III - ESARET

408K 15.2K 5.4K
                                    



SERZENİŞ LEYL

3.BÖLÜM

ESARET

🍂

Hayatıma o girdiğinden beri, kötü bir kâbus gördüğümü ve günün birinde uyanacağımı düşünerek katlanmıştım her şeye. Aksini hiç düşünmemiştim, yoksa ne kalırdı benden geriye? Tek isteği gökyüzünde özgürce uçmak olan bir serçeyi altın kafese tıkmak gibiydi bu yaptığı. Ruhumu öldürmek ama bedenimi yanında zorla tutmaktı. Ben dört aydır onun şehrinde esirdim, neden kimse görmüyordu? Sustuklarım serzeniş dolu bir çığlıktı, neden kimse duymuyordu?

Dün gece kafesimin kapaklarını araladım ve arkama bile bakmadan kaçtım. Yolun sonunda yine onun kafesine hapsoldum ama mühim değildi. Özgürlüğün düşüncesi bile güzeldi. Dün gece, onun bir kadını öldürdüğüne şahit oldum. Yandım, ağladım, yalvardım ama çare değildi. Kanadı kırık bir serçenin, duygusuz bir canavara gücü yetmeyecekti. Ama onun sonunu getirirken son nefesimi vereceğimi bilsem de vazgeçmeyecektim. Günün birinde işlediği suçu herkes öğrenecekti.

Eve geldiğimde vakit öğlendi. Bora beni bırakır bırakmaz gitmişti. Tek katlı ve bahçeli, anneme göre küçük ve gösterişsiz, bana göre şirin ve güzel olan evimizin kapısından içeri girer girmez annemle karşılaştım. Evde başka kimse yok gibiydi. Zaten babam hafta sonu bile olsa bu saatte evde olmazdı. Annem asık bir suratla ve sorgulayıcı bakışlarla bakıyordu bana. Dün akşam eve dönmeyişim evde nasıl bir kaos yaratmıştı merak ediyordum. Annem kapıyı kapatırken holün girişinde durdum ve çamurlu ayakkabılarımı bir kenarda bırakarak içeriye doğru yürüdüm.

"Nereye?" diye sordu annem soğuk bir ses tonuyla. "Geceden bu yana gözümü bile kırpmadım senin yüzünden. Neredeydin? Neden eve gelmedin?"

Annemin sabırsız sorularını duymazdan gelerek koridordan sağa döndüm ve en dipte kalan odamın kapısını aralayarak içeriye girdim. Tek kişilik bir yataktan, klâsik bir gardıroptan, sıradan bir çalışma masasından ve küçük bir kitaplıktan ibaret olan odam, Bora'nın bana vaat ettiği hayattan daha huzur vericiydi.

Yatağımın kenarına oturduktan sonra yönümü pencereye döndüm. Annem arkamdan gelip kapıyı sessizce örttüğünde, "Sana soruyorum," diye söylendi. "Dün gece neredeydin?"

Bir müddet sessiz kaldım ve ruhen ne denli yorgun olduğumu fark ederek derin bir nefes aldım. Annem tepemde dikiliyordu. "Sevgili damat adayının yanındaydım anne," dedim yorgun bir sesle. "Bora sana haber verdi sanıyorum, neyin merakı bu?"

"Evet, mesaj atıp haber verdi." Annem iki adımda diğer tarafa geçerek yatağımın boş kısmına oturdu ve ayakkabısının topuklarını rahatsız edici bir şekilde zemine sürttü.

"Ama bu yaptığınız doğru değildi," dediğinde sesi ele veriyordu kızgınlığını. "Dün senin yüzünden babana yalan söylemek zorunda kaldım. Hande Hilal'de kalacakmış dedim. Baban buna bile ne kadar söylendi biliyor musun? Neyse ki abin eve geç geldi de senin nerede olduğunu sormadı bile."

Tüm bu bahsettiği detayların önemsiz olduğunu vurgulamak istercesine kafasını iki yana salladı. "Aman neyse ne. Hiç böyle yapmazdın sen, neden gelmedin eve? Yoksa kavga mı ettiniz?"

Sorduğu son sorunun ardından, kahverengi gözleri korkuyla büyümüştü. Babamın beş parasız ve işsiz kalma korkusundan sonra, benim Bora'yla yollarımı ayıracak olmam annemin en büyük korkusu olmuştu. Koyu bir göz makyajının çevrelediği gözlerine bakarken, "Rimelin akmış," dedim umursamaz bir şekilde. "Kötü görünüyorsun."

SERZENİŞ (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin