Dakikalar hatta saatler boyunca volta attıktan sonra yorulup kendimi Mark'ın yanındaki sandalyeye attım. " Tanrıya şükür oturmak aklına geldi " diye mırıldandığını duyup ona sinirli gözlerle döndüğümde derin bir nefes aldı. " En azından o iyi Alex. Sakin olman için büyük bir sebep " başımı ovuşturdum " İyi falan değil Mark! Kafasına darbe almıştı! Ve onlar onu hastaneye götürmek yerine revirde ' ufak bir tedavi ' yaptılar! Şimdi ise içeride benim sevgilimi işlemediği bir suçtan yargılıyorlar. " sinirle derin bir nefes alıp tekrar ayağa kalktım. Gece Mark arayıp olayı anlattıktan sonra Emily'i bekleyip, geldiğinde hızlıca evden çıktım. Olayın olduğu yere hızlıca giderken iki tane kaza riski atlatmam umrumda bile değildi. Oraya vardığımda Lauren'i bulmuşlardı. Kafasına bir buz torbası koymuşlardı ve bilinci pek iyi değildi. Onu gördüğüm an koşup kollarımın arasına aldığımda hızlı bir karşılık verse de oradaki Şerifler bizi ayırdı. Lauren'i merkezin revirine kaldırıp başına baktılar ardından bir rapor tutup onu sorguya aldılar. Kaç saattir buradayız bilmiyorum ama kafayı yemek üzereyim. Ayakta bir kaç volta daha attıktan sonra sorgu odasının kapısı açıldı. Hızlıca arkamı dönüp kapıya baktım. Önden sorgudaki müfettişler ardından da suratı asık Benjamin çıktı. Bir kaç dakika bekledim Lauren'in çıkmasını ama çıkmadı. Benjamin'e baktım soran gözlerle. Kafasıyla içerde der gibi bir hareket yaptığında içeri doğru hızlıca adımladım. İnsanları sorgulamaktan zevk aldığım oda da saçma sapan bir sey yüzünden sevgilim oturuyordu. Ellerini masaya koymuş ve gözlerini de üstüne sabitlemişti. Dişlerini hızlı hızlı sıkıp bırakıyordu gözleri ise kızarıktı. Bu bakışları biliyordum ' deli gibi ağlayıp haykırmak istiyorum ama kimsenin içinde kendimi küçük düşüremem ' o yüzden susuyordu zaten. Geldiğimi fark edip ağır ağır gözlerini kaldırıp bana baktı. İçimden bir parça koptuğunu hissettim o an. O parçanın kopup kanımın içime aktığını. Yutgundu, sol gözünden bir damla aktı o an ama anında elinin avuç içiyle sildi ve ayağa kalktı. " Beni eve götürür müsün? " kafa salladım. Sesimin çıkacağını düşünmedim çünkü. Gözünün altını tekrar silip iki adımda yanıma geldi ve elimi tuttu. Hızlıca kasvetli odadan çıktık. Kapıdaki Benjamin'e baktım telefonunu gösterip değişik hareketler yapınca ' ararım ' dediğini anlayıp Mark'a göz attım. Hafifçe elini kaldırıp yüzündeki endişeyle Lauren'e baktı. Onun ise kimseye baktığı yoktu. Hızlı adımlarımızı otoparka yönlendirip arabama bindik. Kemerini sakince bağlayıp şakaklarını ovuşturdu. Bende ona bakmayı kesip arabayı çalıştırdım. Çıtımı çıkarmaya korkuyordum. Çünkü dokunsam ağlayacak gibi duruyordu ama bir o kadar da sert bir hali vardı. İçinde bir savaş vardı sevgilimin farkındaydım, kafası allak bullaktı. Yolu yarılamıştık ama tek kelime etmemiştik ikimizde. Hiç beklemediğim bir anda bana döndü " Alex sende mi parayı benim çaldığımı düşünüyorsun? " o an saliselikte olsa arabanın kontrolünü kaybedip ardından hemen geri toparladım. Ona dönme gereği bile duymadan soğuk bir şekilde konuştum " Kendimden bile şüphe edebilirim Lauren ama senden asla " derin bir nefes aldığında gözlerinin dolduğuna emindim. Yavaşça burnunu çekti zaten ardındanda. " İşimi kaybedebilirim, hatta onu geçtim hapse bile girebilirim. Ben yapmadım Alexandra. Ama bana inanmayacaklar. " gözyaşlarını tutmamaya karar verdiğinde arabayı sağa çekip durdum. Ona dönüp eğdiği başını çenesinden tutup kaldırdım ve diğer elimle de elini tuttum. " Hiç bir şey olmayacak tamam mı? Bana güven o itleri bulup konuşturucam ve seni aklıycam. O zamana kadar değil hapse girmek işini dahi kaybetmeyeceksin tamam mı? " elimi çenesinden çekip gözlerini sildim ve başına vurdukları yeri öptüm. Kafa sallayıp sildiğim yeri tekrar sildi ve ağlaması durdu. Güneş doğuyordu, kaç saat sürmüştü şu kahrolası sorgu?! Yaklaşık on dakika sonra eve geldik. Emily'nin Jack'e baktığını unutup paldır küldür girmiştim eve ama kanepede uyuyan Emily uyanmadı. Lauren onu görünce kaşlarını kaldırıp bana baktı ardından odaya gidip battaniye getirdi ve Emily'nin üstüne örttü. O ana kadar aklıma gelmeyen ve arka cebimde popomu titreten telefonu elime aldım. Arabadan inerken cebime koymuştum ama hiç bakmamıştım. Tuş kilidini girip mesajlara baktım. İkisi Mark'tan biri Ben'den olmak üzere üç mesaj vardı. Ben'in buluşma isteğine akşamüstü işten sonra cevabı verirken Mark'ın da Emily'nin sekizde kalkması konusunda uyarmalarına merak etmemesi gerektiğini söyleyen mesajlar attım. Saate baktığımda altı buçuktu. Bir iki saat sonra işe gidecektim yani, uyumaya gerek görmedim o yüzden. Odaya geçip Lauren'i kontrol ettikten sonra mutfağa geçip sert bir kahve yaptım kendime. Uykumun açılması gerekiyordu, çünkü bugün baya uzun geçecekti benim için. Ilk kahveden sonra ikinciyide yapıp kahvaltı vaktinin geldiğine kanaat getirdim ve bir şeyler hazırlamaya başladım bir yandanda kahvemi bitirdim. Ne kadar sessiz olmaya çalışsamda Emily'i uyandırmıştım. Usulca gerinip " Günaydın " dedikten sonra kaşlarını çattı " Lauren'i buldunuz mu? " kafamı salladım " Bulduk ama işler biraz karışık Mark anlatsa daha iyi. " kafasını sallayıp tuvalete gitti. Bende Jack'i uyandırıp üstünü giydirdim. Lauren'i uyandırmadık. Bu olaylar olmasa da normalde izinliydi çünkü. Masadaki bir kaç esnemem haricinde kahvaltı sıradan geçmişti. Her zamanki gibi Jack'i okuluna bıraktım. Emily kendi arabasıyla geldiği için bin bir teşekkür edip yollamıştım. Sonuçta Jack'e bakmak zorunda değildi dimi? Yol üstünden sert bir kahve daha alıp ayılmaya çalışmaya devam ettim. İşe geç kalmamıştım bu sefer hızlıca binaya girip rutin olmuş odaya girdim. Alice masasında düşünceli bir hâlde oturuyordu. Odaya girince dönüp bana baktı, hafif tebessüm edip " Günaydın " dediğimde kendimi tebessüme zorlamıştım zira evde sevgilim o hâldeyken gülümsemem çok da içten olamazdı. Sesini çıkarmak yerine kafasıyla onayladığında karşısına geçip oturdum. Masasının üstündeki dosyaları bana uzattı " Ashley ve Henry adamların bunlar. " anlamadığımı anlamış olacak ki devam etti " Dün gece Lauren'in kafasına vurup kaçanlar. Kim olduklarını buldum yerleri hâlâ muamma " uzattığı dosyaları elime elip kapağını açtım ardından hemen kafamı kaldırıp tekrar ona baktım " Ama sen nerden biliyor-- " sözümü bitirmeme izin vermedi " Hadi ama Alex ben Parker'ım. Şehrin elimde olduğunu biliyorsun " Haklısın der gibi kafamı sallayıp dosyaya baktım. Öz geçişleri vardı dosyada, bir çok suça karışmışlardı ve nasıl olduysa hâlâ tutuklu değillerdi. Tabi bu durum ben onları bulduğumda değişecek! " Dosya da eskiden işbirliği yaptığımız suçluların isimleri var. Onlarla iletişime geçebilirsem bir şeyler bulabilirim belki " diye mırıldandım yarı kendime yarı ona söylemiştim " Hayır " dediğinde kafamı tekrar kaldırıp kaşlarımı çattım " Hayır Alex resmi olarak bir Şerif ya da dedektif değilsin artık. Bu tarz şeyler yasa dışı olur senin için. Ama merak etme onları senin için bulucam. Ve seni de geride bırakmıycam. Hep istediğin Parker'la iş yapma olayı var ya hani. Onun ilk adımı bu olsun, akşam benimle birlikte gel. Bir kaç ipucu üstündeyim bulduğum yere birlikte gideriz " gözlerimin bir an ışıldadığına eminim ama anında geri söndü. Bu benim işimdi, neden Alice bu kadar ilgiliydi ki? Hem böyle kişisel bir mesele de değil, şehrimin yararına olacak bir şeyde onunla olmak isterdim ben. Bu düşüncelerimi ondan da gizlemedim zaten. Söylediklerimi duyunca ban biraz kızdı " Sen benim sadece çalışanım değil aynı zamanda arkadaşımsında Alexandra! Üstelik bu kişisel de değil, devletin parasını çalıp kaçan bir çeteden bahsediyoruz. Mağdur olan kişi senin sevgilin değil de başkası olsaydı aynı şeyi yapardım " bu sefer içten ama küçük bir tebessüm gönderdim Alice'ye. Oda gülümsediğinde esnememe ne kadar engel olmaya çalışsamda başarılı olamadım. Gülümsemesini silip " Dur tahmin edeyim gece hiç uyumadın ve beni arayıp izin almak yerine uykusuzluktan ölen biri olarak karşımda oturuyorsun " dedikten sonra da gözlerini devirdi. " Eve döndüğümüzde güneş doğmuştu. Ayrıca kişisel ve ufak bir şey için izin almak istemedim " ve Alice tekrar gözlerini devirdi. Çok tatlı olduğunu söylemiş miydim böyle? " Bir daha kişisel bir şey dersen benimle gelmen fikrinden vazgeçerim Alexandra " gözlerini kısarak söylemesinden ciddi olmadığını anlamıştım " Emredersiniz efendim " dediğimde tekrar tebessüm etti " Hadi çık. Sana izin veriyorum, evine git uyu. Akşam ararım ve buluşuruz " itiraz edecek olsamda ağzımı açtırmadı. Bende biraz can atıyordum açıkçası uyumak için. " Görüşürüz " dedikten sonra çıkıp otoparka indim. Arabayı merkeze sürüp Benjamin'in yanına çıktım hemen. Ben'in meraklı Bakışlarına maruz kalsamda uzatmadan konuya girdim. " biliyorum haber vermeden geldim ama durumu öğrenmem gerekiyor " kafasını salladı " Tam anlamıyla boka battık Alexandra. Tüm deliller Lauren'in aleyhine. Adamları bulamazsak hapse bile girebilir " sinirle nefes alıp geri verdim " Adamları bulucam Benjamin. Ama öncesinde senin de bunu Lauren'in yapmadığına inanmana ihtiyacım var. " , " Alexandra sen aptal mısın? Tabiki Lauren'in yapmadığını biliyorum. Ama tek başına çalışamazsın resmi bir dedektif değilsin " Benjamin'inde Lauren'e inaniyor olması hoşuma gitmişti. Parker'ın bana yardımcı olacağını söylemiştim üstünkörü. Buna memnun olmuştu. Oda burada elinden geleni yapacağını söylediğinde gülümseyip vedalaştım ve eve doğru yola çıktım. Mark ve Taylor'a gözükseydim oyalanabilirdim çünkü. Birde Luna'nın orada olması riskini alamazdım. Fazla hızda gitmemeye çalışsamda ayağım gaz pedalıyla aşk yaşadıktan sonra eve geldim. Saat yeni öğlen olmuştu. Kapıyı açar açmaz burnuma harika kokular gelmeye başladı. Kapıyı kapatıp mutfağa doğru baktığımda Lauren'in poğaçalar kruvasanlar ve pastalar yaptığını gördüm. Lar diyorum çünkü bir tepsiyle yetinmemişti hiç bir çeşide. Fırında da buhardan göremediğim bir şey daha pişiyordu şu an. Kapıdan usulca yaklaşıp " Ben geldim " dediğimde korkup elindeki sıcak fırına eldivensiz elini değdirip yandı. Acı dolu bir ses çıkartıp elindeki tepsiyi masaya koydu. Elini tutup onu musluğa doğru sürükledim ve soğuk kısmı açıp elini suya tutmaya başladım " Korkuttum. Özür dilerim " eline bakan gözlerini bana çevirip hafifçe tebessüm etti " Önemi yok acımadı bile. Erkencisin? " kafamı salladım " Dün uyuyamadım. Alice'nin önünde de sürekli esneyince kadın bana izin verdi uyumam için. Akşam işlerimiz varmış zaten o zaman gideceğim " elini elimin arasından çekip kağıt havluya kuruladı bende musluğu kapattım " Ne işiymiş bu aksam? " omuz silktim" Bilmiyorum. Ben onun korumasıyım sadece biliyorsun. Yani şimdilik " Alice'nin Parker olduğu bir sırdı. Karşımdaki bu hayatta en çok sevdiğim kişi olmasına rağmen ona bile söyleyemezdim. Bu yüzden yapacaklarımı gizli tutmak en iyisiydi " Anladım. Peki. Aç mısın? Bir sürü şey yaptım. Tamam biraz abarttığımı yeni fark ediyorum ama kafamı dağıtmam gerekiyordu " gülümsedim hafifce ve iki adım atıp yanına gittim " Henüz aç değilim güzelim ama çıkmadan seve seve yerim. Şimdi biraz uyuyabilir miyim? " ben konuşurken o yanımdan ayrılıp fırını kapattığında sinirlerim bozulmuştu. Tamam morali bozuk olabilir ama sarılamaz mıydık en azından? " Tamam birlikte uyuyalım. Siz çıktıktan sonra bende uyandım. Bir iki saatle duruyorum ki o saatlerde de kesik kesik uyudum. Kollarında uyursam huzur bulurum diye düşünüyorum. " ahh benim tatlı sevgilim! Sen ne aptal bir kadınsın Alex. Kadın neler düşünüyor sen sarılmadı diye bozuluyorsun! " Ta-tamam ben pijamalarımı giyeyim o zaman. Sen zaten pijamalısın. Saati kurar mısın bu arada? Jack'i almayı unutmayalım " kafasını sallayıp önündeki önlüğü çözerken bende içeri gidip üstümü değiştirdim. Bir kaç dakika sonra Lauren'de gelip yatağın soluna yattı ve telefonunu baş ucundaki komidine koydu. Bende sağa yatıp yerleşince bana bakıp tebessüm etti. Yaklaşıp dudağıma minicik bir öpücük kondurup aşağı doğru kaydı ve kafasını göğüsüme koyup elini belime attı. Bende kollarımı ona sarıp huzurlu bir uykuya gözlerimi yumdum. Taki Lauren'in baş ucundaki telefon çalmaya başlayana kadar. Önce alarm çalıyor zannettim ama hayır Lauren yatakta dikleşip telefonu eline aldı. Gözlerimi hafifçe açıp ona baktığımda kaşlarını kaldırıp telefonu açtı. " Alo, Evet benim, siz, anladım, bilemiyorum, sizi tanımıyorum " gibi cümleler kurmuştu. Belki daha fazlaydı ama uyku sersemi pek anlayamadım. Telefonu kapatıp baş parmağının tırnağını dişleri arasına aldı " Kimmiş ? " dedim uyku etkisinden çıkmaya çalışıp başarısız olarak. " Şey " dedi stresle " Evet? " hafif hafif uykum açılıyordu. " Telefondaki kişi Dyson Lord olduğunu söyledi Alex " işte tam o an, bir insanın uyku sersemliğinden nasıl sinir hastası olabileceğini fark etmiştim...
Arkadaşlarrr ben geldimmm :) ya biliyorum çok uzun zaman oldu. Ama internetimde problem vardı yaklaşık bir aydır. Cuma günü o sorun halloldu ve ben o günden beri yazıyorum anca yetişti. Hâlâ benimleyseniz buyrun bölümümüz :) Beğendiyseniz o küçük yıldıza basmaya lütfen üşenmeyin :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AJAN (girlxgirl)
Adventure" 'İşlerin yoğun yetişemiyorsun sana bir ortak lazım ' dediğinde gerçekten bana yardım edebilecek güçlü birini düşünmüştüm. Tırnağı kırıldığında oturup ağlayacak bir barbie bebek değil " diyerek kükrüyordum oda da. O sırada ortak müsveddesi atıldı "...