Bölüm 10 (Final)

1K 91 108
                                    

"Yarım saat sonra çarptığım adamın yüzümü görüp görmediğini düşünmüyordum bile. Hiçbir şey düşünmüyordum."

"Tek amacın uzaklaşmaktı."

"Diyorum ya; hiçbir şey düşünmüyordum." Yutak borusu su yüzeyine çıkıp geri suyun içine giren fok balığı gibi hareket etti. "Çocuk dışında."

"Çocuk mu?"

"Daireden çıktığım sırada çocuk hala ağlıyordu."

"Ailesini katlettin. Gözlerinin önünde önce babasını öldürdün sonra da annesini. Ne bekliyordun? Regular Show'un jenerik müziğini ağzıyla çalmasını mı?"

"Hak etmişti." Düşündü ve doğru olduğuna karar verince ekledi. "Hak etmişlerdi."

"Baban anneni bir hayat kadınıyla aldatıyor. Baban, anneni aldattığı hayat kadınıyla birlikte kaçıyor ve annen alkolik biri haline dönüşüyor. Bunlar yaşanırken sen annene destek olmaya çalışıyorsun, çünkü beyni yerine aletini kullanmayı tercih eden babanın ihaneti yüzünden zavallı kadın tanındık halden çıkmaya başlıyor. Bir gün annen muhtemelen fazla alkol aldığı ve vücudu bunu kaldıramadığı için ölüyor ve sen suçu donunun içi sürekli kıpır kıpır olan, sadakat duygusu nedir bilmeyen babanda bulmak yerine kadınlarda buluyorsun." Eğri durmaktan ağrıyan sırtını dikleştirdi. "Sonra da öldürmeye başlıyorsun. Öldürdüğün insanların arkasından ağlayacak yüzlerce keder dolu talihsizi düşünmeden gözüne kestirdiğin kadınlara önce tecavüz ediyor, sonra da öldürüyorsun. Söylesene, mantık bunun neresinde?"

"Doğru olduğunu bildiğim şeyi yaptım!" diye kükredi Kayra.

"Doğru olduğunu bildiğin şey?"

"Evet!"

"Neymiş o?"

Adam gözlerinden birini kısarak cevap verdi. "Kadınlar olmasaydı hayat çok daha kolay olurdu. Biliyor muydun?"

Alaycı Prens hareketlenip duvar kenarına geçti. Isınan avuç içlerini serin duvara sürttü. "Sana bir hikâye anlatmak istiyorum, fare. Bir adam varmış; yakışıklı, iyi giyinmeyi bilen, parası bol bir adam. Her sabah çalıştığı şirkete gitmeden önce güçlü saçlarını jöleler, parçalara bölünmüş kol kaslarını belli edecek şık gömleklerinden birini giyer, pantolonunu ütüler ve kahvaltısını yaparmış. Daha sonra evden çıkar, otoparka iner, lüks aracına biner ve işe gidermiş. Gerek iş yerinde olsun gerek başka çevrelerde olsun adama büyük saygı duyulurmuş çünkü çalışkan biriymiş ve iş dışı aktivitelerde de her zaman saygısını, edebini, adabını korurmuş. Bir gün şirketten çıkarken çalıştığı departmanın müdürü koşarak adamın yanına yaklaşmış ve 'Bu gece birlikte bir şeyler yapmaya ne dersin?' diye sormuş. Adam, müdürünün yaptığı bu teklifi düşünmüş veya düşünüyor gibi yapmış, sonunda teklifi kabul etmiş ve belirledikleri saatte buluşmuşlar. Adam, ehliyetine kavuşup ilk arabasını aldığı günden beri bir kere bile trafik kuralı ihlali yapmamış, ancak o gün müdürü 'Gazı kökle!' diye bağırdığında, müziğin sesini yükseltmiş ve gaz pedalına öldürmek istediği iğrenç bir kara böcek muamelesi yaparcasına yüklenmiş. Öyle hızlanmışlar ki sağ koltukta oturan müdürün gözleri yerinden fırlayıp yüzü kurbağalara benzemiş. Adam arabayı kenara çekince müdür kendini dışarı atmış ve az önce korkudan gözleri fal taşı gibi açılan Zengin Kurbağa, geçen öğün yediği sinekleri kusmuş. Midesinde çıkaracak bir şey kalmayıp kendini daha iyi hissettiğinde adama dönmüş ve sırıtarak, 'Gece kulübüne gidelim mi?' diye sormuş. Adam da gülümseyerek olumlu cevap vermiş. Bir gece kulübüne girmişler. Bütün gece içip mekândaki eskort kızlarla dans etmişler. Gecenin sonunda, gece kulübünden ayrılmak üzerelerken müdür, "Yanımıza bir kız alsak mı?' demiş. 'Bir sana bir bana.' Adam düşünmüş ve bunu da kabul etmiş. Dans ettikleri kızlardan en sarhoş olan iki tanesinin akıllarına girip onları da yanlarında götürmüşler. Müdür kızlarla arka koltuğa geçmiş ve adam aracı yakınlardaki bir otele doğru sürerken, müdür kızlarla oynaşmaya başlamış. Kızlarla çok eğlendiğini tahmin edersin sanırım, detaylı anlatmama gerek yok. Her neyse, iyi bir otel bulup iki ayrı oda kiralamışlar. Odalardan birinde tek kişilik yatak varmış. Adam, kızları işaret ederek sorun olup olmayacağını sorduğunda müdür, 'Sorun değil' demiş ve odalara çıkmışlar. Adam yanındaki kızla odaya girer girmez kız adamın kulağına yaklaşıp, 'Olabildiğince sert olsun,' demiş ve adam da kızın isteğini yerine getirmiş. Tüm gücünü kullanarak elinden geldiğince sert yapmaya çalışmış ancak kız bir türlü tatmin olmamış. Her defasında, 'Daha hızlı, daha hızlı!' diye bağırıyormuş. 'Yüzümü tokatla! Gırtlağımı sık! Canımı acıt!' dediğinde, adam kıza vurmaya ve boğazını sıkmaya başlamış. Ayrıca göğüs uçlarını ve kasıklarını da çimdikliyormuş. Sol eli sürekli göğüs-kasık arasında mekik dokumuş ancak sağ elini kızın gırtlağından bir an olsun çekmemiş. Kan ter içinde kalıp kızın içine boşaldığında, kızın bir süredir ses çıkarmadığını fark etmiş. Ufalan penisi bacaklarının arasında ürpertiyle sallanırken adam kızın öldüğünü fark etmiş. Kaç dakikadır bir ölüyle cinsel ilişkiye giriyorum, diye düşünmüş ve gülmüş. Daha sonra olayla ilgili ifadesini alan polis, 'Başka söyleyeceğin bir şey var mı?' diye sorunca, adam, 'Keşke kadınlar olmasaydı,' demiş."

Uyku EviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin