlayacak bir barbie bebek değil " diyerek kükrüyordum oda da. O sırada ortak müsveddesi atıldı "...