Tanıtım

52.9K 788 160
                                    


Adım Siren,

Siren Demirsoy.

İsmime tezat kişiliğimle ön plana çıkarım gündelik hayatımda. Ne yardım çağrısı olurum umut zerrecikleriyle birleşerek, ne de tuzak kurup avımı beklerim okyanusun en kuytu köşelerinde bülbülleri ağlatacak kadar güzel sesimle.

İtiraf etmem gerekirse hayal gücü ve malumunuz, duyuları gelişmiş bir kız çocuğuydum. Olur da bir siren ile karşılaşırsam ne yaparım diye çocukken daldığım düşüncelerimde, duyularımın derin ve akıntılı sularında öğrendim ben yüzmeyi.

Sahi ne olur bir gün, bir sirene yakalanırsam?

Akşam saat beş ya da altı gibi, babamın işten döneceği sular. Kapı zilini işittiğim an gözlerimin önünde beliren rengarenk boncuklar, dönüşür mü namlusundan fırlamış kör kurşunlara?

Tuzağına kapılıp karşısına dikildiğimde, örümcekten korktuğum an dilimin ucunda hissettiğim mayhoş ve rahatsız edici tat, yakar mı kızgın bir demir misali boğazımı?

Kim bilir, belki dokunur bana.. Annemin şevkatli kolları yanağımda gezinirken işittiğim o eşsiz tını, tırmalar mı kulaklarımı zihnimdeki çığlıklara ayak uydurup?

Peki ya ölüm?

Ölüm bana nasıl eşlik eder, karanlık bir senfoninin dış mekandan duyulan uğultularıyla mı?

Katran karası ziftin lapa lapa yağan karı erite erite akıp usulca yol almasıyla mı?

Dudaklarıma değdiği an usul usul can vereceğim yasak elmanın o eşsiz tadıyla mı?

İhtimâl yoksunluğunu ve olasılıksızlığını bir kenara bırakıp teorileri ele alırsak bir siren tarafından öldürülemem.

Frekans yükselir, renk kartelam genişler.

Frekans yükselir, genzimi yakan o keskin kokuyu hissederim. Ciğerlerimi çürütse bile verdiğim nefesle uçup gider, aralık dudaklarımdan yükselen anasonlu sigaramın tek nefeslik zehri misali, yakar ama öldürmez.

Frekans yükselir ve...

Ne yazık ki sırada ne var inanın ben de bilmiyorum; tüm bu duyu karmaşası ile zihnimi zahiri aleme mühürlemişken kehaneti hissedemeyecek kadar bithap düşüyorum. Tükeniyorum...tükeniyorum ve bildiğim tek şey, O!

O'nun sesi.

O'nun görüntüsü.

O'nun ihtiraslı nefesi.

O'nun hırsı.

O'nun acımasızlığı.

O'nun katran kaplı, güneş yüzü görmemiş siyah kalbi.

O'nun hisleri.

O'nun hissettirdikleri.

Ne gökkuşağının sekizinci rengi, ne de bir sirenin adım adım ölüme doğru, usul usul kürek çektiren cezbedici ezgisi...

O, Anka Kuşu'nun ruhumda utanmazca gezinen pürüzsüz bir tüyü. İrademin baskıladığı tek duyumu, tenimi zincirlere vurmuş olsa da kıyamıyormuşçasına nazik. Lakin bilmiyor, yakıyor! Hissediyorum, Anka'nın alevleri köz olmuş, yapışıyorlar bedenime.

Ve işte ölüyorum, sırra kadem basan binlerce ruhun peşinde...

~~~

Nasıl buldunuz güzelliklerim? Tek merak ettiğim bu, ne oy ne yorum, hislerinizi bilmek istiyorum. İstediğiniz yolla bunu belirtebilirsiniz; Panom, mesaj kutum her neresi olursa. Olumlu ya da olumsuz bu hikaye ciddi anlamda önem arz ediyor benim için.

Hepinizi öpüyorum 😘

SİNESTEZİ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin