34

4.1K 281 48
                                    

" Bence birini pazarlık yapıyormuş gibi adamlara yollayın. Pazarlık zaten başlı başına bir suç. Yakaladıktan sonra da diğer suçları üstlerine yıkmakla tehdit edip konuşturursunuz. " Lauren'in masasının üstünde hiç bir şey yapmadan oturduğum için sıkılıp plan yapmaya çabalayan gariplere fikirlerimi sundum. " Seni Alice'ye kaptırdığım için pişmanım Alex " diyen Benjamin'e dil çıkardım. " Tamam Alex haklı dediği gibi birini yollayabiliriz. Detayları yarın konuşuruz daha vaktimiz var. Çıkmadan odama uğra Alex. Hadi ben çıktım " deyip odayı terk etti. Bildiğin koşar adım kaçtı adam odadan Lauren ve Luna yüzünden. Bir aradayken öyle bir rüzgâr estiriyorlar ki odada ben en mühim işimde bu kadar gerilmedim ! " Gitsene sen artık dikkatimi dağıtıyorsun benim Alex " diyen Lauren'e şaşkınlıkla baktım. Bu sözleri söylerken bana değil Luna'ya bakıyordu çünkü. " Tamam giderim ama önce lavaboya uğramak ister misin? Makyajın akmış bebeğim " dedim Lauren'e bakarak. Onunda nihayet bana bakmak aklına gelmişti " Öpüşmek için başka numaralar bul Alex bunlar çok bayatladı " diyen Mark'a dönerken Luna'nın yumruğunu sıktığını gördüm. Yüzünü ovalayıp Taylor'a döndü ve bir şeyler anlatmaya başladı. İçimden banane diyerek sevgilime dönecektim ki onun çoktan alev saçan gözlerle bana baktığını gördüm. Tebessüm etmeye çalışıp elimi uzattığımda sertçe tutup hızlıca yürümeye ve hatta beni sürüklemeye başladı. Tamam kıskanılmak güzel şeyde bu kadın beni bazen cidden korkutuyor. Tuvaletr geldiğimizde şansımıza boştu. Ilk defa bu katın tuvaletini boş görüyorum. Kapıyı kilitleyip bana döndü. " Neden o kızı izlediğini sorabilir miyim Alexandra? " , " Ahh bebeğim izlemiyordum. Sadece yumruklarını sıktığını fark ettim ve gözüm takıldı hepsi bu " emin olmak istercesine gözlerime baktı. " Bir daha bakma o zaman " dedi küçük bir çocuk edasıyla. " Bakmam " gülümseyerek dudağına minicik bir öpücük kondurdum. Gülümseyerek yanımdan ayrılıp kabinlerden birine girdi. Bende o işini hallederken aynada saçımı düzelttim ve onunda işi bitince çıktık. Eve gideceğimi söyleyip Mark ve Taylor'a veda edip Lauren'i öptüm ve Luna'yı sallamadan odadan çıktım. Lauren'in hoşuna gittiğine adım gibi eminim. Benjamin'in odasına uğradım istediği gibi. Biraz konuşup aramızdaki buzları erittik. Bana işimden memnun olup olmadığımı sorarken fazla neşeliydi. Biliyordu çünkü o odada çok sıkıldığımı! Biraz daha muhabbet edip odasından çıktım ve eve doğru yol aldım. Sonraki günlerde rutin geçti zaten, Lauren'in ısrarlarıyla uyanmadım. Jack'i o aldı ve ben iki gün boyunca hiç evden çıkmadım. Hatta benden beklenmeyecek hareketler yapıp yemek pişirdim. Tamam soslu makarna ve peynirli makarna yaptım ama olsun sonuçta yaptım! Lauren'le o gün odalarına giren kız hakkında da konuştuk, kız gerçekten bana benziyordu ama herkes birbirine benzer buna neden takılayım ki? Akşam Alice'nin mesajıyla kısa tatilimin bittiğini anladım " Yarın 9 da odamdasın " yazan bir mesajdı ve ben sabah iş için söve söve de olsa kalktım. Yine aynı şekilde kahvaltımızı yapıp Jack'i bıraktım ve işe geçtim. Odaya girdiğimde Alice yoktu. Derin bir nefes alıp odada göz gezdirdim ve her zaman oturduğum sandalyeye oturup telefonda oyun oynarken Alice'nin kapıyı açmasıyla gözlerimi oraya diktim. Normalde gördüğümden farklı bir Alice vardı ama karşımda. Yorgun, bitkin her zamankinden çok çok farklı bir hâl. " Günaydın " dedi bitkin bir sesle ama yüzündeki gülümsemeye çalışan ifadeyle. " Günaydın " diye karşılık verdim bende onun için endişelenerek. Gelip kendi sandalyesine oturup dirseklerini masaya koydu ve başını ovuşturdu. " Neyin var Alice ? " hislerimdeki endişeyi sesime yansıtmaktan korkmadan sormuştum. " Hiç bir şey. Sadece iyi uyuyamadım. Daha doğrusu uyumadım " , " Neden? Yani anlatmak istemezsen anlarım ama " gözlerimi ona dikip cevap bekledim. Derin bir nefes aldı. " Sana bahsetmiştim. Bir Kızım vardı ve öldü. Daha doğrusu benim kalbim ne kadar ölmediğine inansada öldü " kafamı evet anlamında salladım " Rüyamda onu gördüm Alexandra. 10 günlüktü benim bebeğim öldü dediklerinde. O on günde kokusunu içime doya doya çekemedim. İnanır mısın uykuda kokusu resmen burnuma geliyordu. Yine minicikti rüyamda. Ben bu halimdeydim ama. " derin bir nefes daha aldı. " Yaşasaydı senin yaşlarında olacaktı. Belkide arkadaş olurdunuz. Ya da bilmiyorum sadece rüyanın etkisindeyim ve saçmalıyorum. Tek bildiğim kalbimin onun ölmediğine inandığı " sağ gözünden yaş süzüldüğünde kaşlarımı çattım. Alice hep güçlü bir kadındı. Benim idolümdü, ve ben onun ağladığını gördükçe içimde bir şeyler sızlıyordu. " Nasıl oldu peki? Yani ölümü? Kalbinde bir ses eğer çocuğunun ölmediğini söylüyorsa belki de gerçekten öyledir. Hiç araştırdın mı? " elimi elinin üstüne koyarken konuşmuştum. Kafasını iki yana salladı " 16 yaşındaydım daha. Ve bebeğim 7 aylık doğmuştu. Aslında gayet iyiydi. Kuvezde bile yedi gün kalmıştı. Çok güçlüydü benim kızım " ufak bir tebessüm etti ardından hemen sildi. " Başta hata yaptığımı düşündüm yani 16 yaşındaydım sonuçta. Aldırmak istedim ama lanet olsun ki babasını çok seviyordum. Ve eminim ki o zamanlar oda beni çok seviyordu. Aldırmayıp evlenmeye karar verdik. Tabi babam karşı çıktı bu duruma. Bizim ne kadar varlıklı olduğumuzun farkındasındır. Genç yaşta anne olamazdım babama göre. " masanın üstündeki suyunu alıp bir yudum içti " Tabi onun aileside karşı çıktı. Ailesinin kafasında başkaları vardı ve bizi ayırmaya kalktılar. Başarılıda oldular aslında ama ben bebeğimden vazgeçmedim. Kaçtım bebeğimi küçük bir kasabada doğurdum ama babam beni dördüncü günde buldu " sol gözünden de bir yaş süzülünce bulunduğum yerden kalkıp sandalyesinin önüne geldim ve sandalyesini bana çevirip iki elini tuttum " Babası kızımızdan vazgeçsede benim babam kendi babasından vazgeçmedi tabi. Çocuğumu da kabul edip eve dönmemi istedi. Kabul ettim ama bebeğim etmedi, beni terk etti. " derin bir nefes alıp titrekçe verdi. Ben ise sözlerini kesmeden dinliyordum " Kuvezden çıkardılar. Onu kucağıma aldığım zamanı dün gibi hatırlıyorum. Huzur dolmuştu içim. Ama sonra bir şeyler oldu, bir şeylerin ters gittiği söylendi ve tekrar kuveze aldılar kızımı. Daha sonrada cesedini verdiler. Ama bir şeyler tersti Alex o benim kızım değildi. " ağzından ufak bir hıçkırık kaçtığında. Önünde diz çökerek ona sarıldım. O kadar sıkı sarıldım ki, sanki acısını içimde hissediyordum. Sarılmama oda karşılık verdi. Göz yaşlarını biraz daha akıttı sessizce. Ardından ayrılıp gözlerini sildi. Biraz tavana bakıp bana döndü " Bugünü bu saatleri yaşanmamış sayalım olur mu? Kendimi tutamadım bir an. Ben bu kadar güçsüz bir kadın değilim normalde " kafamı salladım " Sen hiç güçsüz bir kadın değilsin zaten. Evet söyle bakalım şimdi bugün ne yapıyoruz? " az önce hıçkıran kadın o değilmiş gibi haince sırıttı. Masasının üstünde bir şey arayıp " hah " diye bir ses çıkardı ve bulduğu dosyayı bana uzattı. " Bu kadını araştırmanı istiyorum. Dosyada yazdığı gibi adı Olivia Carry. Kadının üstünde büyük suçlamalar olabilir ama sorun şu ki; o suçlamaların hiç birine ihtiyacı yok. Yani zaten o kadar zengin ki hırsızlık yapmaya ihtiyacı yok. Birde bulduğumuz hiç bir parmak izi onunla uyuşmuyor ama bulduğumuz tüm görüntülerde onu destekliyor. Ortada büyük bir ikilem var ve bu gizemi çözmeni istiyorum " kafam karışmış bir şekilde Alice'nin suratına bakıp gözlerimi dosyaya çevirdim. Alice ilk defa bana böyle bir görev veriyordu ve heycanlanmıştım. Dosyayı açıp incelemeye başladığımda bahsedilen kadına baktım. Kadın gerçekten çok güzeldi ve gençti. Bilgilere göre Alice'nin dediği gibi kadının ailesi çok zengindi, bunları yapması için hiç bir sebep yoktu. Aslında bence bu kadında bu hırsızlıkları başarabilecek yetenek de yok. Bu bildiğimiz zengin züppe. Hem parmak izleri de ona ait değil " Bence bu işleri başkası yapıp Olivia'nın üstüne atıyor " dedim aniden kafamı kaldırarak. " Bak bu güzel bir fikir. O zaman şimdi görevin o kişinin kim olduğu hadi bakalım kolay gelsin " göz kırpıp odadan çıktığında öğle yemeğine gidiyor olduğunu anladım. Normalde birlikte çıkardık ama işleri olduğunda beni çağırmazdı. Onun ardından bende çıkıp bir şeyler yedim. Tüm günüm bu kadının olayını çözmeye çalışarak geçti ama bir bok yapamadan günü bitirdim. Alice'yle birbirimize iyi günler diledikten sonra çıktım. Her zaman ki gibi Jack'i aldım ama bir sorun vardı, her zaman gülen ve neşeli olan çocuğun suratı asıktı. Dikiz aynasından ona baktım " Neyin var Jack? Sorun ne bebeğim? " dediğimde aşırı tatlı bir derece de omuz silkti. " Sorun Christian. Bana babasının beni dövebileceğini söyledi. Bende ona senin onun babasını dövebileceğini söyleyince de o ve arkadaşı da bana güldü. " dediğiyle anlık dikkatim dağılsada kontrolü hemen geri sağladım. Ahh tanrı aşkına bu kreşe maksimum 5 yaşında olan çocuklar geliyor ve aralarında bunu mu konuşuyorlar? " Jack sende biliyorsun ki dövüşmek kötü bir şeydir. " , " Biliyorum tabiki kötüdür. Ama sende biliyorsun ki onun babasını döversin. Zoruma gidende bu zaten. Sen herkesi dövebilecek güçtesin ama onlar buna inanmıyor " arabadan inip yiyebileceğim şekilde dudağını büzüp kollarını birleştirdiğinde gülümsedim " Demek herkesi dövebilecek güçte olduğumu düşünüyorsun? " bana dönüp kafa salladığını aynadan görmüştüm " Evet Alex sen çok çok çok ama çok güçlüsün " bende gülümsedim ve evin önüne park ettim arabayı. Kemerimi çözüp arabadan indim ve onu oto koltuğundan kurtarıp kucağıma aldım. " Gördün mü bak beni tek seferde kucağına alabiliyorsun. Sen gerçekten çok güçlüsün " diyerek kollarını boynuma doladığında yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. " Evet herkesi dövebilirim ama sadece zorunda kalırsam. Yoksa dövüşmek kötü bir şeydir unutma küçük adam " diyerek nasihat verip eve girdim. Bugün Lauren'in görevi vardı,  geçen gün benim yaptığım planı uygulayacaklardı ve benim aklım tamamıyla Lauren'deydi. İşteyken unutmuştum, zihnimi başka şeylerle meşgul ettiğimden bu duruma takılmamıştım ama şimdi kafayı yemek üzereydim. Gerçi fazla takılmamam gerek, alışmalıyım sonuçta kadının ilk görevi değil ve sonda olmayacak. Ama gel birde bunu kalbime ve aklıma anlat! Jack'le annesine söylememeyesöz vermesi karşılığında makarna yemiştik ve karnımız tıka basa doluydu. Üstüne birde büyük bir paket çikolata yiyip sınırları iyice aşmıştık. Biraz oyun oynayıp Jack'i dahada yorduktan sonra uyuması için yatağına yatırıp tüm beynimin Lauren'le meşgul olmasını sağladım. Biraz televizyon izleyip telefonla oynasamda saat geçmiyordu. Lauren'i beklemeyi kafama koymuştum fakat göz kapaklarıma söz geçiremediğimi fark edip koltukta uyuyakaldım. Ne kadar zaman geçti ben o koltukta ne kadar uyudum bilmiyorum ama telefonumun çalmasıyla uyandım. Saat ikiydi ve arayan Mark'tı. İçimi saran korkuyla telefonu açtım. Alo dememi bile beklemeden Mark konuştu " Alex Jack'e bakması için Emily'i yolluyorum o gelince derhal buraya gel. Sorun Lauren, Benjamin söylememi istedi ama nasılsa fark edeceksin. İki saat önce parayla birlikte müşteri gibi görünmeye çalışıp satıcıların yanına gitti. Ama şüphelenip oraya gittiğimizde yoktu! Elimizde sadece Lauren'in kulağına takılmış ve üzerine basılmış bir dinleme cihazı var " Mark'ın son söylediğinden sonra elimdeki telefon büyük bir sesle düştü. Hayır olamazdı bu bir kabustu değil mi? Lauren kaybolmuş olamazdı!...








Biliyorum geciktim, ufak bir mutluluk oyunu oynayıp geldim sadece... Bazen hayat çok zorlaşıyor. Bir kaç heteroseksüel okuyucu haricinde çoğunuzun eşcinsel ya da biseksüel olduğunu biliyorum. Beni anlayabileceğinizi de biliyorum. Sizinde kalbiniz sıkışıyor değil mi bu imkansızlıklar içinde? Ruhunuz bedeninize fazla geliyor mu peki benim gibi? Hayat bizim gibiler için hiç bir zaman kolay olmadı olmayacak... Bölümleri hızlı atmaya çalışıcam artık çünkü burada kurguladığım yalan dünyalarla azda olsa uzaklaşıyorum ruhuma dar gelen bedenimden... Gelenek olmuş artık bende; Beğendiyseniz o küçük yıldıza basmaya lütfen üşenmeyin...

AJAN (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin