3 - Zorlu Dağ

3K 315 81
                                    


Okul bahçesinden içeri girdiğinde herkes hayretler içinde baştan aşağı sırılsıklam olan Uras'a bakıyordu. Yüzü çizikler içerisindeydi. Lacivert süveterinin ve gri pantolonun birçok yerinde sökükler ve yırtıklar vardı. Sabah özenle taradığı saçları şimdi darmadağınıktı ve anlından aşağı düşerek gözlerini kapatıyordu. Onu gören her öğrenci yüzündeki şaşkınlığı gizleyemiyor, kenara çekiliyor ve gözlerini Uras'tan alamıyordu. Okul, alışık olmadığı bir manzara ile karşı karşıyaydı ve Uras, gören herkesin ilgi odağı haline geliyordu; ancak meraklı bakışların arasında Melis'in yanından az önce geçtiğinin farkında bile değildi.  

Okul binasına girdi Uras. Merdivenlerinden ikinci kata çıktı. Kendi aralarında koridor boyunca gruplar oluşturarak sohbet eden öğrenciler, Uras'ı görür görmez susuyor ve şaşkınlıkla bakakalıyorlardı. Ne olup bittiğini birbirlerine soruyorlar, cevap alamıyorlardı. Uras sınıfına girdi ve sırasına oturdu. Hemen ardından zil çaldı ve öğrenciler yavaş yavaş sınıfta toplanmaya başladılar. Kapıdan giren her öğrenci ilk önce Uras'a bakıyor, sonra yerine oturuyordu. Hemen hemen herkes ne olduğunu öğrenmek istese de kimse Uras'a soru sorma cesaretinde bulunamıyordu. Tabi bir kişi dışında:

"Uras, ne oldu sana? İyi misin?"

Melis'in güzel sesi Uras'ı adeta bir balyoz darbesi gibi yerle bir etti. Uras onun yüzüne bakamadı, cevap da veremedi. Melis belki ilk defa bu kadar dikkatli izliyordu onu. Uras bundan hoşlandığını söyleyemezdi. Melis'in bakışlarının, yüzünün sol yanını ateş gibi yaktığını hissetti. Ona doğru bakmasa da elinin, saçının ve yüzünün her hareketini görebiliyordu. Bugüne kadar Melis'in dikkatini çekmeyi başaramadığı yetmezmiş gibi şimdi bir de bu perişan haliyle onun gözünde rezil olduğunu düşündü. Bu yüzden Melis'le göz göze gelme ve sorusuna cevap verme cesaretini bulamadı.

"Bu ne hal geri zekâlı? N'aptın, belediye çukuruna mı düştün!" Bu, Burak'ın gür ve kalın sesiydi. Uzun boyu ve iri cüssesi ile birden belirmişti sağ tarafında. Ona da cevap vermedi Uras. Önüne bakmaya devam etti.

"Sağır mısın oğlum? Abi bu tam bir mal ya! Hop! Sana diyorum ezik!"

"Burak! Rahat bırakır mısın çocuğu?" diye araya girdi Melis.

"Baksana bu çocuk gayet rahat zaten... Üstündekileri çıkarmadan duş alıp gelmiş." diyerek yüksek bir kahkaha patlattı Burak. Yanından hiç ayrılmayan sadık korumaları Mert ve Tunç da bu kahkahaya keyifle eşlik ettiler. Aslında gülen sadece onlar değildi. Bütün sınıf oturdukları yerden Uras'a bakıyor ve olanlardan keyif alıyor gibi görünüyorlardı. Yüzlerindeki şaşkınlık, yerini alaycı ve muzip bir ifadeye bırakmıştı.

"Yazık gülmeyin ya. Belki ek iş olarak lağımcılık yapıyordur. Tam kendisine layık bir iş sonuçta değil mi?" diye bağırdı Mert herkesin duyabileceği bir şekilde. Bu sefer birçoğu çekinmeden sesli gülmeye başladı.

"Nerede ıslandın lan sen? Seni üvey annen-baban eve almıyor mu yoksa? Kulübede falan mı yatıyorsun?" dedi Tunç, eliyle Uras'ı göstererek. Uras kendisine söylenen bu sözlere rağmen sadece önüne bakıyor ve tepki vermiyordu.

 Uras kendisine söylenen bu sözlere rağmen sadece önüne bakıyor ve tepki vermiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ayaklarına bakın! Kum mu bunlar?"

"Belki sahilde yatmıştır bu gece."

"Her yeri yırtılmış. Ne kadar utanç verici!"

"Baksanıza hiçbir şey söylemiyor. Dilini de yutmuş bu."

"Birazcık aklı vardı, onu da kaybetmiş zavallı."

"Bugüne kadar kimseyle çıkmamış."

"Bu ne kadar ezik bir tip ya! Şuna bak."

"Allah'ım sana şükürler olsun bu ezik gibi değilim."

"Böyle okula mı gelinir? Neden eve gitmemiş ki?"

Kızlar da katılmıştı konuşmalara. Kimileri kahkahaları patlatıyor, kimileri yüksek sesle konuşuyor, bir kısmı da kendi aralarında fısıldaşmayı yeğliyordu.

"Evlatlıkmış o." dedi birisi.

"Yazık annesi ve babası yangında ölmüş diyorlar."

"Kesin evi bu ateşe vermiştir."

"Böyle tiplere hiç güven olmaz."

"Bunun gibilerden uzak durmak lazım aslında."

"Kim bilir, nasıl bu hale geldi."

"Ben olsam bu şekilde okula hayatta gelmezdim. Öleyim daha iyi."

Her ne kadar fısıltıyla konuşsalar, Uras onları duyabiliyordu. Yanı başında cellat gibi dikilen Burak'ın bağırarak konuşmalarına ve kahkahalarına rağmen... Buharlaşmak istedi o an. Buharlaşıp atmosfere karışıp yok olmak ve bir daha hiç hatırlanmamak...

Birden sol elinde sıcak bir dokunuş hissetti. Bu Melis'in eliydi.

"Yeter artık ya yeter! Ne istiyorsunuz bu çocuktan ya! Bugüne kadar ne zararı oldu size?" diye bağırdı Melis sınıf arkadaşlarına. Okulun en popüler kızından böylesine bir davranış beklemiyorlardı ki herkes şaşkınlığa uğramıştı.

Uras ve İlk Yolculuk (Kitap Oldu) *MİRASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin