~57~

101K 7.8K 903
                                    


Derin bir nefes alarak denizin güzel kokusunu içime çektim. Aldığım her nefes daha canlı hissetmemi sağlıyordu. Bebeğimin de durumu benden farklı değildi. İçimde hareket ettiğini hissetmek... bu eşsiz bir duyguydu. O da benim gibi huzurlu olmalıydı.

Elimi karnımın üzerinde gezdirdim ve yüzümde gülümsememle ayaklarımı gıdıklayan beyaz köpüklere baktım. Bu güzel günü ömrümün her anında beklediğimi, bilmeden yaşamıştım. Düşününce her şeye değer ,diyordum. Doğru yada yanlış , aldığım kararlar bu günümü inşa etmem için gereken birer tuğlaydı. Ancak eksik olan bir şeyler vardı. Değerinin farkında olduğum , her an yanımda olmasını dilediğim biri, birileri... Kratos.

Sahi o nerede?

Başımı çevirdim ve kucağında küçük meleğimizle ilgilenirken, bana bakan sevdiğimi baktım. Kratos küçük kızımız ile ilgilenmeye çalışırken gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Yüzünde eşsiz bir gülümseme vardı ve ona bakarken gülümsediğimi fark ettim.

Küçük meleğim babasının ilgisini üzerinde tutmak için şirinliklerini sergiliyordu. Gülücükleri ise kulağıma müzik melodileri gibi geliyordu. Baba kızın görüntüleri, hiç bir ressamın resmedemeyeceği bir manzara gibiydi. Doyasıya izlemek istedim onları, oysa ne kadar bakarsam bakayım doyamayacaktım.

Suyun dizimin üzerine geçmeyeceği kısmında yürüyordum. Su soğuk sayılmazdı. Rahatlatıcı bir etkiye sahipti.

Kratos gel işareti yapıyordu . Bir kaç adım atıp sudan çıktım. Ancak kumun üzerinde yürürken küçük dalgalar ayaklarıma çarpıp geri kaçıyordu. Üzerine bastığım kum zerrecikleri ayaklarıma tutunmakta ısrarcı gibiydiler. Ayak parmaklarımın belirgin izleri kumda geçici hatıralar bırakıyordu.

Sudan çıktığımda rüzgar düşmanım olmuşçasına esti ve ürpermeme sebep oldu. Üzerimdeki bir parça kumaş ıslanmıştı ve rüzgar estikçe üşümeme sebep oluyordu. Kumaşı çekiştirirken karnımı örtmeye özen gösterdim. Kıymetli bir parçam hala bedenime muhtaçtı.

"Anne." Zoí babasının kucağındaydı ve bütün sevecenliğiyle bana sesleniyordu. Dikkatli olmaya özen gösterirken dizlerimin üzerine çöktüm. Meleğimse küçük ama aceleci adımlar ile kollarıma koştu. Kollarımın arasındaki güzel varlığa sarıldım. Kokusunu içime çekerek başına bir öpücük kondurdum. Benim küçük bir kopyam gibiydi. Saçları babasının saçlarının rengini tam olarak almıştı. Simsiyahtı. Benim saçlarımda kahverenginin koyu tonları daha hakimdi. Gözleri benim kızım olduğunu , benim bir parçam olduğunu haykırırcasına masmaviydi. Bazen ıssız bir limanın durgun denizi gibi berrak mavi tonlarında. Bazense okyanusun hırçın turkuaz rengindeydi.

Zoí kollarım arasından çıkarken Kratos yanımıza geldi. Zoí 'nin şakağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra yanıma diz çöktü. Teklifsizce boynuma sarıldığında bedeninin sıcaklığına sığındım. Sanki buna ihtiyacımın olduğunu hissetmişti. Göğsüne başımı yaslarken gözlerimi kapattım. Kokusu her nefeste daha fazla işliyordu zihnime. Bir kadın önce sevdiğinin kokusuna aşık olurdu ama bir anne yavrusunun... Ben bu iki kokuya da aynı anda aşıktım. İkisinden de vaz geçemezdim.

Kratos'un hareketlenmesiyle geri çekileceğini sandım. Yanılmıştım. Kratos geri çekilmiyordu. Boyun girintime bir öpücük kondurdu. Dudaklarının tenimdeki teması ile titredim. Kesik bir nefesi almayı başarırken ellerimi boynunda birleştirdim. Ensesindeki uzun ve dokunulası yumuşak saçlarında parmaklarımı gezdiriyordum. Alıp verdiği sık nefesler tenime nüfus ettikçe kalbimin sessini işitir hala gelmiştim. Öpücükleri belli bir güzergahta devam etti. Kulağımın hemen arkasında hassas bir noktama öpücük kondururken "Seni özledim." diye fısıldadı. Sesindeki tutku ,aşk beni sarsmaya yetmişti. Gözlerine bakma ihtiyacıyla doldum. Bir elim hala ensesinde gezinirken diğer elimi yüzüne getirdim. Parmaklarımın ucunda bir ateş parçası vardı sanki. Dokunanı yanmaya teşvik ederdi. Gözlerine baktığımda gördüğüm , umduğum siyah gözlerdi. Tek bir renk bünyesinden bu kadar duyguyu nasıl barındırabilir ve bu kadar güzel bakabilirdi.

Kaçak Prenses -Ateş-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin