Diana ile Arthur bir süre daha yıldızları izlediler. Diana annesini düşünüyordu. Onu görmeyeli uzun zaman olmuştu. Özlemişti. İnsan annesini özlemez miydi?
Arthur ise ablası hakkında birşeyler düşünüyordu. Siyah kaşları yine çatılmıştı. Onun sırlarını merak ediyordu. Diana kilitli bir kutuydu. Arthurda anahtarı yoktu. Beklemesi gerekiyordu. Zamanla kilidi paslanacaktı. İşte o zaman Arthur kilidi kırıp açacak ve sakladığı herşeyi öğrenecekti.
Diana'nın gözleri kendiliğinden kapanmıştı. Kraliçe olmak onu yoruyordu.
Arthur ablasına dönünce uyuduğunu gördü. Hafifçe doğrulurken bağırmamak için dudağını dişliyordu. Doğrulunca beyaz gömleğine kaşını sildi. Beyaz gömleğinin kolu artık kırmızıydı. Etrafına bakındı. Atlar yoktu. Kendiside gözlerini kapattı.
Arthur ayak sesleri duyunca hızla gözlerini açtı. Uzaktan konuşma sesleri geliyordu.
"Diana!" Ablasının omzunu dürttü. "Kalk hadi!"
Diana gözlerini açıp yüzünü buruşturdu. Dirseğinin ağrısına belinin ağrısıda eklenmişti. Bütün gece uyuduğuna inanamıyordu.
Diana yerden güç alarak ayağa kalktı. Başı dönünce sendeledi ve yere düştü. Diana bir küfür mırıldandı.
Arthur'un ağzı açık kaldı. "Saray adabına ne olduğu senin?"
"Saray adabı sarayda geçerlidir"
Konuşma sesleri epey yakınlaşmıştı. Arthur ayağa kalkmaya çalışsa da beceremedi.
Diana tekrar ayağa kalkmaya çalıştı. Bu seferde pelerine bastığı için sendeledi.
Kılıcı çekerken çıkan o ince sesi duydu. Kafasını kaldırdığında iki genç ona bakıyordu. Birisi kılıcını çekmişti.
"Sarhoş musun?" diye sordu kılıcı çekili olan. Adam Diana'ya dikkatle baktı.
Diana'da üstüne baktı. Toz toprak içinde kalmıştı. "Hayır"
"Ellerini kaldır!"
"Diana!" Diana kafasını Arthur'a çevirdi. O an üçüncü kişiyi farketti. Arthur'un boğazına kılıcı dayamış her an kesmeye hazırdı.
Karşısındaki adam diz çökünce Diana ona baktı. "Majesteleri, ben özür dilerim. Siz olduğunuzu bilmiyordum" Adam konuşurken sürekli kekelemişti. Diğer iki adamda diz çökmüştü.
Arthur ablasının donup kaldığını farketti. Boş gözlerle önündeki adama bakıyordu. Ellerini hafif havaya kaldırmıştı.
Arthur, "Abla!" diye bağırdı. Diana kendine geldi. Onu tanıyordu.
İki yıl önceydi. Diana, Casio ile küçük, sevimli bir evde kalıyordu. Bu ev hem şehirden uzaktı hem de onlara bakan gözlerden. Evin biraz uzağında bir dere akıyordu.
Diana o evi seviyordu. O evi sevmesinin bir diğer nedeni ise içinde Casio'nun olmasıydı. Casio ona ok kullanmayı öğretiyordu. Ondan nasıl savaşacağını öğreniyordu. Karşılığında ise sevgisini sunuyordu. Asla aşkı yaşamadılar ama ikiside sevilmeyi öğrendi.
Diana ile Casio yemeğini yemiş birbirilerine anılarını anlatıyorlardı. Bir an ikiside sustu. Diana gülümsedi. Casio'nun içi eridi.
Casio onun güzel yüzüne aldanmıştı. Diana ise yapacağını yapıp onu kendine bağlamıştı. Casio, Diana'nın herşeyine hayrandı. Özellikle ne zaman nasıl olacağını bilmesine. Yeri geldi mi aldığı saray adabına uyardı. Yeri geldiğinde de halktanmış gibi davranırdı. Özellikle onun kim olduğunu bilmeyen insanların dertlerini dinlemesini severdi. O kesinlikle halkıyla ilgilenirdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diana
Historical FictionBabasının tahtını ele geçiren güzel ve zalim Diana'nın hayatı bundan sonra nasıl olacaktı? Bir kadın bir ülkeyi yönetip, topraklarına toprak katabilir miydi? Kimse ona inanmadı. Ama o hükümdar olmak için yaratılmıştı. O güzel ve zalimdi. Kitaptaki o...