Karanlık sadece karanlık değildi. Güneş her zaman aynı yerden doğmuyordu.Gözlerim ışık gördüğünde değil de karanlıkta kamaşıyordu.Sesleri durduramıyordum.Susmuyorlardı.
Ekimin sert rüzgarı mavi ahşap boyama pencereye her vurduğunda tokat yemiş gibi oluyordum.Öylesine soğuktu ki henüz sonbahar böyleyse kışı düşünemiyordum bile.Pencerenin önünde ki menekşenin rengi çoktan solmuş,yeşil yaprakları açık kahverengiye dönmüştü.Üzerimde ki tişörte biraz daha sokuldum.Bir hırka olması fena olmazdı.Ama yoktu Tanrı her şey gibi bunu da çok görmüş olmalıydı.
Ciğerlerime hava gitmiyor gibi hissettim,derin derin solusam da sanki yetmiyordu.Dışarısı ne kadar soğuksa içimde bir yerler o kadar sıcaktı.
Saatler ilerliyordu.
Hala gelmemişti.Sanki Tanrı beni biraz daha zora sokmak istercesine yağmurunu dökmeye başlamıştı şehrimin üzerine.Pencerenin çamurlu camını temizlemek istercesine çarpan yağmura,akıtan tavandan gelen su sesleri eşlik etmeye başladı.Yağmur yeni yeni şiddetlenmeye başlamışken eski parkenin üzerinde çoktan ufak bir gölet oluşmuştu bile.Son iki kıştır olduğu gibi bu kışta rutubet tutacaktı toz pembeliğini kaybetmiş duvarlarımız.Şimdiden küfün kokusu burnuma dolmaya başlamıştı bile.
İstemeyerek de olsa yerimden kalktım.Çoraplarımı bulamamıştım,ayaklarım üşüyordu.Son bir kaç gündür çekilmez bir midem bulantım ve karın ağrım vardı sanırım soğuk kaptım diye düşünmeden edemiyorum.Mutfaktan aldığım turuncu leğeni damlayan tavana paralel göletin üzerine bıraktıktan sonra yeniden eski yerimi aldım.
Belki de huzur bulduğum tek şeydi şu dünyaya açılan pencereden bakmak.Çeşit çeşit insan gelip geçiyordu sokağımdan.Ama bugün beni yalnızlığıma itmek istercesine bir insan bile yoktu şu kaldırım taşları sökülmüş kaldırımlar da.
Bir kedi çarptı gözüme.Sanırım ıslanmak istemiyordu ve bu yüzden karşı binanın açık dış kapısından içeriye girdi.Gülümsedim.Kuruyan dudaklarım anında acısını göstermişti.
Pencere pervazından giren soğuk rüzgar tenime işlemeye devam ediyordu.Parmak uçlarım morarmıştı.Pencereyi açtım.Herşeye inat.Tanrı'ya inat.Kendime inat.Beyazdan kreme dönmüş perdelerim havaya kalktı. Sert rüzgar bedenimi yıkmak istiyordu.Bunu anlayabiliyordum.Dik durmaya çalıştım,kafa tutmaya devam ediyordum fakat sonra durdum. Kiminle savaşıyorum?Karşımda kim var?Yumruğa dönen ellerime baktım.Kime vuracaksın ki diye söylendi birisi?Etrafımı dönüp kontrol ettim.Bir eski yatak ve beşik,turuncu leğen ve kapakları kırık gardıroptan başka bir şey yoktu.
Bir ses daha duydum. Az önceki sesten çok daha gerçekciydi. Bunun bacaklarıma değen el ile daha çok farkına varıyordum.
"Appa üşüyorum."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.