Bendeki şans da bu işte, dedi içinden Jaehyun. Yerinden kalkıp istemeyerek de olsa kapıya doğru yürüdü ve kim olduğuna bakmadan kapıyı açtı.

"Kanka, misafir kabul ediyor musun?"

Jaehyun bıkkın bir şekilde arkadaşlarını inceledi, ardından geçmeleri için kapının önünden çekildi. O sırada Taeyong ayağa kalktı ve yavaş adımlarla kapıya yaklaştı.

Herkes içeri girdikten sonra Jaehyun kapıyı kapattı ve arkadaşlarına baktı. Hepsi Taeyong ile selamlaşıyordu. Üstelik herhangi bir temasları yoktu ve Taeyong rahatsız olmuş gibi görünmüyordu.

Jaehyun arkadaşlarıyla gurur duyuyordu. Gerçekten salak olsalar da harika insanlardı.

Oturma odasına geçtiler ve normalin aksine herkes düzgün bir şekilde koltuğa oturdu. Normalde Johnny ve Chittaphon bir köşede tartışır, Taeil ve Doyoung koltuğa uzanarak televizyona dalar, Lucas ise mutfakta ne bulursa yerdi.

Taeyong'un sadece gelişi bile evde düzeni sağlamıştı.

"Jaehyun," diye fısıldadı Taeyong, Jaehyun'a yaklaşarak. "Ben odaya geçeyim mi? Arkadaşlarınla rahat sohbet et."

Jaehyun kaşlarını çatarak başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır Taeyong. Onlar benim yakın arkadaşlarım, hiçbirinden çekinmene gerek yok."

Taeyong hafifçe yutkundu.

"Ben rahatsızlık vermek istemiyorum."

Jaehyun sıkıntıyla sert bir nefes verdi.

"Saçmalama, sen kimseye rahatsızlık vermiyorsun. Kendini fazlalık gibi görmekten vazgeç."

Taeyong hafifçe başını sallamakla yetindi. Jaehyun koltuğun boş kısmına oturdu ve Taeyong da onun yanına geçti.

"Nasılsın Jae? Nasıl gidiyor?" diye sordu Chittaphon.

"Bildiğin gibi, hep aynı şeyler. Sizde ne var ne yok?"

Lucas oturduğu yerden fırlayarak küçük adımlar atmaya ve önemli bir şey anlatırcasına konuşmaya başladı.

"Şu mezuniyet töreni için ne hazırladınız?"

"Biz mezunlar bununla ilgilenmiyoruz Xuxi," dedi Taeil göz devirerek.

"Siz iki yaşlı derhal burayı terk edin o zaman," dedi Lucas, Taeil ve Doyoung'u gösterip.

Daha nazik olmalı, diye düşündü Taeyong. Sonuçta onlar büyükleri.

"Öhm, her neyse. Bildiğiniz üzere bu gece mezuniyet töreni, ardından da kutlama olacak. Neler yapacaksınız?"

"Öncelikle Chit'i evinden alacağım," dedi Johnny, yanındaki genci göstererek. "Törene katılacağız fakat kutlamada daha başka yerlere gitmeyi planlıyoruz. Gürültülü alanları sevmiyor sevgilim."

"Gay kokusu alıyorum," dedi Lucas yüzünü buruşturarak. Bunu şakasına yaptığını herkes bildiği için sorun olmuyordu. Sadece Taeyong anlamamıştı fakat sorgulamak da istemedi.

"Ortamda gay olmayan var mı ki?" diye sordu Doyoung gülerek.

Taeil bunun üzerine elini kaldırdığında Doyoung, Taeil'in elini indirdi.

"Güzel, herkes gay."

Jaehyun'un gözleri istemsiz olarak Taeyong'a kaydığında çocuğun olayı anlamaya çalıştığını fark etti.

"Taeyong," dedi Johnny kısık bir sesle. Taeyong'un yüksek sesten hoşlanmadığını anlamış olmalıydı.

"Efendim," dedi Taeyong gözlerini hızla Johnny'e çevirerek.

"Sen nasılsın?"

Taeyong hafifçe gülümsedi.

"İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?"

Bunun üzerine Lucas tekrar koltuğa oturdu ve sert bir kahkaha patlattı.

"Dostum, sen çok naziksin. Fazla yaşamazsın."

"Bence sus sen," dedi Doyoung, Lucas'ın bacağına vurarak.

"İyiyim, sağ ol," dedi Johnny, ardından gülümsedi.

"Jae, sen mezuniyette ne yapacaksın?" diye sordu Lucas.

Jaehyun rahat bir şekilde gülümsedi.

"Aslına bakarsan ben gelmeyeceğim."

traffic lights | jaeyongDonde viven las historias. Descúbrelo ahora