1-kafeterya kahvesi

950 91 101
                                    

yeeepyeni kurgumla aranızdayım, umarım beğenirsiniz. iyi okumalar♥

****

İnsanları anlamıyordum, hayır, cidden anlamıyordum. Tek istediğim basit bir americano'ydu ama hayır, bana kahvemi vermesi gereken kız 10 dakikadır falan sıradaki diğer adamla flörtleşiyordu. Dişlerimi gıcırdattım. Hayır Changkyun, bugün sakin bir gün geçirecektin. Hatırla. Ne kadar çok 'hayır' dedim ben? Saydınız mı?

"Pardon-" yaka kartındaki ismi görebilmek için gözlerimi kıstım. "Seoyung, emin ol hiç merak etmiyorum, fakat eminim ki arkamdaki salakla tartıştığınız(!) konu benin kahvemden önemli değildir. Şimdi dön o düz kıçını ve kahvemi getir bana."

Kız şok olmuş bir ifadeyle kesinlikle estetikli olduğu belli olan gözlerini irice açarken, başımı yana eğip 3 nunaralı sinir bozucu gülüşümü yüzüme yerleştirdim. Bir şey söyleyemeden geriye dönüp kahvemi hazırlamaya başlamıştı. Arkamdaki sıraya dönüp pür dikkat bize kesilen insanlara hayali şapkamı çıkararak 'rica ederim' referansımı yaptım. Mükemmeldim be.

Kahvemi alabildiğimde sonunda kafeden çıkabilmiştim. Güya bugün okula erken gidecektim, pfft.

Ya bu biraz fazla hayali bir fikirmiş, eleyelim listeden.

Eh, şimdi ufak bir giriş yapayım. Fazla agresif oldu sanki biraz- ama aslında eğlenceli çocuğumdur. Sadece sabır kapasitem az ve biraz-çokça- umursamaz biriyim. Bu bazı yönlerden kötü(?)

Kimi kandırıyorum, değil.

Adım Changkyun ve son sınıfım-

Eh.. gerisini siz öğrenin bakalım.

****

"Oha, ne kadar erken gelmişsin ya. Biz de yeni öğle arasına giriyorduk."

Yugyeom'un abartılı bir şekilde gülmesiyle yüzümü buruşturdum ve hafifçe kafasına vurdum. Salak bu çocuk, sesinin ayarını tutturamıyor bir türlü. Başım tam ardından benimle dalga geçen Daehyun'a döndüğünde bahanemi göstermek amaçlı elimdeki kahve bardağını göstermiştim.

"Okulumuzda bir kafeterya var, biliyorsun değil mi?"

"Iy, saçmalama. İçine tükürüyorlardır o kahvenin."

Yüzümde tam bir tiksinme ifadesi oluşmuş olacak ki Yugyeom yine gülmüştü.

"Toksinlidir o. İçmeyin sizde. İşiyorlardır be."

Dayanamayıp devam ettiğimde Daehyun derin bir nefes verip elini 'boş versene' anlamında sallamıştı. Asıl sen boş ver. Çocuğa bak. Bakışlarımı kafeteryada gezdirirken bakışlarımın buluştuğu her insan bana başıyla selam veriyordu, hayır, karşılık vermiyordum tabii ki. Popüler olmayı ben istememiştim. Mükemmellik işte.
Of, egoist dediğinizi duyabiliyorum. Realistim bebeklerim.

Bakışlarım daha önce hiç dikkat etmediğim biriyle buluştuğunda, bir süre inceleme ihtiyacı hissettim. Koyu kahverengi saçları geriye doğru taralıydı ki, bu tipik Koreli erkeklerinde pek görünmeyen bir şeydi. Nedense herkes birbirinin kopyası gibiydi(?), tamam yani ben de genelde alnıma doğru serbest bırakırdım ama model verirdim en azından.

Hem ben yakışıklıyım be.

Neyse, çocuğa dönelim. Saçları dışında ilgimi çeken bir başka şeyse bakışlarındaki farklılıktı. Bana bakıyordu ama sanki bedenime değil, içime bakıyordu. Nasıl yapıyordu bunu yahu? Herif korkunçtu resmen. Yüz hatları erkeksiydi ve siyah çerçeveli bir gözlük takıyordu. Okuma gözlüğü gibi bir şeydi ama bu onu inek göstermek yerine baya çekici kılmıştı. Vay be, bir saniye, etkilendim mi ben?

your throne;; wonkyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin