50. Bölüm - Bindik Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamete

8.5K 570 127
                                    

           Tao, gecenin karanlığında hızla ilerliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

           Tao, gecenin karanlığında hızla ilerliyordu. Yüzü gözü, üstü başı dumandan berbat olmuştu, üstelik çok kötü is kokuyordu. Bir an evvel eve gitmeli ve kendini bir güzel temizlemeliydi. Bir yandan da yangını kimin çıkardığını düşünüyordu hala. Carlos'tan kim intikam almak isteyebilirdi ki, kimin işine yarardı çiftliğin ve bağların yok olması? Gizli düşman kimdi? Aldıkları yeni işle mi ilgiliydi, birilerinin işine çomak mı sokmuşlardı? Cevaplayamadığı sorular aklını kurcaladı bir süre, sonra yola odaklandı yine. Şehrin içine girdikten bir müddet sonra, kendi evinin yoluna değil de farklı bir yöne kırdı direksiyonu. Neden bu yola girmek istemişti hiçbir fikri yoktu ama iradesi dışında oluşan bu durum Tao'yu pek şaşırtmadı. Duyguları onu buraya, Şeyma'nın evinin önüne kadar getirmişti. Arabayı yolun kenarına çekip indi. Üçüncü katın pencerelerine doğru baktı. Şeyma'nın salonundan gelen ışık, onun evde olduğunu gösteriyordu, demek ki daha yatmamıştı. Telefonu eline aldı, önce saate baktı, of sabahın dördü olmuştu neredeyse. Şeyma'nın bu saate kadar neden uyumadığını merak etti. Onu arayıp geldiğini haber vermek istedi ama sonra vazgeçti. Asi kızın ne yapacağı belli olmazdı, en iyisi kapısını çalarak sürpriz yapmaktı. Bu saatte, bu sürprizden  memnun kalacağını sanmıyordu ama onu çıldırtmak çok hoşuna gidiyordu. Güldü, tekrar penceresine baktı ve apartmana yürüdü. Buraya ilk geldiğinde binaya girebilmek için binanın şifreli kapısıyla karşılaşmıştı. Şifreyi nasıl öğreneceğini düşünüyordu ki apartmanda oturan yaşlı bir kadın ondan önce davranmış ve tuşlara dokunmuştu. Bu işi ağır ağır yaptığından, hem de Tao boyunun uzun olmasının nimetlerinden yararlanarak rahatlıkla okumuştu şifreyi. Şimdi binaya girmek dert değildi onun için. Hiç zorlanmadan içeri girdi ve asansöre binip üçüncü kata çıktı. Şeyma'nın kapısını çaldı ve bekledi. Bu kapının da şifresini öğrense iyi olacaktı. İçeri kendi evi gibi girme düşüncesi Tao'yu tuhaf bir duyguya sürükledi. Şeyma'ya şu an gerçekten sürpriz yapacaktı, "Umarım korkmaz bu halimden." diyerek yine güldü.

        Aslında buraya neden geldiğini çok iyi biliyordu. Yangın sırasında aklına daha önce üstünde durmadığı bir sürü şey takılmıştı Tao'nun. Hayatın muhasebesini yapmıştı o sırada. İnsan her şeye sahip olabilirdi; güçlü sağlıklı bir bedene, harcasan da bitmeyecek olan paraya ve paranın getirdiği bitmez tükenmez zannettiğin mala mülke...  Sonra bir kıvılcım, bir dert, sahip olduğun her şeyi bir anda yakıp kül edebilir, silip götürebilirdi. Hayat ve sahip olunanlar gerçekten bir pamuk ipliğine bağlıydı. Değer verdiğin herkes, her şey bir anda yok olabilirdi. Güçlü bir bedenin aciz bir bedene dönüşebileceğini fark etmişti ve yaşadığı hayatın ne kadar kof olduğunu. Carlos'u yıllardır ailesi için mücadele ederken izlemişti. Onu hep takdir etmiş, varlığından, onun arkadaşlığından hep gurur duymuştu. Ama içinde bir yerlerde gizli bir kıskançlık da duymuştu aslında. Ailesine sahip çıkışını, umutsuz babası için bile bir kere olsun yılmayışını, daha küçük bir çocukken büyük  sorumlulukların altından kalkışını onunla birlikte kendisi de görmüştü. Bu akşamki yangında Carlos'u yine ailesi için  gözü kararmış bir halde mücadele ederken görmüştü. Tüm kardeşler el birliğiyle nasıl da çabalamışlar, birlikte tek bir güç olmuşlardı.

UZUN BEYAZ BULUTLARIN ÜLKESİNDE BİR SERAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin