HİLAL-16

12.1K 1.4K 526
                                    

Kollarımda iki adam, beni karakola götürürken dudaklarımı saran ezgiler diyor ki, "Daha on sekizindesin."

Leo da bizimle gelmek istiyor. Polis memurlarına, "Ben de geleceğim," diyor. "Onu yalnız bırakamam."

Polis memurları ona sadece bakmakla yetiniyorlar fakat ne onu arabaya alıyorlar ne de bağrışlarını umursuyorlar. Ellerimi cama yaslıyorum. Camda duran ellerim, camın ötesinde duran Leo'nun elleriyle birleşiyor fakat birbirimize dokunamıyoruz. Leo, dudaklarını oynatıyor. "İtiraf edeceğim."

"Hayır."

Yanıtım keskin oluyor. Öyle ki yanıtın keskinliği dudaklarımdaki kurumuş etleri bile tekrar kanatıyor. O esnada araba hareket ediyor ve Leo'nun eli, camdan kayıyor. Arabanın peşinden koşturuyor, durmuyorlar! Leo koşabildiği kadar koşuyor arabanın peşinden ama bir noktada polis memuru gaza basıyor ve Leo, sadece ardımda kalıyor.

"Leyla Koçak," diyor adam. Bıyıklı, yaşça benden büyük. Babama benzemiyor. Yüzünde bir iyi niyet ifadesi de yok fakat, bu dünyada hiçbir adam babam kadar korkutucu olamaz, biliyorum. "Mustafa Han'ın cinayeti hakkında ne biliyorsun?"

"Hiçbir şey," diye itiraf ediyorum. "Ben...ben...gecenin bir yarısı o evden kaçtım."

Adam kaşlarını çatıyor ve sandalyenin etrafında biraz dolanıyor. "Neden?" diye soruyor. Sorduğu soru, düşüncelerimin iplerinin boğazımın etrafına dolanmasına neden oluyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum. On yedimde verildiğim kocam, bana tecavüz etti diyemiyorum. Kelime dudaklarımın ahını alıyor, dudaklarımı kanatıyor. Bir kezzap, kelimelerimin uçlarını çürütüyor. Adam ısrar ediyor. "Neden?" diyor. "Evden neden kaçtın?"

Kendimi zorluyorum. "Çünkü..." diye başlıyorum. Bir nefes uzağımdaki kelimeye uzanmaya çalışıyorum. Begonyalarımı düşünüyorum, Leo'mu. İyi şeyler düşününce, belki düşüncelerimin uçlarına takılmış zehirler, panzehirim olur diye düşünüyorum. "Mustafa Han, bana tecavüz etti."

Derin çok derin bir sessizlik çöküyor ortama. Bir idam mahkumunun hissettiği ne varsa, işte ben de onları hisseder oluyorum. Fakat en sonunda dar ağacına asılmak ve orada sonsuza dek kalmak istiyorum. Biliyorum, Mustafa Han, bedenimi kendisiyle beraber götürdü ama ben, artık ruhumu da asmak ve bu keşmekeşlikten kurtulmak istiyorum.

"Bana o günü anlat, Leyla."

Anlatmaya, içimde ne varsa kusmaya başlıyorum. Babamın beni sattığını, Mustafa'nın söylediklerini, o geceyi, köprüyü, her şeyi anlatıyorum. Ama Leo'nun ayrıntılarını hep atlıyorum. Onu ele verecek herhangi bir bilgiyi kendime saklıyorum. Nihayet her şeyi itiraf ettiğimde, komiser gidebileceğimi söylüyor. Sonra ekliyor. "Şehir veya ülke dışına çıkamayacağını biliyorsun. Bu olay çözülene kadar, Leyla. Her an seni buraya çağırabiliriz."

Başımı sallıyorum ve oradan çıkıyorum.

Bedenim, her bir uzvum titriyor. Öyle ki içimdeki cehennem, bir anda karla donanıyor. Gökyüzü sızlıyor, kanlarım akıyor yüreğimden. Bocalıyorum yürürken. Leo'nun çaresizce burada, benimle olmasını diliyorum çünkü yapabildiğim tek şey bu. Yapabildiğim tek şey onu istemek. Ben başka ne bilirim sahi?

Kapıdan çıkarken ellerim titriyor, dizlerimde dermanım yok. Yere düşecek gibi oluyorum fakat bir polis, kollarımdan tutup kaldırıyor. "İyi misiniz?" diye soruyor. Değilim, demek geliyor içimden. Avazım çıktığı kadar bağırmak ve bu dünyaya iyi olmadığımı kanıtlamak geliyor içimden ama yapamıyorum. Sadece başımı sallayıp bahçeye çıkıyorum ve o esnada, onu görüyorum.

AY'A SIĞINAN MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin