Bölüm 16: Sınavlar

5.7K 547 9
                                    

Geldik yeni ama bir o kadar sakin bir bölüme. Zaman zaman geçiş bölümleri olacak, olur o kadar. :D

__________

Akça hızlı hızlı, neredeyse koşarcasına, yürüyerek kalabalığa yaklaştı. Elinde tuttuğu okul çantasını sırtına geçirdikten sonra kalabalığı aşmak için bir yol aradı ama bulamadı. Böyle durumlarda kısa boyundan nefret ediyordu!

"Bakan çekilsin ya!"

Akça en önde sap gibi duran erkek öğrencileri gördükçe sinirlenmişti. Sıcak bir el onu bileğinden tutunca gafil avlanmıştı. İrkilerek başını çevirince Baybora'nın gülümseyen zümrüt gözlerini gördü. "Gel." diye fısıldadı genç oğlan ve kolunu kızın beline sardı. Boşta kalan kolu ile insanları kenara ittirerek ilerledi. "Çekilin!" dedi gür sesiyle. Sonunda devasa panonun önüne geçmişti.

Sınavlar iki hafta sürmüş, sınav kağıtların okunması da bir o kadar zaman almıştı. Ondan sonra da sırasıyla her gün bir sınıfın sonuçları açıklanmıştı. Öğretmenler sonuçları tek tek sınıflarda açıklamakla uğraşmak yerine binanın zemin katındaki büyük devasa panoya sonuçları asmayı yeğliyorlardı. Sonraki hafta da okulun internet sitesindeki sisteme yükleniyordu. Böylece öğretmenler çocuklarının derslerini rahatça takip ediyorlardı. Hatta öğretmenler öğrenci hakkında uyarı veya benzer bir şeyi ebeveynlere ulaştırmak isterse de her öğrencinin sistemine özel olarak not düşüyorlardı. Geçenlerde İlteriş bilmem kaçıncı kez ailesinden azar işittiği bir telefon almıştı. Dersleri kaynatma çabası öğrenciler açısından hoş karşınsa da öğretmenler için aynı şeyi söylemek zordu. Zaten Pars geldikten sonra da öğretmenler böyle konularda daha az taviz vermeye başlamıştı. Benzer sebeplerden Tan Meran da ciddi uyarı telefonları almıştı. Maalesef uyarıları sadece bir süre işe yarıyordu. Sonuçta olgunlaşmamış bir insana ne deseniz kafi gelmezdi. Akça'ya göre bunda en büyük suç ailelere aitti. Disiplin ve sorumluluktan yoksun yetiştirdikleri çocukları ileride olgun olmayan davranışlar sergiliyorlar, kötü bir okul dönemi geçiriyorlardı. Sonra da gelip çocuklarına kızıyorlardı. Oysa ayna karşısına geçip çocuklarına söylediklerini kendilerine söylemeleri gerekliydi.

Bu düşüncelerini söylediğinde de bazı arkadaşları hak verseler de Akça'yı fazla olgun olmakla suçluyordu. Yaşlarının fazla ciddi olmak için çok genç olduğunu ve biraz haylazlığın kimseye zarar vermeyeceğini söylemişlerdi. Haksız değillerdi. Akça, iş sorumluluk olunca fazla ciddi hareket ediyordu. Babası onu böyle yetiştirmişti. Hoşuna gitmese de kurallara uymayı seçiyordu. Bunu kuralları yıkmaya cesaret edemediği için mi yoksa sorumluluk bilinci ve kuralların gerekliliğine inancı yüzünden mi olduğunu hala çözememişti. Fakat sırf asilik yapmak için muhalefet olmanın da akıllıca bir yanı yoktu. Ergence bir davranıştı. Neredeyse 18 yaşındaydı ve seneye üniversiteye gidecekti. Artık büyümenin zamanı gelmişti.

"Notlar iyi ama benimkiler kadar değil." dedi Baybora.

Akça bakışlarını genç oğlana çevirdi. Görünüşte serseri, kavgacı ve gamsız gibi görünse de derslerindeki başarı onun göründüğü gibi sorumsuz olmadığını gösteriyordu. Yine de başını belaya sokuyordu, değil mi? Başının belaya gireceğini bile bile neden yapıyordu ki? O gün Pars hocaya söylediğini hatırladı.

"Ne yaptığını iyi biliyordu. Ben de yapmam gerekeni yaptım."

Mesele bu muydu? Yapması gerektiğine inandığı için mi?

"Neden bana bakıyorsun?"

"Düşünüyordum."

Baybora keyifle gülümsedi. "Neyi? Beni nasıl geçeceğini mi? Dedim sana kasma kendini. İkinciliği elinde tutmaya çalış."

Hayalet Lise [Hayalet Serisi #1] (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin