İP ▶43 ️| "GERÇEĞİN PORTRESİ"

240K 9.6K 4.7K
                                    


Bu bölümü 2 kısma ayırdım, şu an attığım bölüm 1. Kısım.

Telefondan bölümü yayınlamak zorunda kaldım, çünkü başka bir yerdeyim. Bölüm uzun olunca da telden sıkıntı oluyor. (Uzun olduğunda yüklenmiyor)

Bölümün 2. Kısmı akşam saatlerinde yayınlanacak.

Sizden istediğim akşama kadar, yorumu 1500 veya 2000 bin yapmanız ❤

Her okuyan yorum bıraksa sınır dolar zaten. ❤

Bölüm Şarkısı | Eurielle • City Of The Dead

43. BÖLÜM | GERÇEĞİN PORTRESİ

Yaralarımızı göstermedik birbirimize, yaralarımızı deştik

Eskiden anımsadıkça yeri sızlayan o yara, artık paramparça.

🍁

Geçmiş... Gürül gürül yağıyor, ruhunu ıslatıyordu.

Geçmiş denilen korkunç canavarın hemen arkalarında, her daim kendilerini kıskacına almak için nöbet beklediğini unutmuştu.

Bir Hafta.

Koskoca bir hafta.

Edim'in gidişinin ardından geçen ve hiçbir günü, bir gün gibi geçmeyen süre buydu. Hayal kırıklığına ve yatağın diğer tarafındaki soğuk boşluğa uyanılan yedi sabah.

Edim'in kendisinden kaçmakta olduğu duygusuna kapıldığı için tepkisini haksız buluyordu, içinde bu tepkiye savaş açan hisler başını asker gibi çıkardı, her saniye kendini haklı buluyordu. Kendisini sonsuz bir bekleyiş içinde bırakmasına ise ayrıca öfkeliydi.

Saat onbir gibi Edim'in ayarladığı bir doktor gelmiş ve dikişlerini alarak, artık karnının orta yerinde bir kalıp gibi durmasına neden olan o dikişlerden kurtulmasaını sağlamıştı. Yarasının etrafı yanık gibi buruş buruş duruyordu, bunun sebebini doktora sorduğunda, doktorun cevabı kurşunun çok yakından girmesinden kaynaklı olduğunu söyleyerek, "Kurşun tene çok yakın bir mesafeden girdiğinde, teni yakarak geçer," diye karşılık vermişti.

Bedeni yalnızca bir kurşun izini değil, aynı zamanda bir yanığın unutulmayan izini de taşıyordu.

Odasından çıktı. Antreden geçip merdiven trabzanına yaklaştığı zaman birden yukarı uzanan merdivenlere ilerlerken buldu kendisini. Aylardır bu evde olmasına karşın, kaç odası olduğunu ve bu evin nereye uzandığını bilmiyordu.
Üst kata çıktı, ifadesi düzdü. Önüne uzanan koridorun sonundaki odaya girmek aklında yoktu ama, birden bire içinden o odaya girmek geçti. Yavaş adımlarla, kapıya ulaşırken içi hiç rahat değildi. Kapının pürüzsüz, gri kulpunu yavaşça aşağıya indirip itti.

İçeri girmeden odaya göz attı, korkutucu bir sakinlik ve boşluk vardı. Kalın perdeler, boş odanın penceresini örttüğü için oda karanlık ve tabut gibi korkutucu görünüyordu. Bu yüzden ışığı yakarak, tavanda asılı olan lambanın aydınlatmasını sağladı. Odayı çevreleyen dört duvarda kara kalem çalışmaları asılıydı, hepsi de siyah beyaz bir filmden kopmuşcasına acı verecek derecede gerçekçiydi. Kapının eşiğinde durmayı bırakarak içeri adımladı, burda kendisini rahatsız eden bir şeyler vardı; düşüncelerini kurutarak, zihnini dipsiz bir sükûta boğuyordu.

Burası hâlâ birileri yaşıyormuş gibi temiz ve güvenli görünsede öyle olmadığını hissediyordu. Sol tarafına döndü, küçük bir masa vardı. Odanın içinde ağır bir tavırla ilerlerken, adımlarının çıkardığı ses bilinmezlik tarafından yutuluyordu. Masanın çekmecesini kendine doğru çekti ve aslında çektiği şeyin geçmişin bayatlığı olduğunu henüz idrâk edebildi. Omuzlarına baskı yapan geçmiş kozasının içinde vicdan yatıyordu.

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin