İKİNCİ SEZON|BEŞİNCİ BÖLÜM: TEKRAR BAŞLA!

1.3K 122 46
                                    

Bileklerimi arkadan bağlayan adam, üzerindeki askeri üniforma ile beni ileriye doğru itekliyordu. Koridor boyunca yürürken tüm dikkatim askerin botlarının yere çarptığında çıkan o tok sesindeydi.

Bir kapının önünde dururken kollarımı daha sıkıp, kapının önünde nöbet tutan adamlara kısa bir baş selamı verdi ve içeri girmek için izin istedi. Kapı yavaş bir şekilde açıldığında terden dolayı yüzüme yapışmış saçları başımı hafifçe geriye atarak kurtulmaya çalıştım. Asker, kendine göre nazikçe, beni itekleyip ellerini kolumdan çekmişti. Arkamdan kapı hızlı bir şekilde kapanırken kendi kendime homurdanıyordum. Bakışlarıma takılan vücut, sırtı dönük bir şekilde duvarlara asılmış resimleri, haritayı ve daha birçoğunu inceleyen bir bedene aitti.

Adam yüzünü bana döndürürken dudaklarında bilmiş bir ifade de yer alıyordu ve bu ifadenin dudaklarından çıkan cümlede şundan ibaretti.

"Edige'ye hoş geldin!"

Adamın yüzündeki maske sadece ince dudaklarını örtmüyordu. Fakat ben onun orta yaşların sonunda olduğunu tahmin etmekte zorluk çekmiyordum.

"Ağırlama şekliniz gerçekten harika!"diyerek konuştum, alaycı bir şekilde. Bileklerim hala bağlıydı ve bunu belli etmek istercesine kelimelerin alaycılığına tekrar başvurdum.

"Kelepçeler gümüş mü? Eğer öyle ise bende kalabilir."

Adam, başıyla işaret verdiğinde bir adam daha belirtmişti ve bileklerimdeki kelepçeleri çözüyordu. "Afra Simin, nam-ı değer Kurt Kozası'nın lideri. Kabul etmeliyim, epey yol kat ettiniz. Bu yaşınıza rağmen. Süvariler gibi kokuşmuş bir gruptan erken ayrılmanız şaşırtıcıydı ve o göz kamaştırıcı projeleriniz." diye konuşuyordu fakat ses tonunda ne alaycılığa yer vardı ne de övgüye.

"Büyülemeyi seviyorsunuz, değil mi?" dediğinde dudakları iki yana kıvrıldı. Odanın loş ışığı onun ekseni etrafında dönüyor gibi hissediyordum. Kendisi koltuklardan birine oturup rahat bir şekilde bacak bacak üstüne oturduğunda: "Oturmak istemez misin?" diye sordu. Aceleci olmayan bir tavırla karşısındaki koltuğa oturdum.

"Aferin, duygularını belli etmiyorsun. Söylesene, son projeniz şu Manyas Köprüsünü iki ayırmanız, sonra da kendinizi ifşa etmeniz mantıklı mıydı?" diye sorduğunda gülümsedi. İşte bu alaycı bir ifadenin eseriydi.

"Buraya bunun için gelmedim değil mi?"diye sorduğumda bakışlarımda soğukluk yatıyordu, bundan emindim.

"Buradasın çünkü bunu sen istedin."
Yüzüme yerleşen soğuk gülümseme ifademdeki çizgilerin üzerine oturmuştu.
"Şeytanla anlaşma imzalamak istiyorsun değil mi?" diye sordu.

"Aslında sessizlik istiyorum. Ülke içerisinde yaşanan suçlar, Kurt Kozası üzerine atılmaya başlaması ile kim olduğumuzu açık ettik. Sen benim istediğimi yap, ben de senin istediğini yerine getireyim."diye konuştum.

"Morai'ye gideceksin öyleyse." dediğinde bakışlarımın yönünü hiç değiştirmeden adamın maskesi bakmaya devam ettim.

"Sizde elinizdeki tüm o videoları yayınlamayacaksınız değil mi? Son gösterimiz de dahil olmak üzere." dediğimde adamın dudaklarında bir gülümseme belirdi.

"Elbette, basın her zaman doğruyu söylemez biliyorsun değil mi?" diye konuştuğunda ekledi. "Sizi insanların zihinden kolayca sileceğimden emin olabilirsin." diyerek konuştu.

Başımla onu onaylarken düşünce zincirimin üzerinde geziniyordum. Edige'nin bana gönderdiği video da geçmişten bugüne kadar yaptığımız projelerin kayıtları ayrıntılı bir şekilde videoya alınmıştı ve onların istediği yoldan gitmeseydim gerçek olan yüzlerimizi göreceklerdi. Robot resimlerim dışında olan gerçek bizi. Bu yüzden herkesi kandırmak zorundaydım. Aslında Manyas Köprüsünde olanların hepsi Edige'nin istediği şekilde yönlenmişti. Çocukları, şehrin dışına sürüklemenin de başka çaresi yoktu. Cengiz Elivar adı altında yürütülen bu projenin asıl amacı benim Edige ile görüşmem için yapılmış bir kurgudan ibaretti ve böylece Kurt Kozası'nın önceliği olan gizliliği elde tutabilirdim.

KURT KOZASI-MAVİ SAÇLI KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin