Bölüm 15 : Kimsem yok artık

2.5K 82 7
                                    

Over Again – 15.Bölüm : Kimsem yok artık

Kapı açıldığı an arkamı döndüm. Çünkü gelen kişinin kim olduğunu biliyordum.

Niall: Selam çocuklar! Bugün en sonunda şu Lucy işini hallettim. Artık bir sorun çıkmayacak çünkü birlikteyiz… Bu arada siz neden ayaktası-

Hışımla arkamı döndüm. Bana bakakalmıştı. Onu gördüğümde kalbime ok saplanmış ve acısı tüm vücuduma yayılıyordu. Ama söyleyeceklerimi içimde tutamazdım.

Mitchie: Demek yeni sevgilin! Ona da söz verdin mi?! Hani şu bana verdiğin sözü… Sen bir yalancısın Horan!

Hızlı adımlarla omzuna çarpıp bavulumu kaptığım gibi dışarı çıktım. Koşarak buradan uzaklaşmak istiyordum. Nereye gittiğim önemli değildi. Yeter ki ondan uzakta kalıp yaralarımı sarabileyim. Arkamdan bana seslendiğini duydum. ‘‘Mitchie! Mitchie lütfen! Mitchie…’’ Sesi giderek azalıyor ve boğuklaşıyordu. Ama aldırmadım. Ne hali varsa görsün bu saatten sonra. Koşuyordum ama önümü görememeye başladım. Gözyaşlarım gözlerimi buğulaştırıyordu. Ne kadar silsem de ağlamamı durduramıyordum. Yüzümü yıkamam gerekiyordu.

Yolda gördüğüm ilk bara girdim. Çok kalabalık değildi. Ama herkes yüksek sesli müzikle dans ediyordu ve pisti dolduruyorlardı. Bavulumu zar zorda olsa insanların arasından çekiştiriyordum. Kendimi tuvalete attım. Kimse yoktu. Hemen kapıyı kilitledim. Derin bir nefes aldım.

Kalbim tamamen paramparçaydı. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyor, durmak bilmiyordu. Olanları düşünmekten alamıyordum kendimi. Bir şeyler düşünüp bir çare bulmalıydım ama sağlıklı düşünemiyordum. Başım dönüyor, midem bulanıyordu. Dayanamıyordum. Ama güçlü kalmalıydım. Ona yenilmemeliydim. Basit bir kız olmak istemiyordum. Hırsla sildim göz yaşlarımı. Aynaya baktım. Saçlarım dağılmış, kahverengi gözlerim şişmiş, ısırmaktan parçalanan dudaklarım ise kanıyordu. Ben bu muydum?! Bir adam için kendini parçalayan bir kız mıydım?! Suyu açıp yüzüme çarptım. Kanayan dudaklarımı kapatmak için koyu kırmızı bir ruj sürdüm. Gözlerimi kapatıp üstüne bastıra bastıra far çektim. Aynanın önündeki tarakla saçlarımı taradım. Yapmacık bir gülümseme koydum yüzüme. Bir de aynaya bu halimle baktım. Lanet olsun! Bok gibiydim. Makyaj işe yaramamıştı. Çünkü dudağım hala kanıyor, gözlerimden düşen yaşlarda makyajımı akıtıyordu.

Duvara yaslanıp yere çöktüm. O anda ninemin 19. yaş günümde hediye ettiği telefon çaldı. Numaramı sadece o biliyordu… Günümün nasıl gittiğini soracaktı herhalde. Ona bir şey belli etmek istemiyordum. Derin nefesler alarak nefes alış-verişimi düzene soktum. Boğazımı temizleyip telefonu açtım.

Mitchie: Evet.

Adam: Merhaba

Bu da kimdi? Ekranda ‘‘Ninem’’ yazıyordu. Başka birimi arıyordu yoksa? Hayır bu imkansız. O zaman ninemin telefonundan başka biri arıyordu.

Mitchie: Siz kimsiniz?

Adam: Merhaba hanımefendi. Ben polis memuru James Stone. Bu bayanın yakını yada arkadaşı siz misiniz? Telefonda sadece siz kayıtlısınız da.

Mitchie: Evet ben kızıyım. Bir şey mi oldu yoksa ?

Adam: Bakın hanımefendi lütfen sakin olun anneniz maalesef hayatını kaybetmiş. Sadece bunu bildirmek istedim. Başınız sağ olsun…

Olduğum yerde öylece kala kaldım. Telefon elimden düşüp kapandı. Sanki bugün bana acı çektiriyorlardı. Tanrım ne yaptım ben? Ninemi yalnız bırakmamalıydım! Buraya geldim de ne oldu? Daha çok acı çektim! Acım daha da artmış, kalbime saplanan ok sayısı 2 olmuştu. Her şey üst üste geliyordu. Bütün hayatımdaki değerli insanları tek tek kaybediyordum. Sırada kim vardı?! Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktı. Beni kızı gibi büyüten ninem ölmüştü. Küçük bir ailem vardı ve şimdi yok olmuştu. Gerçek ailem? Onarlı asla öğrenemeyecektim…

Kalbim bu sefer gerçekten hızlı atmaya başladı. Yaşlarım beni boğmak için akıyorlardı. Duvara tutunarak ayağa kalktım. Aynaya son bir kez baktım. Karşımda acınacak bir kız vardı. Sokakta para dilenen kızlar gibi gözüküyordum. Bozulan topuzumu tekrar düzeltebildim sadece. Yüzümde makyajdan eser kalmamıştı. Ne yapacağımı düşünmeye çalıştım. Amerikaya tek başıma dönemezdim. Dönsem bile tek başıma kafayı yerdim. Gidebileceğim tek bir yer vardı. Oraya gitmek istemiyordum. Ama mecburdum. Başka ne yapabilirdim?

Bardan çıkıp yürümeye başladım. Buraya koşarak geldiğim için çok yol kat ettiğimi yeni fark etmiştim. Gözlerim şişti ve acıyordu. Hala çeşme gibi akıyordu gözyaşlarım. En azından önümü görebiliyordum. Üşüdüğüm için üstüme giydiğim hırka ıslanmıştı. Sakin olmaya çalışarak kapıyı vurdum. Ama dayanamadım. Yine hıçkırmaya başladım. Bir dakika bile geçmeden kapı açıldı. Kapıyı açan yine Liamdı. Beni görünce dehşete düştü. Çünkü çok berbat görünüyordum.

Liam: Mitchie! Ne oldu sana?! Yoksa biri bir şey mi yaptı?!

Yine en güvende hissedeceğim kollara atladım. Beni sıcak ellerinin arasına aldı. O erkeksi kokusunu tekrar içime çektim. Çocuklar yine salondan koştura koştura geldiler. Niall ise biraz geriden beni izliyordu. Zar zor konuşmaya çalıştım.

Mitchie: O yok artık!

Sadece bunu diyebilmiştim ve sonra tekrar ağlamaya başladım.

Zayn: Kim o ?

Ayakta zor durduğum için Liam belimden beni destekledi. Onarla dönüp konuşmaya başladım.

Mitchie: Ninem! O… o ölmüş!

Ardından yine hıçkırıklarım… Sürekli hırkamın kollarıyla gözyaşlarımı siliyordum.

Mitchie: Artık kimsem yok –hıçkırık- Ne yapacağım ben –hıçkırık- Bana yardım edin çocuklar…

Over Again [ Niall Horan & Liam Payne Fanfic ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin