29

5.1K 279 21
                                    

Tepeme çıkan sinirimi yoksaymaya çalıştım. " Peki kaçta? " gayet sakin olmam Lauren'in kaşlarının havaya kalkmasına sebep olurken gözlerini de açtı. " Yedi gibi havaalanında olun dedi Benjamin " kafamı salladım " Tamam Jack ve ben seni bırakırız " arkamı dönüp gidecekken bileğimden tutup beni kendine tekrar çevirdi Lauren " Ama Luna'da orada olacak " omuz silktim " Olabilir " bileğimi bırakıp elimi tuttu. " Kıskanmak çok boktan bir duygu " tebessüm ettim " Şiiişşhhh Lauren, Jack'in yanında küfür etmiyoruz " oda gülümsedi " Sendende iyi anne olur aslında. Doğursanda sevsek " gözlerimi kocaman açtığımda sırıttı " Tabiki şaka. Vururum seni Alexandra " elimi bırakıp önümden odaya geçerken arkasından söyleniyordum " Hayır yani hem kendi kafanda kuruyosun hem bana kızıyosun " kıkırdadığını duyabiliyordum. Hoşuma gidiyordu Lauren'le şakalaşmak. İş yerinde o sert işkolik kadının yanımda çocuk gibi olmasına bayılıyordum, benim olmasına bayılıyordum. Aşığım lan ben resmen. Jack'le birlikte oyun oynadık biraz. İkimizin eline de birer araba tutuşturdu ve bizi oyununa dahil etti daha doğrusu. Oynamaktan yorulup yorgun düşünce yatağa yatırdım. Şu kıskançlık denen şey zarar gelme korkusunun yanında halt etmiş bence. Havaalanına gitmek istememin tek nedeni Mark'la konuşmak, Lauren'i ona emanet etmek. " Ne düşünüyorsun " sesiyle irkilip kendime geldim. Odaya gelmiştim ama farkında değilim " Hiç. Sen yokken bu şehir fazla boş olacak sadece " içimi ısıtan gülümsemelerden birini daha gönderdi bana " Ben yokken uslu dur gözlerini oyarım Alex " bu sefer bende gülümseyip yanına oturdum ve kolum omzuna attım. Anında kafasını göğüsüme yaslayıp kucağıma kuruldu. Ellerimizi kenetledi. " Lana'yı aradım yarın çıkışta o alacak Jack'i " , " Neden ? Bende kalmasının mahsuru ne ? " yattığı yerden kalkıp bana döndü. " Sakıncası yok. Sadece sana yük olsun istemiyorum " sesli bir nefes aldım " Sevdiğim kadının parçası bana yük olmaz. Ayrıca sadece senin çocuğun olduğu için de değil Jack'i seviyorum. Ve benimle kalsın istiyorum. Ha bana güven-- " sözümü bitirmeme izin vermeden dudaklarıma yapıştı. Başta karşılık vermek istemesemde iç güdülerime hakim olamayarak karşılık verdim. Çok geçmeden ayrıldığımızda tekrar gülümsedi " Seni seviyorum Alex " karşılık verdim " Bende seni. Artık uyuyalım sabah erken gideceksin " kafa salladıktan sonra kalktık. Üstlerimizi değişip bizde yattık. Her ne kadar ben düşünceler içinde boğulup pek fazla uyuyamasamda sabah oldu. Kahvaltımızı yapıp yola çıktık. Jack'in de benimde yüzümüzden düşen bin parçaydı tabiki. Lauren gidiyor nasıl mutlu olalım? Arabayı park ettikten sonra üçümüzde arabadan indik. Jack'i kucağıma aldıktan sonra elimin üstünde bir el hissettim. Lauren'in elimi tutmasına karşılık verdiğim de Jack'le bana baktı " Hadi ama sadece üç gün. Üç gün sonra geri gelicem. Yapmayın böyle üzülüyorum " Jack'le birbirimize baktık. Ikimizde tek mimik oynatmadan Lauren'e geri döndük. Bu hareketimize göz devirip önce kocaman Jack'i öptü ardından da beni. Tamam biraz gülümsemiş olabiliriz. Ellerimizi ayırmadan havaalanından içeri doğru girdik. Havaalanına baktığımda Lauren hariç herkes gelmişti. Ve şimdi ekip tamamdı. Gözlerim ilk olarak Luna'yla buluştuğunda sinirle bir nefes alsamda kucağımda Jack'in olduğunu unutmadım. Mark'ta benim gibi gergindi. Benjamin'in beni izlediğinin farkındaydım, ama umrumda değil. Lauren ve Luna'nın gözlerinin kesiştiğini fark ettim bir an. Soğuk bir rüzgâr hissettim resmen aralarında. Ben bunları nasıl yalnız bırakacaktım şimdi? Luna'nın gözleri tekrar bana doğru kaydı. Önce Jack'e ardından bana baktığında Jack'i kocaman öpüp Lauren'in kucağına verdim. Mark'a bakıp kafamla " Gel " işareti yaptım. Ben önden geçerken arkamdan takip ediyordu. Erkek tuvaletinin önünde durduğumda sırtımı duvara dayayıp ona döndüm. Iki adım sonra oda tam önümde durdu. " Çıldırıcam Alex gerçekten kafayı yiycem " kaşlarımı kaldırdım " Bunları benim sana söylemem gerekiyor aslında " kafasını iki yana salladı. " Onunla bir arada olan sen değilsin. Sürekli laf sokuşları bilmem neler. Yapışıcam gırtlağına neredeyse! " bir hıh sesi çıktı burnumdan " Bende Lauren'i sana emanet etmeyi düşünüyordum ama, seni mi Lauren'e emanet etsem ? " hafifçe tebessüm etti " Lauren'i merak etme. Tabiki o bana emanet. Ama Luna konusunda söz veremem. Her an elimde kalabilir. Haince sırıttım " Luna umrumda değil Mark. Beni sen ve Lauren ilgilendiriyorsunuz " derin bir nefes alıp kolunu omzuma attı. Gidecek olmasa elini kırardım ama sineye çekilebilecek bir durum bu. Geri yanlarına döndüğümüzde Lauren Taylor ve Jack'in oturduklarını gördüm. Jack'le oynuyordu Taylor, Lauren ise onlara bakıyordu. Luna ve Benjamin'e bakmadan onların yanına gittim. Gitmemle Benjamin'in de arkamızdan gelip " Vakit geldi " demesi bir olmuştu zaten. Önce Mark'a sarıldım ardından Taylor'a. Benjamin tepkimi ölçmek amacıyla elini uzattı, bende sıktım. Ama sarılmaya kalksaydı izin vermezdim. Ona kızgınlığım öyle kolay geçemez. Lauren Jack'i öpüp sarıldıktan sonra Taylor'a verip boynuma atladı. Gülümseyerek burnumu boynuna gömdüm ve kocaman bir nefes aldım " Sadece üç gün " dedi kulağıma " Sadece üç gün " diye tekrar ettim. Anlık olarak Jack'in bize bakıp bakmadığını kontrol edip bakmadığından emin olunca Lauren'in dudaklarına minik bir öpücük kondurup geri çekildim. Jack hariç herkes görmüştü. Özellikle Luna, ama umrumda mı? Tekrar sarılıp güçlükle de olsa ayrıldık. Taylor Jack'i bana uzattı. Onun okul benimde iş saatim yaklaşıyordu zaten. Lauren kontrolden geçip gözden kaybolana kadar onları seyrettik. Ardından da arabaya geçtik. İkimizinde çıtı çıkmasada kreşe geldiğimizde bizde kocaman sarıldık. Akşam onu alacağımı belirttikten sonra da işe geçtim. Alice'den önce mi gelmem gerekiyordu işe? 9 da geleceğimi söylemişti ama o hep 9 dan önce buradaydı. İçeri gülümseyerek girdiğimde oda kafasını dosyadan kaldırıp gülümsedi " Günaydın bayan Kelley " tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Hani yalnızken resmiyet yoktu? " Günaydın bayan Carter " dedim gülümsememi tekrar suratıma yerleştirerek. " Hep böyle kısasa kısas bir kadın mısın Alex ? " başımla onaylayıp karşısındaki koltuğa oturdum. Oda kafasını salladı önündeki dosyaya dönüp tekrar konuştu " Testi geçememişsin " gözlerimi büyütüp tüm odağımı Carter'in üstüne sabitledim. Konuşmak istiyordum ama ne demem gerektiğini bilmiyordum. Kafasını tekrar kaldırıp gözlerimizi buluşturdu. Ardından dalga geçer gibi gülümsedi " Yani Peter'in testini. Tanrı biliyor ki geçmemeni dilemiştim zaten " yutgunup boğazımı temizledim " Alice ne dediğin hakkında hiç bir fikrim yok " gülümsemesi daha da genişledi " Peter, bir bilgisayar dahisidir ve umut vaad eden herkesi gözünden tanır. Ama sende ufacık bir umut ışığı dahi görmemiş. Bilgisayardan anladığın tek konu dövüş oyunlarıymış. Ki buda işime geliyor " , " Neden ? " , " Çünkü seni bilgisayar dahiliğine kaptırmak istemiyorum. Ben senin yeteneklerinin farkındayım. Ve bu yetenekleri kullanıcam. Ha tabi testleri geçersen. Kalk şimdi yeni test zamanı " ne kadın benim yeteneğim ? Benim niye bi sikimden haberim yok? O kalkınca itiat edip bende kalktım arkasından yine kapıdan çıkıp asansörle bir yerlere indik. Geldiğimiz yer atış peronundan çok çok daha farklıydı. Resmen işkence yerine benziyordu hatta. Bir yerde kırbaçlar bir yerde muştalar sopalar ve aklınıza ne gelirse. Benim aklıma o lanet yer geldi tabi hemen. Tırnağım tamamen çıkmıştı ama aklıma o günün gelmesiyle biraz sızladı. Biz girdiğimizde içeride kimse yoktu ama bizim geldiğimizi duyan bir adam içeri girip Alice'ye kafasıyla selam verdi. Alice Selamına karşılık vermeden " Kelepçe " dediğinde adam tekrar kafasını sallayıp gitti ardından elinde bir kelepçeyle geri geldi. Alice'ye uzattığında aldı ve bana doğru dönüp elindeki kelepçeyi bana doğru salladı. Sertçe yutgundum düşündüğüm şeyi yapmayacaktı değil mi ? Ben o şeyi yapmamak için ölümle cebelleştim be! Tabi adamların hiç başımdan ayrilmamasi ve fena halde dayak yememde buna engel oldu ama olsun, yapmamıştım sonuçta. " Otur Alexandra. Bakışlarına bakılırsa ne yapacağımızı anladın? " kafamı evet anlamında salladım. " Otur " diyerek karşıdaki sandalyeyi gösterdi. Aslında kadın bu testi yapmakta haklıydı. Yani tekrar kaçırılırsam falan kelepçelerden kurtulmam lazımdı. Dediği gibi oturdum. Arkama geçip ellerimi kelepçeledi ardından önüme geçti. " Bunu yapmak zorundayız. Amacım sana acı vermek değil ama her şeyini bilmek zorundayız. Her şeyde başarılı olmak zorundasın " yüzündeki Üzgün ifadeyle saatine baktı. " İçeride doktor bekliyor olacak. Ve süren başladı " dedikten sonra hızlıca bulunduğumuz yerden gitti. Derince bir kaç nefes aldım. Sakinleşmem gerekiyordu. Sakinleştiğimi varsayarak sol elimin parmaklarını kasmaya başladım. Baş parmağımı daha büyük bir çabayla kastığımda bir çıt sesi geldi vr parmağım uğuşmaya başladı. Uğuşan parmağımı hızla çektiğimde sol elimi kelepçeden kurtardım. Sağ elimde sallanan kelepçeyle bulunduğum yerden çıktım. Uğuşan parmağım yavaş yavaş alev almaya ve canımı yakmaya başlıyordu. Kapıdan çıkar çıkmaz Alice kolundaki saate baktı ve gülümsedi ardından yanındaki adam " Steve parmağına bak " diyerek adamın yanıma gelmesini sağladı. Adam elimi tutup baş parmağımı eline aldı önce normalden farklı olan tırnağıma baktı, ardından parmağıma bastırıp acıyla inlememi sağladı. Nefesimin bir anlık kesildiğini hissettim. " Parmağını çok zorlama. Sarmaya gerek dahi duymuyorum. Arada biraz sızlar. Ama üç güne geçer merak etme çaylak " bana göz kırptı Alice'ye kafasıyla selam verip yanımızdan ayrıldı. Alice bir iki adımda yanıma gelip sol elimi tuttu. Elimi tuttuğu an vücuduma bir şeyler olduğunu daha doğrusu tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Elimi tutup parmağımı inceledikten sonra bıraktı. Gülümseyip gözlerime baktı " Üç dakika. Hızlısın bunu sevdim. Ağrıyor mu peki ? " konuşmak için kendimde güç bulamadığımdan kafamı olumsuz anlamda salladım. " Hadi o zaman yapılacak işlerimiz var " deyip belimden ittirerek beni sürüklemeye başladı. Yukarı kata çıktığımızda önüme bir sürü dosya koyup anlatmaya başladı. Saatlerce o dosyalarala ilgilendik ve benim beynim patlayacak derece de ısındı. Mesai bitiminde hızlıca ceketimi giyerek Alice'ye Hoşçakal deyip çıktım. Jack'in okulu buraya gerçekten çok yakındı ve baya bir işime geliyordu bu durum. Jack'i kucağıma alıp arabaya bindirdim. Markete gidip birlikte biraz alışveriş yapıp eve geçtik. Ne yemek yemek istediğimize karar vermeye çalışırken kapı çaldı. Kimdi ki şimdi bu ? Bu şehirde tanıdığım kim varsa şu an görevde. Alice mi acaba ? Ama kadın niye gelsin ki daha ayrılalı bir saati yeni geçti. Kendi kendime söylenerek kapıyı açmaya gittiğimde karşımda görmeyi hiç beklemediğim biriyle karşılaştım, Lana ! " Heyy seni ablan mı gönderdi? Güvenmedi mi yani bana ? " dedim kendi kendime Lauren'e sinirlenerek. Lana ise bana göz devirdi. " Hayır ablamın haberi bile yok. Sadece annemden ve Leonardo'nun baskılarından biraz kaçmak istedim. Ama rahatsız ettiysem gidebilirim ? " arkasını dönmek için hamle yaptığında kolundan tutup durdurdum. " Hey özür dilerim Lauren bana Jack konusunda güvenmedi sandım. Hoşgeldin " gülümsediğimde oda gülümsedi ve sarıldık. İçeri geçtiğinde Jack'te koşarak teyzesine sarıldı. Biraz muhabbetten sonra Jack'le benim karnım guruldayınca Lana kısa bir kahkaha atıp ayağa kalktı. Lauren'le gülüşlerinin aynı olduğunu fark ettim o an. Lauren'i çok özlediğimide tabi. Lana'nın yaptığı yemekle karnımızı doyurduktan sonra ikisini televizyon izlemeye bıraktım. Bende içerideki kanepeyi açtım. Alice'nin verdiği test sayfalarına baktım biraz. Parmağım sızlamıştı biraz. Ama gözümü korkutabilecek bir test yoktu. Ya da ben öyle sanıyorum bilmiyorum. Kağıtlarla ne kadar ilgilendim bilmiyorum. Ama içeri gittiğimde Lana ve Jack'in sarılıp uyuduklarını gördüm. Anlık olarak gülümseyip böyle bırakmayı düşünsemde bi taraflarının tutulabileceğini anlayıp önce Jack'i kucaklayıp açtığım yatağa götürdüm ardından da Lana'yı. Ablasından daha ağır olduğu gerçeğini inkâr edemem tabi. Aslında yatağı onlara verebilirdim ama, yatakta Lauren'in kokusu var ve ben bencil bir kadınım. Sabah uyandığımda kahvaltının hazır olduğunu fark ettim. Lana çoğu yönüyle ablasına benziyordu. Eğlenerek kahvaltımızı bitirdik. Lana'nın okuluda yolumun üstüydü. Önce onu, sonra da Jack'i bırakıp işe geçtim. Kata çıkıp Alice'nin kapısına varmıştım ki kapının hafif aralık olduğunu fark ettim. İçerideki kişinin Angelina olduğunu fark edince kaşlarım çatıldı tam tıklatıp girecektim ki Angelina'nın sözleri beni durdurdu " Hadi ama Alice o kişi Alexandra olamaz! Sen resmen şehrin kahramanısın ve senden sonra olacak Parker kesinlikle Alexandra olamaz... "

Yaaaa ben çok mutlu olduuuuumm.

Ve bu kesinlikle sizlerin sayesinde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ve bu kesinlikle sizlerin sayesinde. Hikayemi bu kadar desteklediğiniz için çok teşekkür ederim. Sizleri seviyorum ❤ kapak için de morintihar a çok teşekkür ederim :)  Beğendiyseniz o küçük yıldıza basmaya lütfen üşenmeyin :)

AJAN (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin