Balo - 1

11 6 1
                                    


Eğlence platformlarının karanlıkla sıvanmış Hükümdarlık Şatosu'na vuran ışığı Yarîn'in ağlamaktan şişmiş yüzünde çaresiz gölgeler bırakıyordu. Odadaki her gölgeden fırlayıp sakalını sıvazlayarak tatlı tatlı gülümseyen Klino'nun hayalinden kaçmak için kendini pencereye atmış, midesini bulandıran zafer eğlencelerine akan soyluları seyretmekten başka bir yol bulamamıştı. Yüzlerce têth aşağıda, Ozzshu çılgınca figürlerle komutanlara yaltaklanırken devasa platformlar ana balo kompleksine kenetleniyor, binlerce soylu; rengârenk yüzleri ve kabarmış giysileriyle sahte kıkırdamaların arasına dalıyordu.

Kapı açılınca Yarîn neden heyecanlandığını bilemeden hızla arkasına döndü. Shara; ışığa verdiği komutla odayı aydınlatarak vücudunu saran beyaz Tajj derisinden, yakaları kalkık gösterişli giysisiyle içeriye ilerlerken o farkettirmeden; az önce bir çabuk bileğine geçirdiği yalott'u tekrardan beline takmaya çalışıyordu. Yaşlı kadın Hur, OrthAsh gezegeninde doğduğu günden beri yalnız bırakmadığı hanımını izlerken dişsiz ağzını açarak Yarîn'e gülümsedi.

"Böyle siyahlarla mı katılacaksın baloya?" dedi Shara büyük, anlamlı gözlerini biraz daha açarak.

"Evet," diye yanıtladı onu Yarîn, sinirli ya da üzgün olduğunu ele vermeyen inatçı sesiyle.

Shara kuzguni saçların arasında bembeyaz parlayan yüzünü, organik duvarlarla sarılmış odayı bir çatlak gibi dönen akvaryumda renk cümbüşü oluşturarak gezinen egzotik balıklara çevirerek zaman kazanmaya, benliğini ele geçiren kızgınlığa hakim olmaya çalışıyordu.

"Ne elde edeceğini zannediyorsun ki Yarîn? Yönetimi karşına almak sana ne yarar sağlayacak?"

"Ya sen anne?" diye karşılık verirken Yarîn gözlerini yine aşağıdaki cümbüşe çevirmişti. "TholennKay ve diğer soylu kokonalarla niçin didişip duruyorsun o zaman?"

"Burada konu ben değilim Yarîn. Ben seni düşünüyorum. Kendini mahvetmene engel olmaya çalışıyorum."

"Bense Kûth hükümdarlığının ezip yokettiği ırkları, bu galakside doğan birbirinden değerli kişilerin, sadece barış istedikleri için katledilişini düşünüyorum. Düşündükçe de yaşamaktan nefret ediyorum."

Oluşan sessizliğin gerilimi yere çökmüş, odanın ortasındaki taş ocakta hiç sönmeden binlerce hahttır yanan ateşe özel otlardan yaptığı bir karışımı koyan Hur'un çıkardığı metalik seslerle bir nebze hafiflemişti.

"Klino öldü mü?" diye sordu Shara, kötü bir cevap duymaktan korktuğunu belli edercesine.

"Bilmiyorum," dedi Yarîn annesine dönerek. Gözlerine dolan yaşların taşmasını engellemek için dişleri birbirine geçmiş, dudakları büzüşmüştü. Ve öylece, bir şey söyleyemeden kalakaldı.

Buruş buruş yüzünde sevimli gülüşüyle ayağa kalkan Hur elinde, fokurtulu sislerin üstünü kaymak tabakası gibi kapladığı yeşil karışımı önce Yarîn'e sonra Shara'ya tuttu. İki kadın buharın okşadığı sert yüzleriyle birbirlerine baktılar.

"Her şeyden haberim var Yarîn," dedi birden Shara. "Çok tehlikeli bir oyun oynuyorsun."

Elindeki karışımın boğazını yakarak midesine süzülmesini bekledi Yarîn. Şifacı Hur'un yaptığı her şeyin bir anlamı olduğunu, kişileri yüzleşmek zorunda kalacakları şeylere hazırladığını biliyordu. Beyninde uğultularla yürürken vücudunun gevşediğini hissetti ve hiçbir şey anlamıyormuş gibi boş bakışlarla annesini süzdü.

"Ne dediğini anlayamadım anne."

"Saray içinde bazı dedikodular dönüyor Yarîn. Yakında soruşturmaya uğrayabilirsin."

"Ne için soruşturacaklar beni?"

"ShamîGarr'ın kutsal sarayı Alt Ahk Salarr'da gizli toplantılar yapıldığı konusunda söylentiler var."

Yarîn ciddi bir yüzle annesini süzdü. "Böyle bir şeyden haberim yok. Ben sana neyin peşinde olduğumu açıkça söyledim."

"Kendini yoketmek istiyorsun Yarîn. Ama sadece seni ortadan kaldırmazlar. Bu sarayda, bir avuç kalmış iyi Kûthluyu da tehlikeye atma."

Yarîn taş pencereye dayanarak normalde başka ırkların rahatlıkla başını döndürecek uçuruma baktı. Benliğinin aşağıya yuvarlanmasını izlerken yüzünü alay dolu bir gülüş kapladı. Gökyüzü ateş kazanları taşıyan küçük platformlarla dolmuştu. Tekrar annesine döndüğünde içini yumuşatan karışıma karşı koymakta ne kadar becerikli olduğunu gösteren bir tonda "Seni anlamıyorum anne," dedi. "Nefret ettiğin bu sistemi zorlamak adına hiçbir şey yapmadan, bütün gün sızlanarak etrafta dolaşmaktan ne zevk alıyorsun?"

"Terbiyesizleşme," dedi Shara elindeki bardağı yere atarak.

"Ben senin gibi olamam anne." derken yorgun bedenini oradaki koltuğa attı Yarîn ve verdiği komutla oda karanlığa gömülüp kendini ocağın silik ateşinin parıltılarına bıraktı. "Tiksindiğim tiplerin arasında kibirli kibirli dolaşmaktansa onları yoketmeyi yeğlerim... Ve de öyle olacak."

Solgun ışık Hur'un yüzündeki acımasız gülüşü aydınlatmayı başarıyordu. Shara bir süre derin soluklar alarak bekledikten sonra hışımla dönüp odadan dışarı çıktı. Kıs kıs gülerek onu izledi Hur. Kapı yeniden taş bloğa gömülürken Yarîn'in gözyaşları siyah elbisesinde hiç çıkmayacakmış gibi görünen koyu lekeler bırakıyordu.

Ve ansızın odanın içine süzülen fısıltıyla kendini ileriye fırlatıp bir parende atarak vahşi gözlerle pencereye baktı Yarîn. Doğrulurken bileğine geçmiş yalott'un kalkanı açılmıştı bile.

"Korkma Yarîn," dedi karanlıktan daha kara bir gölge. "Sana Klino'dan haber getirdim."

Işığı yakmaması gerektiğini bilerek temkinli adımlarla ilerledi Yarîn. Orada kırmızı gözlerinde tehlikeli pırıltılarla kendisini süzen Jothakk'ın yanına kadar geldi. Bakışları yumuşamıştı. Bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı. Ve bir anda yere eğilip bacağını savurarak kapkara bedeni yerden kesiverdi. Enerji ipleriyle sarmalanan Jothakk boğazına soğuk çeliğiyle dayanan yalott'un yol açtığı hırıltılı sesiyle konuşmaya çalışırken sakinliğini kaybetmemişti.

"Hemen geri dönmem lazım Yarîn. Sahibim her an uyanabilir. Acele etmeliyiz."

"Önce parolayı söyle," dedi Yarîn yalott'u ittirerek ve kıpkırmızı oldu anında. Büyük bir hata yapmıştı. Karşısındaki bir casussa yaşamı bu aptalca sözle sona ermiş sayılırdı...

ATARAANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin