72.BÖLÜM-SOKAK LAMBASI

2.2K 152 181
                                    

"Muhteşem..."

Kulağımdan kalbime yol alan sesi dinlerken huzuru tadıyordum. Bedenimin bir yerde uzandığını hissederken yaşadıklarımın bir rüya olmasını düşünerek gözlerimi açmaya korktum. Sahilde yaşadığım anlar zihnimden geçerken istemsiz gülümsedim. Muhteşem kelimesi tekrar tekrar zihnime çarparken,Yağız'ın bunu söylerken ki hali de kalbime çarpıyordu.

Neydi muhteşem olan; Benim O'na yaşattıklarım mı?

Kesinlikle hayır! Muhteşem olan Yağız'ın bana yaşattıklarıydı. Muhteşem olan Yağız'ın aşkıydı.

Ne ara uyuduğumu bilmediğim, araba da olduğumu tahmin ettiğim, kafamın altında yastık yerine dünyanın en güzel sığınağı olan Yağız'ın dizleri, huzur solutan okyanus kokusu, güçlü olmamı sağlayan ama bazen de gücümü elimden alan elleri.Yağız'ın elleri.Elimi tutan eli hafifçe sıktım. Gerçekti.

Bu kadar güzel uyanmanın başka ne sebebi olabilirdi ki zaten...

Bir bebeğin dünyaya gözlerini yeni açtığı gibi açtım gözlerimi;yavaş yavaş, korkarak ve acemice...Bir annenin bebeğine bakışı gibi heyecan vardı içimde.Bir babanın bebeği oluşunun gururu vardı...Beni bu huzura bırakan gözlere baktım,kapalıydı. Yağız'ın uyuyor düşüncesi ile Kerem'e baktım. Karşı koltukta uyuyordu. Tekrar Yağız'a döndüm. Sokak lambası arabanın içini loş bir havaya bürümüştü. Loş ışık altında yüzünün her bir çizgisine parmaklarımı dokundurdum. Dokunduğum an gözlerini açmadan gülümsedi.

"Günaydın."Dedi. Huzur dolu sesi ile.

Yutkundum. "Kabussuz bir uyku..."Dedim. Elimi yüzümden çekerken." Yine ve yeniden..." Derin nefes aldım." Senin sayende. Kabussuz bir uyku." Gülümsemesi daha da yayıldı. Kalbim hızını artırdı. Başımı çevirdiğimde bakışlarım sokak lambasına takıldı. Karanlığı aydınlatan sokak lambasına. Sanki aya meydan okuyormuş gibi parlıyordu. İkisinin oluşturduğu aydınlık Yağız'ı muhteşem adam yapıyordu ama beni.

Derin nefes aldım.

Nefes almamla birlikte herşey uçup gitti. Tüm huzur kayboldu, eski duygular yerine geldi sanki ve tüm bunlar bir saniye içinde olmuştu. Gitmem gerekiyordu. Bu kadar saat kalmış olmam bile yanlıştı. Kim bilir kaç saattir uyuyordum. Saate bakmaya korkarak yavaşça doğruldum. Aynı korkuyla Yağız'a baktım. Yüzünde ki o güzel gülümseme yavaş yavaş kayboldu. Yerini alaylı gülümsemeye bıraktı.

"Gideceksin değil mi?" Gözlerini açmadan devam etti." Asla vazgeçmeyeceksin."

Bu konuşmanın ikimize de bir faydası yoktu. Gidecektim. Gitmek zorundaydım. Başım suçlulukla öne eğildi." Gitmek zorundayım." Dedim. Omuzlarımı kaldırıp indirirken. Sanki böyle yapınca suçluluğumu üzerimden atacakmış gibi." Kalamam."

" Tamam." derken sesi buz gibiydi. Uzanıp arabanın kapısını açtı." Git." Sıcacık ortam bir anda buz gibi oldu. Sanki arabanın tavanına çarpıp kalbime saplanmış gibi hissettim. İçeriye dolan rüzgar değildi, Yağız'ın yüzüme bakmadan konuşmasıydı. Haklıydı. Bu yüzden ağzımı açıp tek bir kelime söyleyemedim. Konuşsam ne diyecektim ki zaten. Hem ne değişecekti...Çantamı alıp yavaşça arabandan indim. Kerem'e bakmıyordum. Çünkü bakarsam aynı soğukluğu onun yüzünde de göreceğimi biliyordum. Öyle bakmasa bile. Bir kaç adım uzaklaşınca arabanın kapısı kapanma sesi kalbime çarptı. Ruhum titredi. Araba yanımdan geçip gitti.

Olduğum yerde öylece kaldım. Elimde tuttuğum çanta tonlarca ağırlığa ulaştı. Araba gözden kaybolurken kalbimde onlarla birlikte gitmişti. Geride kalan boşluk koca bir uçurum oluşturdu. Ve ben o uçurumdan aşağı, kaçıncı kez düşüp ölümü hissettiğimi umursamadan o uçurumdan aşağı kendimi bıraktım. Çantamı yukarı kaldırıp sıkıca sarıldım. Tüm duygular gözlerimde birikti. Gözlerimi kapattığım an içime doğru aktı sanki. Yüreğim yanmaya başladı. Ben bu yangınla yaşamaya mahkumdum. Altı yıl önce başlayan bu yangını ben istememiştim ama şimdi sönmesin diye çabalayan bendim. Çünkü bu yangın sönerse intikam alamazdım. Bu yangın sönerse kül olup savrulur ve kaybolurdum. Benden geriye hiç bir şey kalmazdı.

TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin