-16-

33.7K 1.8K 132
                                    

Doruk pis pis sırıtarak geri çekildi. Ah kim bu gelen tüm anı mahvetti ya. Gelen kişiyi boğabilirim. Tam da odun Doruk ile... Derin bir nefes aldım ve sakin olmaya çalıştım. Az önce olanları unutmam gerekiyordu. Kendime söve söve kapıya koştum. Bir yandan elimle kafama vuruyordum. "Aptal Eylül. O seni hatırlamıyor." Bilin bakalım kim gelmiş?

"Pizza."

"Pizza mı? Siparişi buranın verdiğine emin misiniz?" dedim anlamayarak.

"Evet, burası Demet Sokak 52 numara değil mi?"

"Ah evet... peki ne kadar?" dedim. Ah Doruk ah.

"5,99."

"Pekala bekler misiniz?"

Girişteki masadan cüzdanımı daha doğrusu Doruk'un cüzdanını alıp parayı ödedim. Mutfağa gittiğimde Doruk eski yerine geri dönmüştü. Hala tıkınıyordu, ah sanki az önce beni öpmek üzere olan o değildi. Neredeyse oyununa gelip... Tamam sakin ol Eylül. Pizza kutusunu havaya kaldırdım. "Bu ne?"

"Ne ne?" dedi bilmezlikten gelerek. Ama ben yemem. "Elimde tuttuğum şey ne Doruk?"

"Pizza kör müsün?"

Buna karşı göz devirdim ve kutuyu masaya attım. "Hadi ya ciddi misin? Neden söyledin ki bunu yedik doyduk zaten."

"Sen doydun ben doymadım, o kömürlerle nasıl doyayım ki?" dedi ve bu sefer gerçkten sinirlendirdi beni.  "İyi be al ye, ben yatıyorum."

"Eylül..."

Pişman oldu. Pizzayı çöpe atacak kesin. Aferin Eylül kızım bu senin zaferindir. Artık senin kölen. "Ne?" dedim yine de.

"Gitmeden kolayı da versene!"

"Al al iç ve şiş tamam mı?"

Ah sinir sinir sinir. Onu öldürsem hem ben uğraşmam hem o uğraşmaz. Pizza söylemiş ya, benim yemeklerimin neyi var pis domuz! Yere sert sert vurarak yukarı çıktım. Odama gittim ve pijamalarımı giydim. Uyumaya hazırım ama uyuyamadım. Ya ben nasıl bu tuzağa düşerim? Pis Doruk. Senin yüzünden bu saatte odaya tıkıldım kaldım. Uykum da yok hiç ya. Bu sesler... Doruk Bey ve sevgili televizyonu. Sen şimdi görürsün. Aşağı salona indim. Doruk koltukta yatıyordu. Son ses fenerbahçe maçının özetini izliyordu. "Hey sesini kıssan ölür müsün? Burada biri uyumaya çalışıyor."

Beni takmayınca devam ettim. "Sağır mısın Doruk?"

"..... Ah....."

"Ne oldu, ne var?" dedim hemen yanına giderek. "Karnım... ah... ağrıyor." derken yüzü ter içindeydi.

"Ben sana o kadar yeme demiştim." dedim yine de onu azarlayarak. "Azarlamayı kesip bana yardım etsen."

"Ah tamam sana ıhlamur falan mı yapayım?" 

"Bilmiyorum yap bir şeyler."

Mutfağa gittim. Ihlamur nasıl yapılıyor ya? Yok artık bunu da mı bilmiyorum azıcık bile mi? Dur ya şunlardan koyayım. Tarçın, papatya, nane, karabiber kısaca bulduğum her şeyi içine attım. Sanırım oldu. İnşallah zehirlenmez. Beş dakika sonra Eylül usulü ıhlamuru getirdim.Doruk'un hasta halini ilk kez görüyorum. Ve çok mızmız bu ne arkadaş?? Kalp işte söz geçmiyor ne yazık ki.

Doruk'tan...

"Şimdi iyi misin?" dedi son yudumlarımı alırken. Dik oturmuştum ve başını sallayarak onay verdim. "Ah sanırım. Bunun ıhlamur olduğuna emin misin?"

Yavaşça gözlerini kaçırdı ve "Evet kendi ellerimle yaptım." dedi. Yalan söylüyor.

"Peki teşekkürler o zaman, sen uyu bende birazdan uyurum." dedim. Daha fazla içmeyeyim bari. Ya ölürsem? Evimden uzakta, ıssız bu yerde. "Emin misin Doruk?"

Planlanmış AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin