YENİ AY-8

13K 1.6K 858
                                    

Çığlar düşüyor zihnime. Henüz on yedimdeyim.

İçimde depremler oluyor, hissediyorum. Dudaklarımda bir haykırış var, susuyorum. Kulaklarımda bir çığlık var, duyamıyorum. Ben sıkıştığım satırlar arasından bir türlü çıkamıyorum. Bir müzik kutum var elimde, sürekli aynı melodiyle dönüp duruyor. Susmuyor.

Herkesin hikayesi mutlu sonla biter derler, mutlu masallar yaşar insanlar diye büyütürler bebekleri. Eğer hala sona ulaşamadıysam, izin ver Allah'ım, bu gece kendi sonumu kendim getireyim. Ben Leyla. Acısını ruhuna gebe bırakan küçük kızım. İçimdeki tartışmasız seslerin sahibiyim. Ben, hikayesi bitmemiş olanım. Bitsin diye yalvaranım. Ben on yedisinde gelin olanım.

Dudaklarımı zorluyor bir haykırış. Babamın yüzüne bakamıyorum. Anneme bakıyorum, gözlerimle yalvarıyorum. Sanki beni kurtarabilirmiş gibi, "Anne," diyorum. "Anne!" Annem ses etmiyor. Babamı işaret ediyor ve başını sallayarak misafirlere dönüyor. "Leyla'yı okutacaksınız, değil mi?" diyor. "Öğretmen olmak istedi hep."

Müstakbel kocam yanıt veriyor. "Evet," diyor. "Elbette. Nerede isterse."

Onun bu iyi niyeti, kafamdan aşağıya kaynar sular damlatıyor. Bir damla suya muhtaç kalan topraklarıma sanki, "Al," diyorlar. "Al kaynar suları, kurut topraklarını."

Babam kurutuyor topraklarımı. Bilen yok. Koparıyor çiçeklerimi. Tohumlarımı çalıyor benden babam.

"Evlenmem!" diye bağırıyorum. "Evlenmem!"

"Ne demek ulan evlenmem!"

Babam üzerime doğru yürüyor. Birkaç dakika önceki sakinliğinden eser yok. Sanki birisi babama bir kaftan giydirmiş de bu kaftan küçük olmuş gibi, babam üzerindekini yırtıyor ve eski haline geri dönüyor. Nefesi alkol kokmuyor ama ruhu, ah ruhu ne bencillikler kokuyor bir duysanız!

"Ev-len-e-cek-sin."

Dudaklarımın yaralarını umursamadan bağırıyorum. Dilimde bir yara, ruhumda bir zımba. Damağımı yaran bir kağıt kesiğinin kanı akıyor damarlarımda, acım taze. Bağırıyorum. Aşkım için savaşıyorum. Ben, bu gece özgürlüğümün peşinden ilk defa koşuyorum. Ayaklarıma batan kırıkları umursamıyorum. Babamın yanağımda patlayan tokadına ses etmiyorum. "Evlenmeyeceğim!" diyorum. "İstemiyorum, istemiyorum!"

"Sordum mu?" diye soruyor babam büyük bir sakinlikle. "Sana kaç para verdiler haberin yok, hayırsız. Ederinden on kat para veriyorlar! Hayatımızı kurtaracaksın! Bir erkek torun doğuracaksın bana. Evleneceksin diyorsam evleneceksin Leyla!"

Leyla, küçük bir kız. Onun söz hakkı olmadı. Öyle ki kendi hayatında bile söz hakkı olmadı. Onun söz hakkı olduğu tek şey acıları oldu. Ruhuna kıvrılıp yatan acılar, örselenen soluklar ve riyakar hatırları oldu. Daha da başka bir şey olmadı.

Bakışlarım benden on yaş büyük adama kayıyor. Gözleriyle beni izliyor. Bu adamla evlendirecekler beni. Bu adamın koynuna sokacaklar beni. Sonra bir çocuk isteyecekler benden. Bir bebek doğuracağım. Gözlerinde hep bir başka adamı arayacağım biriyle evleneceğim. Sırf babam namusunu temizlesin, para kazansın diye kendimi feda edeceğim. Ben, öleceğim. Haberim yok.

Anneme bakıyorum tekrardan. Bir şey söylesin diye gözlerinin içine doğru yalvarıyorum. "Anne," diye fısıldıyorum. "Söyle bir şey, ne olur anne!"

Annem susuyor.

Nazife Koçak her zaman olduğu gibi susuyor. Dudaklarında ölüm mührüyle, azat ettiği her bir acının uğruna susuyor ve sadece benim sırtıma aldığım sorumluluklarla böbürleniyor. "Okumak istiyor," diyor sanki tek önemli olan buymuş gibi. Adamlar da ona ayık uyduruyor. "Elbet okur," diyor. Annem gülüyor. Nihayet kızıyla gururlanabileceğini düşünüyor.

AY'A SIĞINAN MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin