*You Were Born - Cloud Coult
Otomattan aldığı kahvelerle birlikte bekleme salonuna doğru yürüdü ve epey bitkin görünen Asya'nın yanına oturdu Cem Bey. Sütlü kahveyi ona uzatırken sordu:
"Eniştene haber verdin mi?"
"Aklımdan çıkmış." diye mırıldandı kız kahveyi alırken. Aklı başka yerlerdeymiş gibi görünüyordu.
Ona bakarken muhtemelen zihninin de dış görünümü kadar dağınık olduğunu düşündü Cem Bey.
"İyi olmuş aramadığın." dedi daha çok kendi kendine. "Yarın haber veririz. Şu anda aramamız onu endişelendirmekten başka bir işe yaramayacak."
Asya söylediklerini duymuyormuş gibi görünmesine rağmen başını olumlu anlamda salladı ve kahvesinden ilk yudumunu aldı. Adam da onu taklit etti.
"Senin nasıl haberin oldu?" diye sordu Cem Bey arkasına yaslanırken. Başını duvara dayadığında adem elması güçlükle aşağı yukarı doğru hareket etti. Acımasız bir el boğazını kavramış gibi hissediyordu. Kızının ve torunun içeride yaşam savaşı verdiğini düşündükçe elin baskısı artıyor, nefes almasını güçleştiriyordu. Bu yüzden mümkün olduğunca bunu düşünememeye ve aklını meşgul tutmaya çalışıyordu.
Sorduğu soruyla birlikte Asya'nın bakışları yüzüne çevrildi. Yanına oturduğundan beri ilk kez kızın dikkatini çekmeyi başarmıştı.
"Ben bu akşam yurtta değildim baba, ablamdaydım. İki gündür orada kalıyorum."
"Neden?" dedi adam. Kızının yüzündeki mahcup ifadeye bakarken kaşlarının çatıldığını hissedebiliyordu.
"Ablam haftanın başından beri pekiyi değildi. Hatta bu yüzden eniştem hiç gitmek istememiş, ablam onu zorla göndermiş. Ama o gittikten sonra iyice kötü olmuş. Beni aradı. Ben de hemen yanına gittim. Bu akşam kusmaya başlayınca da buraya getirdim onu."
Duydukları, Cem Bey'in kalbinin burkulmasına sebep olmuştu. "Bana neden haber vermedin kızım? Bilseydim, ben de yanınızda olurdum."
Sitem dolu sözlerine rağmen ses tonu son derece hüzünlü ve yumuşaktı. Perişan haldeki kızını azarlamak veya iyice korkutmak istemiyordu. Kendinde bunu yapacak güç de bulamıyordu zaten.
"Bu akşam çok üzgün olacağını biliyorduk." diye açıkladı Asya ağlamaklı bir ses tonuyla. "Seni daha fazla üzmek istemedik."
"Güzel kızım," dedi Cem Bey kırılgan bir sesle, kızının dolu dolu gözlerine bakarken içinden bir parça kopup gitmişti. "Beni üzecek tek şey sizden uzak kalmak. Derdinizi, sıkıntınızı paylaşamamak..."
"Ama baba sen..."
Kısa bir duraksamanın ardından Asya burnunu çekti. Birkaç yaşın yanağından süzülmesine engel olamadı. Bunun üzerine Cem Bey daha fazla dayanamadı ve küçük kızını kollarının arasına aldı. Sekiz yıl aradan sonra ilk kez eskisi gibi sarılabilmişti küçük kızına.
"Annem gittiğinde evi müze haline getirdin ve kendini oraya kilitledin. Eve her geldiğimde seni annemin hayaletiyle konuşurken ve yemek yerken görmek canımı yakıyordu."
"Annenizi çok özlüyorum." diye itiraf etti adam ilk kez ona. Kendi kendine defalarca kez söylemişti; ama kızlarına hiç söylememişti.
"Onu biz de özlüyoruz baba." dedi Asya da babasına sarılarak. "Ama seni de özledik. Sana ihtiyacımız var."
"Biliyorum ve bu zamana kadar bunu fark edemediğim için çok üzgünüm." dedi adam ve sonra içini kemiren kocaman 'keşke'yi dile getirdi. "Keşke bunu daha önce fark edebilseydim. O zaman ablanın yanında olabilirdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Cem Bey
Short StoryHuysuz ve yalnız bir adam. Münasebetsiz ve geveze bir komşu. Ve ikisini bir araya getiren sürprizlerle dolu bir akşam. "Hayatta öğrendiğim her şeyi üç kelime ile özetleyebilirim. Hayat devam ediyor." -Robert Frost Pişmanlıklarla, ikinci şanslarla v...