Palanch'ın Gözleri 1

20 9 0
                                    



Üstünden soğuk terlerin sızdığı simsiyah organik kaya duvarlar arasında Ator kendi adımlarının yankılarını dinleyerek yürüyordu. Mahzenlere inen yol Ozzshu'nun altında kıvrılarak uzanıyor, yüzlerce başka geçitle çakışıyor, kütüphane, arşiv, mutfak salonlarının önünde duran muhafızlar o geçerken değneklerini saygıyla yere vuruyorlardı. Derinlerdeki gelişim odalarına yaklaştıkça sessizlik artarken o, aklının durmaksızın yinelemekten yorgun düştüğü düşüncelerle başbaşa kalıyordu. Gözleri dönemeçlerin ucunda titreşen karanlık sise dikilmişti. Koridorun yarattığı yanılsamalar her an her köşeden beklenmedik bir şeyler çıkacakmış endişesini doğuruyordu. Ator'un yüzü endişeyle kaplıydı. Beyninde filizlenen planlar kendisini bile ürkütürken gelişim çalışmalarına konsantre olması artık imkânsızdı. Yüzlerce hahthtır beklediği zaman sonunda gelmişti ve o, düşünün ellerinin arasından kayıp gitmesine izin vermeyecekti. Hükümdar o olacaktı. Evren ayaklarının altına serilecek, ırklar onun önünde eğileceklerdi. Düşünceleri lambaların aydınlatamayacağı kadar karanlık taş sütunların içine gömülüp yokolurken Ator yürümeye devam etti. Geleceğe bakarken gözlerinin önünde Palanch'ın sureti belirdi. Üç başlı shurkhunu başının üstünde sallarken yüzüne oturan neşeli kahkahayla tüm vadiyi kaplayan Romoluth ordusuna bakışı Aâr'ı yendiği OeuirtîGarr oyunundan bir sahneydi.

Taşta yankılanan adımlar çoğalıp düzensiz bir ritme kavuşunca Ator gözlerini zayıf ışıklarla titreşen karanlığın içine dikti. Kaya duvarların arasından sızan buharın dalgalandırdığı bir gölge kendisine yaklaşmaktaydı. Görüş alanına girdiğinde Ator'un yüzü asıldı. Şu an karşılaşmak istemeyeceği belki de tek Kûthlu üstüne doğru geliyordu... Vîrl!

Yarîn, içinde tarihin tüm ırklarını toplayan odanın kapısını açmadan önce yüreğini ele geçiren güvensizlikle bir an için durdu. Giriştiği şey çılgınlıktan başka bir şey değildi. Hükümdarlıktan kaçıp gitmek ona birden, çok daha iyi bir seçenek gibi gelmişti. Sevgili yeğeni Klino'nun sıcak gülüşü, dürüst bakışları sanki karşısındaydı. Şimdi onların arasında olabilmenin düşsel huzuru yüreğini dağlayıp onu karanlık salonun içinde birkaç kat daha küçülttü. Ama geri dönemezdi. Hükümdarlık Oyunları'na katılmalı ve idealleri uğruna gerekirse kurban olmalıydı. Kararlı ve sert bir hareketle elini gözün üstüne getirdiğinde kapı birden yokoldu... Geniş alanı daha da büyüten mermerin bembeyaz boşluğuna daldı ve istediği simülasyon programını çalıştıracak şifreyi söyledi. Yüzlerce têth uzanıp giden oda koyu gri bir sisle sarmalanıyorken Yarîn hiç düşünmeden ilerleyip az bir zamanda tavana kadar yükseliveren bulutun içine daldı ve... Şaşkın gözlerle çevresini tarayıp nerede hata yaptığını düşündü. Bir savaş simülasyonunda olmadığı kesindi. Güneş dağlara yumuşacık dokunarak alacakaranlığın içine gömülürken deniz aşağıdaki kayaları dövüyor, yükselen kuş sesleri ılık rüzgârla yanaklarını okşayarak kulaklarına akıyordu. Ardından kayalıkların arasından gülerek kendisine doğru ilerleyen birisini gördü. İnce, kayış gibi bir beden, Hükümdarlık nişanıyla dövmelenmiş sivri bir kafa ve kurnaz bir gülüş. Vîrl gülerek kendisine doğru yürüyordu.

"Nasılsın sevgilim?" diye sordu kendisini buz gibi bakışlarla süzen gri gözlere. "İkimiz için ayarladığım sürprizi sevdin mi?"

Suratını buruşturan Yarîn'in tek cevabı yeni bir şifre mırıldanmak olurken annesinden başka kimsenin bulamayacağı bir oyunun içinde yokolup gidiverdi. Vîrl dalga seslerinin arasında yapayalnız, kurnaz gözlerini gökyüzüne dikerken gelecekte neler olacağını biliyormuşçasına keyif dolu bir kahkaha savurdu.

Yaxx yuvalarında dönen patlak gözlerini arkaya çevirdiğinde midesi biraz önceki rahatsız duyguyla bir kez daha kasılırken hemen önüne döndü. Vîrl yüzündeki kurnaz sırıtmayı hiç bozmadan Yaxx'ın peşinden yürümeye devam ediyor, önündeki salağın kendisinden kaçmak için verdiği beceriksiz uğraşı büyük bir zevkle izleyip eğleniyordu. Küçük prens rahatsız edilmek istemiyor, dedi kendi kendine. Ator onu tehdit etmiş olmalıydı. HayraKan'ın TholennKay'dan olma ikinci oğlu, özürlü Yaxx. Sinsi kirkh! O topal bacağıyla çirkin suratı yapış yapış ter içinde, nasıl da hızla koridorları arkasında bırakıyor. Vîrl, sesleri duyulsun diye pürüzsüz mermer zemine garip bir şekilde vurduğu adımlarını hızlandırdı. Bileklerine kadar uzanan ve incecik vücudundan garip bir şekilde fırlayan küçük kaslarla bezenmiş kollarını açıkta bırakan deri takımıyla bir tüy kadar hafif görünüyordu. Yaxx kendisini zorlamaktan nefessiz kalmıştı. Vîrl'i ne zaman görse benliğini saran rahatsız histen kurtulmak için alt salonlara ulaşıp yüzlerce kapıdan birisine dalmaktan başka bir şey yoktu kafasında. Bu acımasız adamın kendisinden ne istediğini anlayamıyordu. Ama hayırlı bir şey olmayacağı da ortadaydı. Tek istediği yalnız kalmaktı Yaxx'ın. Nefret ediyordu saraydaki soylulardan, kendisini aşağılayan bakışlardan. Artık geri çevirmeye korktuğu kin dolu gözlerini ileriye dikmiş yürüyordu soluk soluğa. Dipteki Sharta salonlarına inen koridorlar horlanan çirkin prensin ürkmüş nefesini organik hafızasına yerleştirip hiç durmadan yinelemeye başladı.

Ator Vîrl'e yaklaşırken istemeden yumruklarının sıkıldığını farketti. Midesini bulandıracak denli yoğun bir nefret duygusuyla sarmalanmıştı. Vîrl sanki koridorda kimse yokmuşçasına rahat, uçuyormuş izlenimi veren hafif adımlarıyla ilerliyor, yüzündeki rahat gülüşü koruyordu. Aralarında neredeyse bir têth kalmıştı. Ator Kusrêth töreni sonucunda neredeyse evrenin en dayanıklı çeliği Jjeek'e dönüşen sert vücudunu daha da kasmış, küstah Vîrl'in her zamanki gibi kendisine sataşmasını bekliyordu. Belki de hesaplaşmalarını KurraMai oyununa bırakmaz, hemen burada hallederlerdi. Kolayca öfkeye kapılan çocuksu mizacı böyle bir girişimin nasıl da tehlikeli sonuçlar doğuracağını o anda kavrıyamıyor olmalıydı. Vîrl birden içinde alay ışıklarının oynaştığı kapkara gözlerini Ator'a çevirdi ve "KourânGarr'ın ışığı seninle olsun komutan Ator," diyerek geçip gitti. Hayretle arkasına dönen düşmanını orada koskoca şaşkın gözlerle bırakmıştı. Ator iğrenç bir öfkeyle solurken cevap vermeyi aklına bile getiremeyerek köşeyi dönene kadar Vîrl'i izledi. Bu pisliğin bir şeyler çevirdiğinden emindi. Sonra birden sinirli bir şekilde gülmeye çalıştı. "Ondan korkmuyorum," dedi titreyen dudaklarıyla. Ve "Bu sefer sürpriz yapma sırası bende!" diye mırıldanıp Sharta salonlarına uzanan yolda yürümeye devam etti.

Vîrl köşeyi dönüp pis bir gülüşle karşıdan topallayarak gelen Yaxx'a baktı. Nefes almaya uğraşarak zorlukla ilerleyen çirkin Kûthlu onu görünce ne olduğunu şaşırarak ansızın durup arkasına döndü kendisinden beklenmeyecek bir çabuklukla. Peşinden gelen Vîrl sert, kemikli suratında acımasız bir alayla ona el salladı. Yine önüne baktığında Vîrl ona bir iki adım daha yaklaşıp "Nasılsın Yaxx? Özledin mi beni?" diye sordu.

"Ne istiyorsun Vîrl? Bırak beni, yapacak işlerim var," dedi Yaxx ona ağzından köpükler saçarak. Korktuğunda sanki daha da kararıyordu suratı.

"Nasıl bir iş bu sevgili kuzenim, Jothakk kölelerinin kucağına oturmak için mi acele ediyorsun?"

Cevap vermedi Yaxx, topal ayağının üstünde yaylanarak baktı kaldı sadece.

"Seninle iş konuşmak için geldim," dedi arkasındaki Vîrl gülerek. "Odamda bekliyorum, çabuk ol." Ve bir anda kayboldu. Yaxx önüne döndüğünde diğerinin kendisini süzmeye devam ettiğini gördü alaycı bakışlarla.

"Ben hiçbir yere gelmiyorum. Arşive gitmeliyim," dedi Yaxx inler gibi.

Vîrl artık gülmüyordu. Kolunu ileriye uzatarak Yaxx'ın ayaklarının dibine bir halka fırlattı. Yaxx üstüne uçan nesneyi görür görmez kendini geriye atmaya çalışmış ama çok geç kalmıştı...

ATARAANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin