8.11.2005
Artık biliyor.
Sanem, Buğra'yı sevdiğimi biliyor.
Neredeyse iki aydır beraberler ve ben son iki haftadır yanlarına gitmemeye başladım. Sınıftaki diğer kızlarla takılıyorum, tenefüslerimi onlarla geçiriyorum, hiç olmadı kitap okuyorum. Bir kulübe katıldım, sırf onlarla eve beraber gidip gelmemek için...
Destekleyeceğimi söylemiştim değil mi?
Gerçekten buna niyetim vardı.
Gerçekten.
Ama bu kadar acıtacağını nereden bilebilirdim ki? Birbirlerine her güldüklerinde sevgimde kocaman delik açacaklarını, yanlarında her fazlalık olduğumda ağlama hissinin gözlerimden kirpiklerime akacağını... Nereden bilebilirdim Kemal Sunal filmi izlerken bile ağlayabileceğimi?
Evet, ağladım, Molly.
Hem de Orta Direk Şaban'da.
Neyse, konumuz bu değil.
Konumuz, dayanamayacak duruma gelmem. O hissi bilirsin, hani ölsen kimsenin umurunda olmayacağını, ortalıkta görünmesen kimsenin iplemeyeceğini hissettiğin duyguyu. Ne aşağılık duygudur, yer bitirir adamı. Herkese küsmek, bağırıp çağırmak ve doyasıya ağlamak istersin.
Birileri seni duysun, kalp kırıklığını anlasın istersin... Sen söylemeden birisi anlasın.
Sanem anladı.
Sorunun ne olduğunu sordu, "Neden artık bizimle değilsin, neden gelmiyorsun?" dedi. Sesi çok kırıktı be, Molly. Çok üzülmüş, çok düşünmüş ve işin içinden çıkamamış belli ki. Ona anlatmak istedim; Buğra'yı yıllardır sevdiğimi, ama ona kıyamadığım için kendimi çektiğimi... Ağlamak istedim Molly. Altın kızıma, Sanem'e, anlatmak ve eskiden olduğu gibi ağlamak istedim. Gözlerime baktı usul usul, çekmedi bakışlarını. Söylemek istediklerim olduğunu anladı ve bekledi. Sabırla durdu dakikalarca.
Yapamadım.
Söylemek demek, en yakın arkadaşlarımı bırakmak demekti.
Yapamadım.
Boğazımda iki tane kocaman yumru büyüdü, tüm kelimeleri hapsetti, içinden çıkamadılar ve beni boğdular. Jerry'i bir türlü yakalayamayan gariban Tom gibi öylece kalakaldım.
Sanem anlayışla başını sallayıp, "Sonra tekrar deneyelim, eminim anlatacaksın," dediğinde Buğra geldi. Uzun süredir bizi beraber görmediği için üzgündü ama şimdi beraber olmanın verdiği rahatlama hissi yüzüne yansımıştı. Güzel kahverengi saçları ve aynı renk gözleriyle gülümsedi. Öylesine pervasızdı ki, mutlu oldum. Benim durumumdan habersiz o Sanem ile beraber mutluydu. Onunla olmaktan, sinemeya gitmekten, elini tutmakta ve belki öpmekten...
Midem de oluşan ani sancı ile yüzümü buruşturduğumda bana baktılar. O sırada Buğra'nın eli Sanem'in omzundaydı. O ele uzun süre bakakaldım ve Sanem nereye baktığımı fark ettiğinde yüzü şaşkınlıkla dondu.
Ve anladı.
Neden uzak durduğumu, neden böylesine kilo verdiğimi ve gözlerimin neden hep dalıp dalıp gittiğini anladı. Yalvaran bir yüz ifadesiyle bana baktığında, "N'olur olmasın," der gibi aralanan dudaklarına karşılık omuz silktim.
Ona cesaretle karşılık verdiğimde gözlerimde, "Ben onu senden önce sevdim," kelimeleri gizliydi. Anladığını biliyordum. En yakın arkadaşımdı, çocukluğumun yarısıydı, tabi ki biliyordu.
Kalbi kırılacaktı. Ağlayacaktı. Hatta bana küsecekti.
Ama bilmesi hepimiz için iyi olacaktı.
En azından en yakın arkadaşını neden kaybettiğini bilecekti.
Molly, ya Buğra'yı seçer ve beni bırakırsa ya ikisi de bensiz hayatlarına devam edip mutlu olurlarsa...
Bencillik biliyorum, dostluk olmadığını ya da hasetliğe girdiğini bile biliyorum.
Ama Molly, onun başka birini bu kadar çok sevebileceğini düşüncesi o kadar korkutucu ki... Hep üçüncü kişi olmaktan, en yakın arkadaşımı aldığı için belki Sanem'e kızgınım veya dargın. Bunca yıldır ben onların gözlerindeki her bir duyguyu bilirken, onların benim tek derdimi ve en büyük dermanımı anlayamaması da benim suçum değil ya?
Beni hep bir kenara attıklarını şimdi anlıyorum.
Aslında hep yalnızdım, sadece dostlarım var diye kendimi avutuyordum.
Ama sanırım şimdi resmen yalnızım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal Bilyeleri
Short StoryAllah der ki: "Kimi benden çok seversen, onu senden alırım," ve ekler:"Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım." mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur... Aklın şaşar, dostun...