Bir. iki, üç.....bir,iki, üç....bir, iki,üç. Hadi bizi yakala!!!

34K 1.2K 145
                                    

"Elbette başarabiliriz. Sana inanıyorum.."

..

Andy bugün odasına yerleşmişti. Bense Andy'yle dün konuştuklarımızı düşünüyordum. Daha önce hiç kız nesil olmadığını gördüğümde şaşırmıştım. Ama nedenini bilmiyordum ya da niye öyle olduğunu. Yıllardır beklenen kişi olmak garip bir his. Kötü anlamda! Benden insanları ruhlara adamam, kurban etmem isteniyor ve ben istemiyorum. Ve bir de bebek var tabi. Karen'den sonrakiler! Benim o kafasını oyduğum diğer bebekte onlardan biri olmalıydı. Ama onu çöpe atmıştım. Tekrar bulmalıydım onu. Kaşığımla çayımı karıştırırken bunları düşünmek beni rahatlatmıyordu. Kantincinin bile benden bıktığını hissedebiliyordum. Hergün asık suratlı birisi ile yüz yüze olmak kimi olsa bıktırırdı. Çayımı bi dikişte içip oradan çıktım. Hafta sonunda bol bol vaktim vardı ama pek değerlendirebildiğim söylenemezdi. Sabahtan beri kantindeydim. Şimdi ise akşamüstü sayılırdı. Bebeği aramak için kulübenin önündeki çöp kutusuna baktım. Yoktu, tabi olamazdı. Uzun bir zaman önce çöp kutusu değiştirilmişti. Çöplerin döküldüğü yere gitme fikri aklıma gelmedi değil. Ama bu beni aşardı. Eğer o bebekler önemliyse kendi kendine karşıma çıkıyorlardı zaten. Yine gelecekti. Başka bir şansları yok. Arkamı döndüğümde önce tam olarak çıkaramadığım birisi vardı.

"Kimsin sen?"

"Bunu mu arıyorsun?"

"Ah, İsimsiz! O bebeği nerden buldun?"

"İstiyor musun bunu?"

"Evet, ver onu bana."

"Eğer istiyorsan söyle, kimim ben?"

"İsimsiz."

"Kimim ben!"

"Rose?"

"O bebeği istiyorsan kim olduğumu bana söyle."

İsimsizin arkasından gitmek istedim. Ama üzerime ağırlık çökmüştü. Halim yoktu. İsimsiz ve Rose aynılardı. Eğer bu Rose değilse... İsimsiz olmalı. İsimsizin kim olduğunu nasıl bulabilirim ki! O İsimsiz. Kendime gelmeyi bekledikten sonra odama döndüm. İsimsiz yoktu. Bebeği nereye götürüyordu. Kimse yokken tahtayı çekip bakmanın tam zamanıydı. Kaldırdığımda Karen'in o eskimiş yüzünü gördüm. Belli bir sıra yoktu. Bu demek oluyor ki İsimsizdeki bebekten önce diğerlerini bulabilirdim. Bu bana zaman kazandırırdı. Etraffı düzeltip yatağıma yattım. O halde diğer bebeği aramaya yarın başlıyorum..

..

"Ana şu kitabımı da versene."

"Al bakalım, derse geç kalma."

"Sen gelmiyor musun?"

"Rapor aldım bugün. Derslerden kurtuluyorum."

Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Derse girmemek onu nasıl da mutlu ediyordu. Sınıfa geldiğimde uzun zamandan sonra İsimsizin derse girdiğini gördüm. Çantamı ön sıraya bıraktım. Yanına gitmelimiydim emin değildim. Cesaret edip de gitmektense oturup derse başlamayı bekledim. Bugün dersler yarım gündü. Sanırım özel bir gün. Dersler bittiğinde kendimde İsimsizle konuşacak cesareti buldum. Ama İsimsiz gitmişti. Kendi şansım hep böyle olmuştur. Odama dönerken diğer kolidorlardan dolanarak gitme fikri bana daha iyi geldi. Neden bilmiyorum ama böylesi daha rahattı. 11 lerin kolidoruna geldiğimde Carrie ile karşılaştım.

"Meraba Nathalia!"

"Selam."

"Seni burda yakaladığım iyi oldu. Bir konuda yardımına ihtiyacım var."

"Tabi, ne konuda."

"Odama gelir misin? Bir şey sormam lazım."

Onun arkasından odasına gittim. Odası bir yaz gününü anımsatıyordu. Çiçekli desenler ve açık renkler hakimdi. Etrafta göz gezdirirken bu güzel manzarayı bozan bir şey gözüme takıldı. Dolabın üzerine bir örüntü gibi dizili bebeklere bakakaldım. Aralarından birisi eskiydi. Hemde baya. Uzanıp alacakken Carrie'nin sesini duydum.

$Bak bakalım. Sence bu elbisenin altına hangi ayakkabı giyilir?"

Bana işaret ettiği ayakkabılara baktım. Bu bana Ana'yı haırlatmıştı Onun kadar bakımlı. Siyah renkli Sade ayakkabıyı gösterdim.

"Sanırım bu. Daha sade, elbisenin yanında daha uygun olur."

"Bende öyle düşünmüştüm ama emin olmak istedim. O bebekler hoşuna gitti sanırım."

"Evet, çok güzeller."

"Onları ben almadım gelen hediye ve beneri şeyler. Çok hoşuna gittiyse birini alabilirsin."

"Evet, çok isterim. Teşekkür ederim."

"Ben teşekkür ederim asıl."

Eski bebeği kaptım. Carrie neden bu çirkin bebeği aldığımı merak etmiş olmalıydı. Tekrar teşekkür edip odama döndüm. Odanın boş olmaması beni rahatsız etti açıkçası. Jade masada oturmuş bir şeyler karalıyordu. Bense yatağıma oturup bebeği incelemeye başladım. Ve işte, aradığım yazı. İsabel... Bir bebek daha elimdeydi. Onu koymak için yarını beklemem gerekecekti. Yalnızken.

..

"Saat çok erken! Neden kalktınız siz."

Ana ve Jade oturmuş bir şeyler tartışıyordu. Saate bakmak için uzandım. 6 civarı bir şeydi. Onları dikkate almadan banyoya gidip yüzümü yıkadım. Aynı zamanda giyindim. Hala konuşmaya devam ediyorlardı. Çok dertli gibi...

"Söylesenize neyiniz var."

"Nathalia... Sanırım babam beni okuldan alıyor."

Jade'ye bakakaldım. Bu okuldan gidecek miydi? Gitmesini istemezdim ama bu okuldan kurtulmasını da istiyordum. 

"Ne zaman?"

"Babam müdürle konuşmuş. İstediğiniz zaman söylemeniz yeterli kaydı sileriz demiş. Ben gitmek istediğimden emin değilim. Babamla konuşmayı denedim. Benim bu okulda başından beri olmamam gerektiğini düşünüyor."

"Babanı biz ikna etmeye çalışsak?"

Bunu söyler söylemez pişman oldum. Onu bu okuldan kurtarmak yerine ateşe atıyordum. Ama Jade bu fikri sevmişti. Yarın babasıyla konuşmamızı söylüyordu. Bense artık vaz geçemezdim. Bu fikri ona söyleyen bendim.

"Bir iki üç.."

Yine o ses kulağımda çınladı. Bu ses... Ne yapabilirdim ki? Odadan çıktım. Andy'ye gidiyordum. O biliyor olabilirdi. Onu ararken duyduğum tek ses:

Bir. iki, üç.....bir,iki, üç....bir, iki,üç. Hadi bizi yakala!!!

Yatılı Okul | WATR yaz '14 En Iyi Paranormal HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin