3.5

419K 27.9K 5.4K
                                    

Zil çaldığında Avni hoca kağıtları toplamaya başladı. Bıkkın bir tavırla yerimden kalktım ve kantine inmek için sınıf kapısına yöneldim.

"Nida," diyerek seslendiğinde iç çektim. "Ebenin." Daha sonra sakin bir şekilde arkamı döndüm. Avni hoca elinde ki sınıf defterini bana uzattı.

"Şunu bir 12-C sınıfına bırakıver kızım?"

"Sebep?" diye sordum düz bir sesle.

Avni hoca kaşlarını kaldırarak, bana dik bir bakış attı. "Anlamadım?"

Dudaklarımı çabucak yalayıp, bana doğru uzattığı bordo defteri aldım. "Yok bir şey, 12-C değil mi?" diye sordum geçiştirerek. Mal değildim herhalde anlamayacak kadar.

"Evet."

Defteri aldığım gibi sınıftan çıktım. 12-C koridorun hemen girişinde ki sol sınıftı. Kıvırcık saçlarımı geriye doğru savurdum ve sınıfa girdim. Sınıf boştu.

Defteri masanın üzerine koydum ve çıkmak için sınıf kapısına yöneldim. Başım eğik bir şekilde kapıya yönelirken taşa çarptım. Kafamı acıyla tutarken gözlerimi kırpıştırdım.

Ne taşı lan? Mustafa bu. E taş olan ne? Tövbe sahip çık kızım gözlerine, çocuğun bakma orasına burasına

"Bu iki etti," dedim sabah ki çarpışmayı hatırlatarak.

Boyu benden uzundu. "Ödeştik," dedi sakince. Yüzümü ekşittim. "Ödeştik?"

"Sabah ben sana şimdi sen bana çarptın."

Kaşlarımı emin bir şekilde kaldırdım ve bir adım geri çekildim bu sayede boy farkımız azalacaktı.

"Yani?"

Gözlerini kısıp mayhoş bir şekilde gülümsedi. "Yanisi, fazla atar kıça zarar."

Gözlerimi büyüttüm. "Ne diyorsun be?"

"Bir şey demiyorum, çok atarlısın. Her zaman."

Dilimi dişlerime sürttüm ve gözlerini odağıma aldım. Gözlerinin rengi mavi ve yeşil arasında bir yerdeydi tam seçemiyordum ama güzellerdi.

"Her zaman mı? Beni ne kadar tanıyorsun ki bu kadar çok yorum yapıyorsun?" dedim düz ve hafif sert bir sesle.

"Seni tanımama gerek yok ki. Al bak iki dakika muhabbet bile edilmiyor, hemen pençeler hazırda bekliyor."

Mustafa cidden garip bir çocuktu. Onu anlayamıyordum.

"Adamına göre muamele," dedim kendimden emin bir şekilde.

"Ha öyle oluyor?" dedi hafifçe üzerime doğru eğilerek. Tövbe estağfurullah gelme lan, ben bilmem böyle sahneler. Bak geliyor anam valla yaklaşıyor.

"Evet öyle oluyor," dedim güçlükle. Sesim mi titredi sanki? Yok ya ses tellerim üşümüştür soğuktan, ondandır o.

Omzunu sınıf kapısına doğru yaslamış bana üstten üstten bakmaya devam ediyordu.

"Oldururuz bizde."

Gözlerimi kıstım ve parmak uçlarımı kaldırıp boyuna doğru yükseldim. Bedeni geriye doğru düzleşirken gözlerinin içine bakıp suratına fısıldadım.

Ne okuyorsunuz yahu, romantik bir şey yazmayacağım.

Her neyse parmak uçlarımda yükseldim ve o ter kokusu demek isterdim ama lanet olsun manyak güzel kokuyordu.

Bırak şimdi kokuyu falan. Ha parmak uçlarımda yükseldim ve yüzüne doğru fısıldadım.

"Nah."

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin