7. gölge / soğuk esintiler

1.9K 69 15
                                    

Kafasını kaldırıp o zeytin gözlerini benimkilerle buluşturdu. Mesele öpmek değildi, o noktaya gelene kadar bir şeyler yaşayıp, bununla onu taçlandırmaktı. Haddinden fazla seviyordum onu, bazen kelimelerle anlatılamayacak kadar.
"Eh şey..benim mesaim var.." dedi gülümseyerek. "Beni işe bırakır mısın?"
"T-tabi , şey,hadi gidelim ya en iyisi, havada soğudu zaten." dedim ve motora binip şirkete doğru sürdüm.
"Hadi bakalım çalışkan, çok yorma kendini, seni seviyorum " dedim ve alnına bir öpücük kondurdum. O da bana sımsıkı sarıldı ve şirkete girdi.

Deniz'den

Neden hep ben ya, başka çalışan mı yok bu şirkette. Neden sürekli ben mesaiye kalıyorum.
"Tabikide var" dedi bir ses. Arkamı döndüğümde yiğit ordaydı, yanında da bir kız.
"Ee yiğit bey? Siz napıyorsunuz burda?"
"Mesaim var"
"Siz patronsunuz?" diye sordum.
"Neyse boşver şimdi bunu, bak bu deniz" dedi irem'i göstererek. Canım arkadaşım, arkamdan iş çeviren yalancı arkadaşım. "Aaa merhaba i- şey deniz hanım. " dedim.
İremle uzun süredir görüşmüyordum. Benden çocukluk aşkımı çalmıştı, aslında sorun bu değildi çünkü, yiğiti sadece arkadaş olarak görüyorum artık. Kalbimi yüzde yüz tunaya teslim etmiş, onula çok mutluydum. Sadece irem'in arkamdan iş çevirmiş olması beni sinir etmişti.
"E nasılsınız" diye sordum nazikçe.
"Çok iyiyim canım sen?" diye sordu yiğit.
Canım ne be?
Bu soru yetmiyormuş gibi bana sımsıkı sarıldı.
"Eee yiğit bey?"
Hâlâ bırakmıyordu.
"Yiğit. Bey."
"Yigit bey!" diye bağırdığımda anca kendine gelmişti.
"Ne var denizcim?" Sırıtıyordu. Bunu onunla konuşmuştuk o ise sevgilisinin yanında apaçık bana yürüyordu.
"Bakın ben size b-" lafımı tamamlayamadan masadaki kitapların yere düşme sesiyle arkama baktım ve tuna'yı gördüm. Az biraz yıkılmış gibiydi. Hatta fazlasıyla. Bir saniye ..
"Tuna dur! Tuna bekler misin!" Kesin beni yiğitle görmüştü ve tamamen yanlış anlamıştı. Hele de bugün yaşadığımızdan sonra beni yiğitle görmesi çok kötü olmuştu. Muhtemelen onunla oynadığımı, her bir şeyin yalan olduğunu düşünüyordu.

Merdivenleri üçer beşer inmeme rağmen lobiye geldiğimde tunayı hiç bir yerde bulamadım.
"Deniz noldu niye birden koştun" dedi yiğit hızlıca nefes alıp verirken. "Sizn neden geldiniz ki?"
"Bir şey oldu sandım geldim, kötü mü yaptım?" diye sordu.
"Yo..siz bir şey yapmadınız..
"Daha ne yapacaksın! Ben sana demedim mi bir daha benle böyle bir samimiyete girme diye! Neden bana sarılıyorsun! Niye benden uzak durmuyorsun!" diye bağırdım. Gözyaşlarıma hakim olabilirdim. Deniz hadi aka bunu yapabilirsin. Hayır yapamazsın.
Ağlıyordum. Çünkü tuna'yı yeni kazanmışken kaybetmek istemiyordum. Çok kırılyordu. "Deniz yapma böyle.."dedi sessizce ve bana sarıldı. "Benden uzak dur yiğit lütfen.."
"Tamam canım,hepsi geçicek bunların.."diye beni teselli ediyordu.
"Deniz ben.. Her şeyi biliyorum." dedi birden.
"Ne? Neyi biliyorsun?"
"Dün "deniz"in çalıştığı otele gittim. " dedi alaycı bir tavırla.
"Sonra onun İrem olduğunu öğrendim. Tuhaf? Sence de öyle değil mi?"dedi gözlerimin içine bakarak.
"Ş..şey yiğit yani şimdi.."
"Beni keriz yerine koydunuz. Bu oyunu nereye kadar devam ettirecektin! Onunla evleninceye kadar mı! Bana hiç acımadın mı?." sesi sona doğu kısılmıştı.
"Sen benim ilkimsin. Lütfen deniz.. Eskisi gibi olalım. Senden tek isteğim bu. Anca böyle affederim seni." dedi.
"Olur."
Ne. Ne dedim ben, ne oluru , saçmalama deniz. Hemen şimdi hayır de! Hayır de deniz , hayır!
"O zaman iyi geceler, prenses" dedi ve yanağıma bir öpücük kondurup gitti.
Ben napıyordum? Ben şuan ne yapıyordum? Tuna'nın beni sevdiği gibi neden sevemiyordum. Neden elime yüzüme bulaştırıyordum.
Kendime kızmamı bitirdikten sonra tuna'yı aradım. Elbette açmadı. Tekrar aradım. Açmadı.
Yorgun bedenimi taşıyan yorgun ayaklarımla evin yolunu tuttum. Yarın her şey yoluna girecekti. Emindim.

Sabahın ilk gün ışıklarıyla hemen yataktan çıktım ve telefonu bir kez daha elime aldım. Hadi ama tuna, açsan her şeyi düzelticez..
Ama açmıyordu şapşal. Açmıyordu.
Üzerimi giyindikten sonra mutsuz yüzümle beraber şirkete gittim. Masama oturdum ve çalışmaya başladım. Çalışırsam Mutsuz olduğum aklıma gelneyecekti. "Deniz ne bu hâl?" dedi yiğit ve tunanın sandalyesine oturdu. "Kalkar mısın ordan?" dedim.
"Sebep?"
"Tuna. Orası tunanın yeri."dedim.
"Gelirse kalkarım deniz."
"Yiğit. Bey. Bugün izin alsam ? Dün zaten mesaim vardı, bari bugün dinleneyim azcık, hakkım yani, bu benim hakkım." dedim.
"Tabi denizcim, sen nasıl istersen.
"Cim yok, deniz." dedim ve çantamla ceketimi aldığım gibi sahile gittim. Deniz'in derdinden bir deniz anlayabilir anca. Havalar artık soğumaya başlamıştı, hafif de bi esinti vardı. Tıpkı o gece gibi..ama o zaman üşümemiştim. Tunayla cok yakındık, ayrıca tuna'nın kolları kaloriferlere bin basacak şekildeydi. Peki şimdi o nerdeydi? Yoktu. Sebebi neydi? Bendim. Yine ben. Salak ben. Akıllanamayan ben.
Esinti esintiliği bırakmış rüzgara dönüşmüştü. Ben de buna rağmen kafamı kaldırdım ve taburede oturup simit yiyen çifti gördüm. Yok artık, hayat tamamen bana çalışıyordu sanki. Yemeyin, siz simit yemeyin.
Her görüdüğüm şey bana tuna'yı hatırlatıyordu. Hayatımın en güzel ve en neşeli günlerini onunla geçirmiştim. Zar zor beraber olduktan sonra tek seferde kaybetmek de çok üzüyordu ..dayanamıyordum. Nereye gidebileceğine dair de bir fikrim yoktu. Çünkü o tuna'ydı. Otele gideceğini sanmıyorum.
Ama..yurt. Yurda gitmiş olabilirdi. Üzülünce genelde oraya giderdi. Daha da üzülmek için. Yüzüme salak bir gülümseme geldi. Onu bulacaktım, emindim. Yurda gitmeden önce bir markete girip neredeyse maaşımın tamamını çikolata aldım ve sonra yurdun yolunu tuttum. Yurda geldikten sonra kolumdaki saate bakıp çocukların çıkmasını bekledim. Saat tam 2'yi gösterdiğinde üzerime gelen bir çocuk sürüsünün sarılışına maaruz kaldım. Seviyordum onları. "Deniz abla, tuna nerde" diye sordu mert. "İşi varmış, o yüzden ben tek geldim." dedim gülümseyerek. Fakat hepsi bir ağızdan "yalan söylüyorsun!" diye bağırdılar.
"Ama siz de hiçbir seye inanmıyorsunuz." dedim ve elimdeki çikolataları onlara dağıttım.
Esranın elinden tuttum ve tuna'nın eskiden kaldığı odaya gittik. Yatağına uzandım. "Noldu? Tunaya?" diye sordu esra. "Güzelim çalışıyor dedim ya"
"Bunu yalan olduğunu biliyorum, beni kandırmana gerek yok, çok üzülmüşsün.. Gözlerin.. böyle gözlerin kızarmış. Ağlamışsın. " dedi ve yanıma oturdu. "Tuna gitti" dedim sessizce..' Ben onu üzdüm ,hem de çok üzdüm,o beni kalbinin merkezine koydu ama ben beceremedim. Ben her defasına onun sevgisini fark etmedim, ne kadar kırılabilecegini fark etmedim." dedim ve tekrardan ağlamaya başladım. "Ağlama, tuna gelir, o seni seviyor. Bana anlattı. Üzülme" dedi ve minik elleriyle göz yaşlarımı sildi. "Al bunu, tuna hediye etmişti bana, üzülürsen buna sarıl beni hatırla demişti. Şimdi sen üzgünsün o yüzden al senin olsun. " dedi. "Yani bi süreliğine." diyerek de ekledi.
"Alamam ki ben bunu.. Tuna sana vermiş, bu senin." dedim ve bebeği geri verdim. "Al bunu yoksa seni affetmem." dedi.
"Affedilecek ne yaptım ki?" diye sordum meraktan.
"Tunamı üzdün,yetmez mi? O beni için çok değerli, buna rağmen bu bebeği sana veriyorum, hemen alır mısın?" dedi kaşlarını çatarak. Haklıydı, küçücük çocuk bile benden daha cok değer verip, tunanın sevgisini görüyordu. Bir tek ben salağım. "Tamam o zaman Ben gidiyorum şimdi prenses.. Sonra yine görüşürüz.. Bir de.. Tuna gelirse onu sevdiğimi söyler misin, sana inanır. Seni seviyor." dedim ve sımsıkı sarıldım.
"Gelmez." dedi.
"Nasıl gelmez?"
"Gelmez işte, yalnız kalmayı seviyor, buraya mutlu olduğunda gelir, üzülünce değil" dedi.
Bunu da yanlış biliyormuşum. Peki o zaman ben tuna hakkında ne biliyorum. Hiçbir şey. Bana herşeyi anlatmış olmasına rağmen onun hakkında koca bir hiç biliyorum. Elimde bebeğimle evin yolunu tuttum. Her gördüğüm şey bana tunayı hatırlatıyordu, parklar, lokantalar, simitler, kuşlar böcekler , en önemlisi de yetimhane. Orada yaşadığımız şeyler. Yakınlaşmalar. Bana kıyamaması..beni burnundan öptüğünde bile özür diledi.. Ben ise ona her defasında kıydım. Hislerini hic düşünmeden, tuna üzülmez ki diyerek sürekli kırdım onu. Neden üzülmesin, asıl seven üzülür. Değer veren üzülür, onların hakkıdır üzülmek. Benim değil. Ben hatasını ağlayarak örtmeye çalışan bir zavallıyım. Evet , öyleyim.
Eve geldiğimde doğruca odama gidip kendimi yatağın üzerine bıraktım. Ne zaman akıllancaktım, ne zaman insanlar için insanları kırmamayı öğrenecektim. Beni bu kadar seven, bu kadar değer veren adamı, ne zaman tam olarak görecektim. Derin bir "Of" çektim ve yorganı üzerime çektim. Hatta kafama kadar. Zaten oksijen gitmeyen beynime biraz daha gitmemezlik yapsa sorun olmazdı. Böyle ölücektim, evet. Havasızlıktan.
Bir beş on saniye sonra dayanamadım ve kaplumbağa gibi yorganımdan kafamı dışarı temiz havaya uzattım. Üzülmek zor, ama hem tunasızlık hem de üzülmek daha zor. Diğer türlü bi şekilde tuna mutlu ederdi çünkü. Ben hep kendimi düşünen bir bencilmişim aslında . Sürekli birileri beni mutlu etmiş, ama ben hiçbir zaman kimseyi mutlu edememişim. Şirkete gitme isteğim desen, o da yok zaten. Yiğit'in gerçekleri öğrenmesinden sonra dertlerden kurtulduk sanıyordum. Fakat dertler yoldaşımız olmuş, bırakmıyor peşimizi. Esranı bana verdiği bebeğe bir baktım. Çok güzeldi, kıvırcık saçları vardı, benim gibi. Sımsıkı sarıldım ona. Hayatımı üzülmekle geçiriyoruz belkide. Daha çok gülüp eğlenceğimize , daha cok ağlayıp kederleniyoruz. Tuna gelecek, bunu ben de biliyorum. Ama kendisi gelmeden onu getirmek istiyorum. Onu sevdiğimi ispat etmek istiyorum. Ne demiş şair "Herkes yağmuru seviyordu , fakat tüm marifet buluttaydı." Tuna da bir bulut, her şeyi aslında o yapıyor, fakat yine de ben bulut yerine yağmura değer veriyorum. Oysa güneşin ışığına maaruz kalan, içinde şimşekler kopan, ve her gece ağlayan o bulutlardı. Tuna gibi güzel sevenem, ama ben de onu çok seviyordum. Becermeye çalışıyordum işte.

🌿
Sabah uyandığımda yine kahvaltı yapmadan evden çıktım. Kahvaltıyı evde yapmazdım çünkü onun yerine her sabah elinde simitle bekleyen bir tuna'm vardı. Tunanın gittiğini unutmuş olacağım ki, şirketin az uzağında olan parka gidip onu beklemişim. Hem de saatlerce. Kalkamıyordum. O gelmeden burdan kalkmak istemiyordum. Gidişinin üzerinden iki gün geçmişti, fakat bu bana iki asır gibi geliyordu.
Umutlarımı bu parkta bıraktıktan sonra şirkete gittim. Sanki herkes dertsiz, sadece ben acıların çocuğuydum. "Deniz günaydın, biraz geç kaldın." dedi yiğit ama kızgın değildi. " biraz kötü hissediyorum kendimi yiğit bey.." dedim.
"Tuna mı..?" diye sordu.
"Gelmiyor..gitti..gelmiyor. Ben buna dayanamıyorum.."
"Ben de sensizliğe dayanamıyorum ." dedi.
"Bak yiğit ben bunun için zaten özür dilemiştim bari sen yapma.."
"Tamam tamam boşver beni, gelir o ya. Böyle peşinden koşulsun istiyor o . Gözler onda olsun, dikkat çekiyor işte anlasana."
"Hı..çekiyordur." dedim ve işime geri döndüm.
Kabul et maykıl, bensiz buralar cok sıkıcı."
Tuna'nın masasına döndüm ve içimden.
Evet çok sıkıcı. Döner misin artık. Lütfen bak ben salaklığımı fark ettim artık ,bana bu kadar acı cektirme lütfen..
Kim acı çekiyor sence maykıl. Sen mi ben mi. Ayrıca bir şeyi fark ettin mi?
Neyi?
Sen de delirdin benim gibi, şuan masayla konuşuyorsun, ama bu çok tatlı. Bana benziyorsun iyice.
Ne, ya cidden masayla konuşuyorum. Tuna sen gittin masaların konuşuyor.
Dedikodumu yapma.
Hâlâ konuşuyor. "Delircem. İyice psikolojimi bozdun " dedim ve güldüm.

"3. 2. 1. Mesai bitti!" diyen buket'in sesiyle kendime geldim. İşe fazla kaptırmışım kendimi. Yiğit çoktan şirketten ayrılmıştı. İrem'le yemeğe gitmiş, öyle duydum. Hâlâ iremle nasıl görüşüyor anlamıyorum.
Niye anlamıyorsun ki deniz, senle nasıl görüşüyorsa onla da öyle görüşüyor. Sen başlatmadın mı bu oyunu.
Başlattım, iyiki başlatmışım. Her şeyde bir hayır vardır derler. Bu sayede tuna'yla tanıştım ve ondan kopamıyorum. Ona cok bağlanmıştım. Bugün de fazladan mesaiye kalıp onun masasına oturup onunla dertleşecektim. Böyle de yaptım. Sandalyesinin boyunu ayarladıktan sonra bilgisayardan word programını açtım.
"Sevgili tuna. "
Saçmalama deniz, ne bu şimdi.
"Sevgilim tunam"
Yok artık , az içten yaz, çocuk sana neler yazıyor sen ise ilkokul talebesi gibi sevgili öğretmenim yazcaksın neredeyse.
"Tuna.. Yine gittin. Her gittiginde bir sebepten dolayı gittin, bunun için sana kızmam, kızmaya da hakkım yok zaten. Sevgi kelimesinden baya uzak kalmış ben, senin sevginin altında ezildim, oysa kendimi başından beri sana bıraksaydım şimdi burda bunu yazıyor olmazdım. Geleceğini biliyorum. Kulağa egoistce gelebilir fakat benden vazgeçemeyeceğinden eminim. Ben de geçemiyorum çünkü. O gece burda görüp de anladığın her ne ise, o o değildi. Yiğit'in bu samimi davranışı yüzünden ona sonra zaten kızdım. Sen bu zamana kadar ne yaptıysan benim için yaptın ben bunun farkındayım. Biraz geç oldu ama anladım. Senin gibi sevemem, bu imkansız, ama inan bana ben de cok seviyorum. Dışarı çıktığımda, şirkette, evde her yerde her şey seni hatırlatıyor. Sahilde yürürken simit yiyen çiftleri gördüm bugün. Hiçbiri bir sen ve bir ben olmuyor biliyor musun, biz çok farklıyız tuna, ben sana bu kadar alışmışken gitmene nasıl dayanayım.. Sürekli ayıcığıyla uyuyan çocuktan oyuncağı alınmış gibiyim. Sensiz kocaman bir boşluktayım. Karanlık bir boşluk. Hani sen hep gölgeydin ben de ışığındım ya..sen onu yanlış biliyorsun, sen her zaman bir kurtarıcıydın..beni karanlıktan kurtaran. Gölge ise bendim. Varım, ama sana senin yanında olduğumu hissettiremedim. Ben senin değerini bilemedim. "
Gözyaşlarım klavyenin üzerine bir gölet oluşturmuştu. Kolumla klavyeyi sildikten sonra ceketimi aldım ve eve gittim. Pencereden içeri giren ay ışığı bana o gece oteldeyken göle girdiğimiz geceyi hatırlattı.. Orda bir dilek dileyecektik. Tuna muhtemelen benim yigitle ilgili bir şey dileyecegimi düşünmüştür. Oysa ben sadece mutlu olmayı diledim. Ve demek ki mutluluk kaynağım tuna'ymış.

Ertesi sabah alarmdan bile erken, kapıma birisinin vurduğunu duymamla uyandım.
Ne şimdi bu? Komik mi, ben bir çalışanım. Sürekli mesaiye kalıyorum ölüyorum, ayıp değil mi sabahın köründe kapıya dikilmek. Hayır sabah sabah beni görünce nolcak. Terliklerimi ayağıma geçirdikten sonra saya saya kapıya gittim ve açtım.
"Deniz! Tuna'yı buldum!"

🌟özür özür özür, uzun zamandır yazmadım fakat okul var ve derslerim yoğun (bahaneeeeeler) neyse güzel olcak önümüzdeki bölümler. senaryoda baya fikir sahibi olmama yardım eden büşra ,beybisi seviyorum seni🌿🎈

Tuna Gibi SevmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin