18. BÖLÜM ♣

197K 9.5K 1.2K
                                    

Kalabalık insan selini yararak geçtiğimde kolundan hızla tuttuğum Ezgi'yi kendime doğru çektim. Canının acıması şu an en son düşüneceğim şey dahi değildi çünkü gördüklerim de benim canımı yakmıştı. Hem de çok.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye hırladığımda gözlerini çevirdi ve beni görmeyi hiç beklemediğini belli edercesine irice açtı. Gerçi beklemediği kesindi. Eğer böyle bir ihtimali düşünse benim çocuğum karnımdayken içki içer miydi?

Yüzünü buruştururken "Ne... Ne yapıyorsun?" dedi titreyen sesiyle. Sesinin içinde en çok hangi duyguyu barındırdığını bilmiyordum. Şaşkınlık, endişe ya da acı.

"Sen hamilesin. İçki içmekte neyin nesi?" Sesim kimsenin bize duyamayacağı kadar kısık; Ezgi'nin titreyeceği kadar yüksekti.

Ezgi şaşkınlığından sıyrılıp sinirle ayağa kalktığı esnada arkamda duran Arslan'ı gördü ve hemen gözlerini kırpıştırıp aniden nasıl oluştuğunu bilmediğim birkaç damla yaşın gözlerinden süzülmesine müsaade etti. Kolunu benden kurtarıp elini koluna götürdü ve yavaşça sıvazladı, başı öne düşmüştü. Bu ani oyunculuğu karşısında şaşkınlıktan dilimi yutmuştum.

O anda Arslan çatık kaşlarla yanımıza geldi ve Ezgi'nin bileğini kavrayarak onu koridora doğru sürükledi. Arkalarından bakakaldığımda uyuşukluğumu üzerimden atarak koşar adım masamıza ilerledim ve ceketim ile çantamı aldım. Onları yakalamak için koşarken dikkatleri üzerimde topladığımı biliyordum ancak bunu dikkate alacak kadar zamanım yoktu. İkisini koridorun sonunda arabayı beklerken bulduğumda Arslan bana dönmeden "Rüya hemen arabaya," dedi buyurgan bir sesle. O sırada gelen araca yönelirken Arslan Ezgi'nin bileğini bıraktı ve kendi tarafına geçti. Arabaya bindiğimizde dikiz aynasından Ezgi'ye sinirli bir bakış attım ama o yüzünü yerden kaldırmadığı için görememişti.

Arslan arabayı hızla kullanıp kısa sürede bir evin önünde durduğunda Ezgi arabadan indi. Ben de onun ardından inmek için hamle yaptığımda Arslan bileğimden tutup beni engelledi. Gergince "Sen burada kal," dedi.

Sinirle ona döndüm ve tıslamaya benzer bir halde "Onun karnındaki benim çocuğum ve ona hesap sormadan içim asla rahat etmez. O yüzden sakın beni geri plana atmaya çalışma Arslan," dedim ve arabadan indim.

Arslan da peşimden gelirken 1. kata çıktık. Ezgi titreyen elleriyle kapıyı açarken sinirli bakışlarımı sırtına dikmiştim. Nihayet kapı açıldığında üçümüz içeriye geçerken Ezgi hemen koltuğa oturdu. Ayakta kalmayı tercih ettiğim zaman sinirle soludum.

"Sen nasıl içki içersin? Bu ne sorumsuzluk Ezgi?"

Arslan'ın kükreyen sesiyle birlikte Ezgi sıçrarken ona doğru ilerledim.

"Sen nasıl bir insansın? İçki ne demek? Hamile olduğun halde nasıl böyle bir şeyi yaparsın?"

Ezgi kirpiklerini kırpıştırdı ve gözlerini bir an olsun bana değdirmeden Arslan'a baktı. "Ben içmedim. Arkadaşımla dışarıya çıktık, o sırada yanımıza eski bir aile dostumuz geldi ve içki ısmarladı. Hamile olduğumu da bilen olmadığı için kabul etmek zorunda kaldım. Ben sadece elimde tutuyordum, içmedim." Elini karnına koyup usulca okşadıktan sonra devam etti. "Ona zarar verecek bir şey asla yapmam, yapamam. Arslan ne olur inan bana."

Gözünden bir damla yaş akarken dudakları titredi ancak bunun hepsinin bir rol olduğunu hissettiğim için zerre etkilenmemiştim. Başımı iki yana sallayıp onu süzdüm. "Sana inanmıyorum. Yalan söylüyorsun."

Ezgi sonunda bakışlarını bana çevirdi ve "Sana yalan söylemek için bir nedenim yok," dedi.

Başımı yana yatırıp ona inanmadığımı belli ederken öfkeyle onu doğru bir adım atmaya yeltendim ancak hemen kendimi durdurdum. O hamile olduğunu umursamıyor olabilirdi ama ben umursuyordum ve şu an onun saçlarını yolmamak için tek nedenim buydu.

O BENİM (+18 TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin